Dudaklarımda çok oyalanmadan boynuma ilerledi. Geçtiği her yeri önce öpüyor sonra emiyordu. Köprücük kemiğime geldiğinde elleriyle tişörtümün eteğinin altından belimi okşamaya başladı. Elleri yukarıya çıktıkça nefesim kesiliyordu.
Tişörtümü atletle birlikte göğsümün üstüne çıkardığında yataktan biraz yükselip ikisini de tamamen çıkardım. O beni hayranlıkla seyrederken heyecandan titriyordum.
Köprücük kemiğimden öperek aşağı kaymaya başladı. Sütyen askımı omzumdan aşağı indirirken yavaş yavaş göğsümü keşfediyordu. Dudağının, dilinin tenime her değişinde kalbim goğsümden fırlayıp gidecek gibi oluyordu. O esnada kulağıma uğultu gibi gelen bir sesin varlığını farkettim. Dikkat kesilince kapının çaldığını farkettim.
"Şule.."
"Hmm" bir an bile duraksamadan goğüslerimin üstünü emmeye devam ediyordu.
"Şule dur.." başını kaldırmadan göğsümün üstüne yaslanıp derin derin nefes aldı. Kapı bir kez daha çalınca o da duymuş ve üzerimden kalkmıştı.
Çıkardığım tişörtü üzerime geçirdim. Kimin geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Delikten bakınca bir şey anlamak yerine kapıyı daha fazla kafa karışıklığı ile açtım.
"Neslihan?"
"Defne merhaba, bir kitap vardı alacağım Hale haber veririm demişti aslında, onun odasındaymış."
Söylediği şeyleri anlamaya çalışıyordum sonra telefonuma bakmak aklıma geldi. Haleden birkaç mesaj vardı. Özetle Neslihan ondan aldığım kitabı almaya gelecek sen verir misin diye soruyordu. Ben Hale'nin odasına girdiğimde Şule'nin benim odamdan çıktığını duydum.
"Aa merhaba?"
"Şule sen de mi buradaydın?"
"Hıhı.. niye kapıda bekliyorsun, girsene"
"Yok, Yaren bekliyor dışarda.." bu cümleyi ben de yanlarına geldiğim zaman kurmuştu. O ismi duyunca istemsiz gerilmiştim.
"Bu kitap mı?"
"Evet. Çok sağol, görüşürüz. Görüşürüz Şule"
"Görüşürüz." Sadece Şule karşılık vermişti. Ben aklıma doluşan sorular ile kafamı Şule'ye çevirdim. O salona doğru yürüyünce peşinden gittim. Bir yere oturmadan sorduğum soru ile durdu.
"Onunla da benimle olduğu gibi miydin?"
Bu soruyu hangi cesaret ile bir anda sordum bilmiyordum ama parçaları birleştirdiğim zaman onunla sadece arkadaş olduğunu düşünemiyordum. Bunun hesabını sormaya hakkım olmadığının farkındaydım yine de öyle olmadığını duyup rahatlamaya ihtiyaç duyuyordum. Şule bana cevap vermedikçe bu rahatlama isteği yokolup yerini saf bir kıskançlık hissine bırakıyordu.
"Bir şey sordum."
"Seninle olduğum gibi değildik..."
"Bir aması var sanırım." Başını salladı.
"Ama o benimle öyle olmak istiyordu."
"Konuştunuz mu bunu, söyledi mi sana?"
Bunu niye sorduğumu bilmiyordum Yaren'in bana olan öfkesi her şeyi gösteriyordu. Ama Şule ile aralarında geçen diyalogları bile kıskanır olmuştum. Benimle yaşamadığı o konuşmayı onunla yaşamışsa sorusu beynimi kemiriyordu.
"Tam değil ama belli ediyordu. Ben her uzandığımda yanıma uzanır sarılırdı. Hediyeler alırdı herkesten kıskanırdı. Beni mutlu etmek icin hep ekstra çaba harcardı. Eskiden hoşlandığım kişiden bahsettiğimde yüzünün şekli değişmişti. Sonra sen geldin hayatıma ve o tam anlamıyla çıldırdı. Senin benim için özel olduğunu farkediyordu sürekli 'nesi var o kızın' diye sormaya başlamıştı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...