Artık dördüncü sınıfa geçmenin vakti gelmiş midir ne dersiniz? Ne kadar oyalanmaya çalışırsam çalışayım sonsuza dek üçüncü sınıfta evli gibi ve de mutlu olduğumuz o dönemde kalmaya çalışırsam çalışayım olacak olanla yüzleşmek zorundayım.Üçüncü sınıf bittiğinde yazın yine görüşeceğimizi sanıyordum ama öyle olmadı. Saatlerce telefonda konuşmaya devam etsek de ben ne zaman ona dokunmayı özlediğimden bahsetsem sanki duymuyordu ve konu bir şekilde değişiyordu. Bunlar, beni zor bir yılın beklediğinin göstergesiydi.
Otogardan onu alıp evimize geldiğimiz de ilk işim dudaklarından öpmeye çalışmak olmuştu ama o geri çekilmişti. Hissettiğim hayal kırıklığını saklamaya bile çalışmadan "neden" diye sormuştum.
"Bunlara bir son vermeliyiz artık. Normal olmayız. Sen de biliyorsun." demişti.
Her ne kadar ona onay verip kabullensem de içimde bu yollardan daha önce de geçtik aynı evde bir hafta bile dayanamayız diyordum.
Bu sefer öyle olmadı. Okula gittik, derslere girdik, emre ve Emrecan hakkında karar verdik ve konuşmayı bıraktık, kızlarla buluşmalar ayarladık, haftalar geçti, aylar oldu vizeler geldi ama Şule geri adım atmadı. İki yakın arkadaş olmaya geri dönmüştük sanki. Sahi ondan başka bir şey olmuş muyduk?
Cinsellik ihtiyaç mıydı, evet ama elini tutabiliyorken ona sarılabiliyorken sırf ihtiyaç duyduğum için ona öyle yaklaşmak ve onu kendimden iyice uzaklaştırmak hiç istemiyordum. Böyle de seviyorduk birbirimizi canım isteyince yanağına kocaman bir öpücük konduyordum mesela kokusunu içime çeke çeke sarılıyordum. Yeterdi bana..
Yetiyordu..
Bir gün o duştayken onun çalışma masasına geçtim. Sandalyeye oturup en son açık bıraktığı kitaba baktım. İcra hukuku çalışıyordu. Çok güzel not tutardı. Kitabı kenara itip defteri önüme çektim ve güzel yazılı icra notlarına göz gezdirdim. İcra sarmayınca başka defterlerine bakmak için elimi kenarda duran defterlere attım. En üstte duran kırmızı kalın bir ajandaya elimi attım hangi ders olduğunu anlamak için ipinin durduğu sayfasını açtım.
"...onu özlemeye başladım..." seklinde bir cümle gözüme çarpınca hemen kapattım. Bu bir günlüktü.
Şule günlük tutma alışkanlığına sahipti hatta ikinci sınıfta günlüğünü bana okutmuştu. Hakkımda, hakkımızda o kadar detaylı şeyler yazıyordu ki çok utanmıştım. Başkası okursa diye de biraz kızmıştım. O çok emindi"kimse okumaz" demişti.
Normalde insanların özellerine girmekten hoşlanmazdım. Herkesin sadece kendine özel bir kısmı vardı içinde kimseye duyurmak istemediği. Yine de içimde bir yerlerde o sayfayı okumaya büyük bir istek duyuyordum. Benden bahsediyor olmalıydı ve eğer okursam içimdeki özlemin onda da olduğunu görürsem belki rahatlardım. Hem daha önce kendi eliyle bir günlüğünü vermişti bana demek ki benim okumamla ilgili bir problemi yoktu öyle değil mi??
Kendi kendime çok güzel bir bahane uydurarak ama yine de cekinip utanarak az önce açtığım yeri tekrar açtım.
"Defne'den uzaklaşmak hiç istemediğim bir şey ama olacakları bilemezdim. Şimdi ondan sakladığım şeyleri öğrenirse eminim önceden bahsetmedim diye kızacaktır ama yine de hazır hissetmiyorum. Ona artık dokunmuyor olmamın altında başkasına duyduğum sadakat olduğunu bilse belki beni daha iyi anlar bilmiyorum. Sonuçta bugün illa ki gelecekti. Eminim arkadaşlığımız normale döndüğü için o da iyi hissediyordur.
Of kaç zaman oldu paylaşım yapmıyor. Sanırım onu özlemeye başladım. Ne twitterda ne facete tek bir yeni resim ya da yazı yok. Sürekli kafamda o var. Adımın sonuna soyadını koyunca nasıl olur diye bile düşündüm. Sanırım iyice tutuldum. Doğru dürüst muhabbet etmemiş olsak da paylaşımlarına baktıkça onu tanıyor gibi hissediyorum..."Daha fazla devam etmeme kalbime çöken ağrı izin vermedi. Defteri kapattım ve nefes almaya çalıştım. Ayağa kalktım ama sonra tekrar oturdum. Yer ayaklarımın altından kayıyordu sanki. Kelimeleri gözümün önünden gitmiyordu. Aşık olmuştu. Başka birisine aşık olmuştu. Bunu bana kendi söylese belki şaka yaptığını düşünür inanmazdım ama okuduğum şey en gizli hisleriydi. Hiç okumamış olmayı diledim.
Sandalyeden kalkıp yatağa oturdum ve düşündüm. Ne yapmalıyım? Bilmiyormuş gibi davranabilir miyim? Hiçbir şey değişmemiş gibi elini tutup onu öpebilir miyim? Bugün gelecekti eninde sonunda ama ben böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Ne bileyim en azından birbirimizi uzun süre görmemiş oluruz gibi gelmişti Evlilik haberini en fazla telefondan duyarım diye düşünürken şimdi aylarca aynı evde kalıp onun başkasını düşündüğünü bilerek nasıl gözlerine bakacağım? Kimdi o?
İçimi tarif edilemez bir öfke kaplamıştı. Kimdi o aşık olduğu kişi? Beni öperken benle sevişirken de tanıyor muydu onu yoksa yeni mi tanıştı? Nasıl tanıştı? Bana söylemeyi hiç düşündü mü? Bana hiç sadakat duymamış mıydı? Oysa geçen sene her şeyimiz ile bir olduk sanmıştım. Artık birbirimize aitiz diye düşünmüştüm. Ailelerin zorlaması ayırabilirdi en fazla bizi ama ayrılsak bile yine de sevmeye devam ederdik. Ne aptalca şeylere inanmışım.
Ben iç dünyam ile hesaplaşma yaşarken Şule banyodan çıkmış odaya gelmişti. Üstünde bornozu bir elinde havlusu ile saçlarını kurutuyordu. Yüz ifadem nasıldı bilmiyorum ama kaşlarını çatarak bakmaya başladı.
"İyi misin?"
"Hmhm" diyerek başımı salladım. Ama o ikna olmuş gibi değildi. Sonra gözü masaya kaydı. Ben de onun bakışlarını takip edince defterini aldığım yere koymadığımı farkettim. Yavaşça yürüdü ve defteri eline aldı.
"Günlüğümü mü okudun?" diye sordu yerine koyarken.
"Özür dilerim. Ders defterlerinden sandım, açtım." dedim. Bakışlarımı eğsemde sesimde mahcubiyet yoktu.
"Ne gördün tam olarak?" Hala yüzüme bakmıyordu.
"Birkaç cümle gözüme çarptı. Birinden bahsediyordun. Çok anlamadım ama kim olduğunu."
İç çekti ve gelip yatağa oturdu. Ben ona dönük bir şekilde oturup ayaklarımı toplamıştım. O ise ayakları yere değer şekilde oturup yere bakıyordu.
"Bir gün okuyacağını biliyordum." Sözleri ile kaşımı çattım.
"Yanlışlıkla açtım bilerek değil." diye itiraz ettim. Tamam sonra açıp okumuş olabilirim ama şimdiye dek neyimi görmüştü de böyle bir şey yapacağımı düşünmüştü ki?
"Sormayacak mısın?" Ses tonu yine bir duygu barındırmıyordu.
"Kim o?" Soruyu sorar sormaz içime pişmanlık çökmüştü. Anlatmasın diye dua etmeye başladım. Ne kadar merak etsem de onun dilinden aşkını duymayı kaldıramazdım.
"Kuzenim Kadir'in arkadaşı. Hukuk okuyor o da. Yazın tanıştık."
Sus devam etme. Lütfen devam etme.
"Altlı üstlü oturuyoruz biliyorsun. Onlara gelmişti."
Tamam yeter. Nolur sus.
"Öyle işte..."
Ketumluğu bu kez işime yaramıştı.
"Ee hayırlı olsun ne diyelim" diyerek ayaklandım. Sesim titremesin diye ekstra çaba sarf etmiştim.
Kolumdan tutup durdurdu.
"Nereye?" diye sordu. Gözlerime bakıyordu. Gözlerinde bir şey gördüm ama ne olduğunu çözemedim."Duş alacağım ben de" diyerek kolundan kurtuldum banyoya gidip kapıyı kapattım. Derin bir nefes aldım ama verirken hıçkırmaya başlayınca hızlıca gidip duş musluğunu açtım. Sesimin duyulmayacağını farkedince kendimi kasmadan ağlamaya devam ettim.
Ne zaman bittiğini bilmediğim bir hikayem vardı şimdi. İlk karşılaşmamız, ilk tanışmamız, ilk mesaj ilk öpücük ilk sevişme hepsi vardı da sonu yoktu bu hikayenin. Son sevişmemiz ne zamandı diye düşünmeye başladım. Okulun son gününden bir iki gün önce falan mıydı? Güldüm. Ayrılmış mı sayılıyorduk? Sevgili olmayanlar ayrılır mıydı? Yine gülmeye başladım.
Suyun sesi, kahkahalarım, hıçkırıklarım yankılanıp kulağıma geri dönüyordu. Ağlamam ile gülmemi ayırt edemiyordum. Tek bildiğim derinlemesine hissettiğim tek şey tarifsiz bir acıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...