Tanışma

319 18 1
                                    

Medya
Dario Moreno - Her akşam Votka Rakı Ve Şarap

  Yaren'in doğum günü üstünden bir hafta geçmişti. Memleketlerine giden öğrenciler dönmüş kampüsün geçen haftaki sakinliğinden eser kalmamıştı. Öğleden önceki dersimiz bitince Hale ve Sena ile yemekhane yerine kantinde vakit öldürmeye karar verdik. Yemekhaneye gitsek dönüp buraya gelene kadar boş yer kalmayacak gibiydi. Hale ve Sena'ya yer bulmalarını söyleyip almak istedikleri yiyecekleri sorduktan sonra kartlarını alıp kantin sırasına geçtim. Esasen ben ısmarlarım diyebilecek biriydim ama ilk haftalardan sonra Hale'nin maddi imkanlarının çok geniş olduğunu farketmiştim. O kadar düşüncesizce para harcıyordu ki ona bir şey ısmarlamak enayi gibi hissetmeme sebep oluyordu. Ona sürekli param yok vurgusu yapmak gerekiyordu ki diğer insanların kendi kadar lüksü olmadığını anlasın.
İlk hafta o pahalı kitapları almamış olmasının tek sebebi bizim tepkimizden sonra çekinmiş olmasıydı. Yani o sırada onun tek arkadaşlarıydık ve aynı tepkiyi vermiştik o da ortama uyum sağlamıştı. Ertesi gün ise tek başına gidip almıştı kitapları. Şimdi düşününce çok komik geliyor.

Kantin sırasında yavaş yavaş ilerlerken bir yandan dönüp oturdukları yere baktım. Bizimkilerin yanında ikisi başörtülü birkaç kız farkettim. Harika. Yine Hale'nin ismini cismini bilmediğimiz arkadaşları masaya çökmüş. Ben oraya gidene kadar gitmelerini umsam da Sena'nın da muhabbete kendini kaptırmış olması bunun olmayacağının kanıtıydı.

İnsanlarla tanışmak zor olsa da tanıdığım insanların yanındayken, ortam samimiyken muhabbet etmek zor gelmiyordu. Yine de sebebini bilmediğim bir dürtü fazla insanla tanışmaktan alıkoyuyordu beni. Sanki dünyam dardı da içine sığmayacaklar sonunda beni boğacaklar gibi hissediyordum. Yanlarında gülüp konuşurken sorun yoktu. Uzaklaştığım anda ise keşke o kadar konuşmasaydın yakın olmasaydın şimdi her gördüğünde selam vermeni bekleyecekler istemezken bile konuşmak zorunda kalacaksın gibi cümlelerle hiç susmayan bir felaket tellalı var oluyordu beynimde.

Sıra bana geldiğinde alacaklarımızı alıp herkesin siparişini kendi kartından ödedikten sonra tepsi istedim. Yiyecek ve içecekleri tepsiye olabildiğince yavaş koyup derin bir nefes alarak yanlarına ilerledim. Sanki oyalanırsam bir şekilde bizimkileri yalnız bırakmaya karar vereceklerdi. Yavaş yavaş ilerleken yan tarafımda bir kızın daha tepsi ile aynı yere ilerlediğini farkettim. Göz göze geldiğimizde yarım ağız gülümsedim. Bizim kızlara ilk baktığımda gördüğüm örtülü kızlardan biriydi. O da karşılık olarak hafifçe gülümsemişti.

Tepsileri aynı anda bıraktık. Herkes kendi siparişine tam anlamıyla kıtlıktan çıkmış gibi saldırınca ufak çaplı bir kargaşa olmuştu ama sonrası huzurdu. Yemek yerken konuşan sadece Sena'ydı diğerleri hmm hmm gibi dolu ağızları ile verebildikleri tepkiyi veriyorlardı.

Yemeklerin bitiminde bu kez başka birisi herkese çay-kahve almaya gitmişti. Masada toplam 7 kişiydik. Selin ve Rabia iktisat okuyordu. Şule ve Neslihan ise bizim fakültede yan şubedeydi. İçecekleri almaya giden Neslihan'dı döndüğünde içecekleri onun yerine bir erkeğin taşıdığını gördük. Masaya vardıklarında bizim bu kim diye soran bakışlarımızı farkedince mahcup bir gülümseme ile izah etti:
"Ben taşıyamadım da yardım etti sağolsuun ..." gence dönüp baktı.

"Okan."

"Çok memnun oldum, Nesli ben de çok teşekkür ederiz."

"Ben de memnun oldum ne demek afiyet olsun. "

Adam uzaklaşırken ben başkası adına utanmak deyimini iliklerime kadar hissetmiştim. Altı üstü yedi karton bardak taşınamayacak bir tarafı yoktu ama bazı insanlar bayılıyordu işlerini baskalarına yaptırmaya. Derdi bir erkeğin ilgisini çekmek miydi yoksa sadece kullanmak mıydı bilmiyordum ancak o dakika o kız gözümde bitmişti. Kafamı ondan çevirip tam karşımda oturan Şule'ye döndüğümde artık nasıl bakmışsam Şule'nin yüzünde anlıyorum diyen bir gülümseme gördüm. Ben de ona gülümsedim. Sonuçta biz tepsilerimizi kimseye taşıtmamıştık.

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin