Yarenler evden gitmeden önce ben başımın ağrıdığını söyleyip odama çekilmiştim. Çıktıklarını duyunca kızların yanına döndüm. Çok eğlenmişlerdi neşeli hallerine gülümsedim. Bu iki kızı da bir şekilde sevebilmiştim ama onların arkadaş gibi gördüğü diğer iki kızla bir daha yanyana gelmek istemiyordum. Üniversitenin beni daha fazla kişiyle muhatap etmesi daha fazla insanla arkadaş olacağım anlamına gelmiyordu tabi ki ama en azından evim dediğim yere girip çıkan insanları birazcık sevsem daha iyi olabilirdi.
Kızlara hiçbir zaman onları çağırmayın demezdim sonuçta burası onların da evi ve ben de onların sevmeyeceği birini getirmek isteyebilirim. Aynı şekilde yanlarında onların arkasından konuşmak da istemiyordum. Ama garip bir biçimde kızlar konuşmaya hevesliydi.
"Kızım sen var ya.... niye öyle yaptın kıza?" diye gülerek sordu Hale.
Benim aklım Yaren'de kaldığı için kafam karışmıştı. Yaren'e olabildiğince saygılı konuşmuştum.
"Ne yaptım be? Haaa şeyi diyorsun. Amaan eline mi yapıştı sanki çalışsın azıcık incileri dökülmez.""O değil de Yaren niye sana taktı anlamadım." diye atladı Sena.
"Bilmem ki." Biliyordum da ben de tam anlamıyla izah edemiyordum. O saldırgan tavrı bir arkadaşlık kıskançlığıyla açıklamak çok çocuksu geliyordu kulağa.
"Cidden sanki Şule'yi kötü yola düşüreceksin gibi gardını almıştı artık ne görüyorsa sende." diye imayla ekleyip güldü Hale.
"Ben sen miyim lan!" diye gülerek yanımda duran kırlenti fırlattım ona.
"Aşkolsun" dedi bir yandan gülüp bir yandan alınmış gibi konuşarak.
O akşam geç saatlere kadar konuştuk, güldük. Önceki gerginliği unuttum. Acıkınca buzdolabından Sena'nın aile evinden getirdiği sarmaları çıkarıp yedik. Sonrasında da durmaksızın konuşup güldük. Pilimizi tüketip odalara çekildiğimizde hala o rahatsız his üzerimde mi diye düşündüm ama yoktu hafiflemiştim. Yine de kafamı yastığa koyunca Şule'yi özlediğimi hissettim.
Bu benim için çok garip bir his değildi. Küçüklüğümden beri ömür boyu süren dostluklara özenmiştim. Her gittiğim okulda -ki sayısı çoktur- bir yakın arkadaşım olmuş ve hepsinde o kişinin sonsuza kadar en yakın arkadaşım olarak kalacaklarını ummuştum. Onlardan ayrıldığımda önce yas tutmuş ama bir zaman sonra geldiğim yerde de yeni bir kişiyi en yakın arkadaşım ilan etmiştim.
Birinci sınıfta annemin elini tutmuş okuldan eve dönerken okul değiştirecegim haberini almış, aldığım anda yolun ortasında bağıra bağıra ağlamaya başlamıştım Dilek'ten ayrılamam diye, yasım ise yeni okulun ilk gününe kadar sürmüştü.
Büyüdükçe habere verdiğim tepkiler azalırken yas sürem uzamaya başlamıştı. Liseden ayrılırken durum benim için sıradanlaşmış da olsa en uzun süre yanyana kaldığım kişi Aylin olmuştu. Hem okulda hem dershanede arkadaştık. Ama her sevgili yaptığında benimle çok az vakit geçiren Aylin'in ve araya mesafeler girince tek bir arkadaşına yazıp aramayan benim geleceğimizin nasıl olacağı bir matematik işlemi kadar kesindi. Başta ugraşsak bile mesajlaşmalar azalacak, herkes kendi okuluyla uğraşacak, yaz tatillerinde başka şehirlere tatile gidilecek belki yeni arkadaşlarla planlar yapılacak ama bir türlü birbirimize vakit bulamayacaktık.
Bu durum beni önceden üzerdi belki ama sadece insanlardan ayrılmaya alışmamıştım aynı zamanda ömür boyu sürecek dostluğu arayan veya arasa bile bende bulan kimseye denk gelmemiş bu yüzden bu hevesten vazgeçmiştim. Ama şimdi Şule gelmişti. Niyeyse onun da benim gibi olduğuna inanıyordum. Benim için harcadığı çaba bunu hissettiriyordu bana. Aradığımı bulmuş olmanın mutluluğunu iliklerime kadar hissediyordum. Özlemle telefona sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...