İnsanoğlu öyle tuhaf ki her duruma alışabiliyor. Siz de bilirsiniz varlığa alışmak yokluğa alışmaktan hep daha kolaydır. Ama insan birini çok sevince o kişinin verdiği kadarıyla yetinmeye de alışıyor.
Haftalar geçmişti ve ben Şule ile sevişmeden yaşamaya alışmıştım. İstediğim zaman elini tutup sarılıyordum. Zaten haftalardır ikimiz de birbirimizin evine yatıya gitmemiştik. O beni davet etmiyordu ben de artık istemiyordur diye düşündüğüm için davet etmekten çekiniyordum. Onu rahatsız etme korkusu falan değildi bu sadece ondan "Hayır" duymaktan korktuğum içindi.
Bu geçen süre içinde Yaren'in Şule ile yeniden arkadaş olma çabaları boşa çıkmıştı. Şule ona hiç yüz vermiyordu ve bu benim acayip hoşuma gidiyordu.
Diğer Yaren'e gelirsek aramızda ikinci Yaren vakası oluşturabilecek ölçüde hareket ediyordu. Sürekli bana mesaj atıyor birkaç kez geçiştirip bir kez nerede olduğumu söylesem hemen oraya geliyor ve saatlerce bizimle takılıyordu.
Hakkında bir sürü şey öğrenmiştim. Lisede sevgili olduğu kişi de bizim şehirde üniversite kazanmıştı ve araları gelgitliydi. Yine de çok aşık görünüyorlardı. Her zaman özgüvenliydi. Hatta sevgilisi kendisine hep uzaktan baktığı için ilk adımı atan kişi de o olmuş. Hiçbir şeyi akışa bırakmıyordu, istiyordu ve yapıyordu. Bu açıdan Şule'nin tam tersi gibiydi Şule çok kaderciydi.
Bir gün bir ders arasında ikimiz muhabbet ederken elimi tutmuştu. Ne yapacağımı bilememiştim. Yanlış anlamam gerekiyor muydu gerekmiyor muydu dostça mı yaklaşıyordu başka bir ima var mıydı diye düşünmekten ona ne şekilde davranacağımı şaşırmıştım.
Şule ondan hep rahatsızdı. Ben ne kadar iyi bir kız dersem o kadar deliriyordu bu yüzden mümkün mertebe kızdan uzak durmaya çalışıyordum. Şule ile kavga etmek, aramızın bozulması en son isteyeceğim şeydi.
Yaren bu kıskançlığı farkediyordu. Kendisinin de geçmişte çok yakın arkadaşlıklar kurmuş olduğunu ve aralarında kıskançlıklar yaşandığını yine de bir kişinin iki "çok yakın arkadaşı" olabileceğini ikisine de dengeli vakit ayırabileceğini söylüyordu. Şule için ona sert davrandığımı biliyordu. İçimden gelmeyerek onu kırdığımı düşündüğü için onu Şule'yi sevdiğim kadar sevebileceğime inanıyordu bu yüzden dibimden ayrılmamakta diretiyordu.
Yine de ne zaman elimi tutsa çekiyor ne zaman sarılsa ayrılmaya çalışıyordum. Yaren'i kırmayı istemiyordum ama bir dosttan fazlası olmak istediğini hissediyordum. Bazı zamanlar çoklu ilişkilere karşı olumsuz düşünmediğinden bahsediyordu. Ben net bir şekilde öyle şeylerden hiç hoşlanmadığımı belirttiğim için belki de hiçbir zaman tam olarak benden arkadaşlık dışında bir şey beklediğini söylemiyordu.
Evdeki kızlar Yaren'e bayılıyordu. Zaten sevilmeyecek hiçbir yönü yoktu. Neşeliydi hoş sohbetti akıllıydı. Ara ara onlarla da takılıp bize gelmeye başlayınca Şule ile aramız iyice gerilir olmuştu.
Bir gün evde sadece ben varken bize geldiğinde ona kızıp gitmesini söylemiştim.
Yaren de:"Beni sevdiğini kırmak istemedigini biliyorum sırf Şule rahatsız oluyor diye böyle davranıyorsun" demişti.
"Evet" dedim. "Şule seni kırmamı isterse kırarım, yüzüne bakma derse yüzüne bakmam. Şule benden isterse kimsenin yüzüne bakmam. Çünkü onu herkesten daha çok seviyorum. Onun yüzünün düşmesindense senin günlerce hıçkırarak ağlamanı tercih ederim ben anla artık şunu."
Kızmayın bana. Böyle seviyordum ben. Çocuk diyin aptal diyin hastalıklı diyin ama kızmayın. Boş boş da bakmayın Allah aşkına delircem kaç gündür mimik oynatmıyorsunuz amına koyayım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...