Günün ikinci bölümüdür.
______Gece olduğunda her zamanki gibi tavanı izleyerek bir yandan İlke'nin hediyelerini bir yandan Şule'yi bir yandan evimizi düşünüyordum. Sahi İlke'ye de teşekkür etmemiştim.
"Uyanık mısın?" diye sorarak şansımı denedim.
"Evet."
"Hediye için teşekkür ederim. Çok beğendim, gerçekten " dediğimde güldü.
"Rica ederim. Bir Leon değil ama idare et." dedi.
"Sen de başlama." Şakasına gülmek istemesem de onun da en sevdiğim filmi aklında tutmuş olması istemeden beni gülümsetmişti.
"Neden Sena sorduğunda evinize gelmem dedin?" Hem bize değer verdiğini farketmiştim hem de hala o cümlenin şaka olduğunu düşünmüyordum. Bu yüzden sormam gerekiyordu.
İç geçirdi. "Defne. Sen çok zeki bir kızsın. Cidden insanları gözlemleme yeteneğin çok gelişmiş en ufak hareket ve mimikten nokta atışı çıkarımlar yapıyorsun."
"Bana bilmediğim bir şey söyle" şakayla karışık egomla yanıt verdim sonuçta lisede bana Sherlock derlerdi bu konuda kendime güvenim tamdı.
"Sabredersen söyleyeceğim. Çok zekisin ama konu değer verdiğin insanlar olunca mala dönüyorsun."
Söylediği bu şey de yeni bir bilgi değildi. Birilerine değer verince hareketlerini yorumlarken ihtimallerden mantıklı olanı değil en kötü olanı seçerdim. Mazoşist miydim bilmiyorum.
"Eee" diyerek devam etmesini istedim.
Tekrar iç geçirdi. "Eeesi gidiyorsunuz diye bozulmuştum Defne. Ev bana göre değil yurtta daha rahatım sizinle de iyi anlaştım. İkiniz önce istemiyor gibiydiniz rahattım sonra sen üç kişi daha iyi gibi biseyler söyledin Sena'yı da ikna etmek ister gibi. Senden gelmesi daha da sinirimi bozdu çünkü şunu diğerleri ile yapmıyorum farkındaysan." Bunu söylerken biraz doğrulmuş işaret parmağını ikimiz arasına götürüp getirmişti. "Öyle işte Sena o soruyu sorunca sana çatmak isterken piyango ona vurdu."
Aldığım cevap beni mutlu ederken bir yandan da bu aklıma gelmemiş olduğu içine kendime laf saymaya başladım. Yer arıyordum resmen kendimi üzmeye.
"Evimize geleceksin yani?" diye sordum.
"Vaktim olursa." diye yanıt verdi.
Sırıttım. Onun da sırıttığını biliyordum. Sonrasında başka bir şey konuşmadan uykuya daldık.
***
Bir gün önce evi temizleyip yatakları, buzdolabını, ocağı ve çamaşır makinesini halletmiştik. Mutfak için tencere tabak vs, yattığımız odalara halı ve açılır kapanır masalar sandalyeler de almıştık. Salon henüz boş olsa da evimizde kalmamız mümkündü. Bu yüzden toparlanıyorduk. Sena yurdun parasını verdiğimiz her günü yurtta geçirme taraftarıydı. Hale hemen evinin rahatına kavuşmak istiyordu. Ben ise üç dört günün hesabını yapacak durumda değildim. İçim daralıyordu ve bir şeylerle uğraşmak zorunda hissediyordum. Neden böyleydim? Çünkü Şule bana hala mesaj atmamıştı.
Atma dedikten sonra bir insanın mesaj atmasını beklemenin ne derece saçma olduğunun farkında olsam da ikide bir telefonumu kontrol etmeden duramıyordum. Elimi her telefona attığımda daha da sinir oluyordum kendime. Hesap yapıyordum: Dün değil önceki akşam yazma dedim ikinci gün bile dolmadı mı yani? Nasıl ya neden uzun zaman olmuş gibi geliyor bana? Çok saçma.
"İlkeyi beklemeyecek miyiz veda etmek için?" diye sordu Sena.
"Yani bilmiyorum ki ama kütüphaneden erken dönmez gibi. Mesaj atarız olmadı yanına uğrarız kütüphaneye."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...