İkinci sınıfın yazında ben eve gitmeden önce bir haftalığına Şule ile Bursa'ya onun ailesinin evine gittik. Ailesiyle tanıştım, büyüdüğü evi gördüm. Benim hayatımdan farklıydı. Ben çekirdek aileli apartman çocuğuydum onun ise nenesi ve dedesiyle yaşadığı bahçeli bir köy evi vardı. Çocukluğumda hep öyle evlerde yaşamayı hayal ederdim. Onun bahçesindeki ağaca çıkmak bile çocukluğumun hayaline yaklaşmışım gibi hissettirmişti.
Bana bir sürü yer gezdirdi Bursa'da. Kardeşleriyle hatta kuzenleriyle bile gezdik. Akşamları da uyumadan önce bir iki bölüm yabancı dizi izler öyle uydurduk. Ailesi ilk günler çok iyi ve sıcaktı ama sanki gitmeme yakın değiştiler. Hani sanki beni tanıdıkça hiç sevmediler gibi. Sert yapımdan kaynaklı olabilirdi yani o zamanlar öyle düşünmüştüm.
Yaz bitiminde Şule'e de benim ailemin evine geldi. Ankara'ya birlikte geçecektik. Yaz boyu ayrı kalmak zor geliyordu bize. O da benim ailemle tanışırken gerilmişti. Yalnız kaldığımızda onu rahatlatmaya çalıştım.
"Hadi ben pek sevilecek bir tip değilim diye gerildim senin gerilmene ne gerek var şuşum? Seni sevmeyen ölsün"
"Saçmalama istersen hem kendine haksızlık edip durmasana herkes seviyor seni"
"Aynen sizinkiler de çok bayıldı mesela"
"Ben de o konuyu konuşacaktım seninle yüzyüze gelmek için bekledim."
"Bir şey mi oldu?"
"Sen gidince farkettim sadece sana değil bana karşı da değişimişti tavırları. Bir de ne zaman seninle ilgili bir şey konuşsam çok garip bir gerginlik oldu hep. Telaş yapmanı istemiyorum ama bir şeylerin farkındalar gibi geldi bana."
"S-sen ne diyorsun Şule? Yok, yok olamaz! Olamaz değil mi? Yani bilseler böyle susarlar mı?"
"İnan bilmiyorum ama tavırlarına başka bir açıklama bulamıyorum."
Düşünüp durdum nasıl farketmiş olabilirler diye. Gece olup kapıyı kilitlemeden birbirimize yaklaşmadık hiç. Sadece... Sadece tek bir gün gündüz odada yalnızken Şule dayanamayıp dudağımdan öpmüştü. Uzun bir öpücük değildi kapı da kapalıydı diye hatırlıyorum ama emin olamıyorum belki de aralıktı.
İçime düşen korku çok büyüktü. Biz mi çok dikkatsizdik yoksa bunlar biz duralım diye başımıza gelen musibetler miydi diye düşünmeye başladım. Ailemin yanındayken ondan kaçabildiğim kadar kaçıyordum. Odamın anahtarı olmadığı için bahanem de vardı ama ona dur dokunma dedikçe Şule'nin kırgınlığını görüyordum. O kırgınlık canımı çok yaksa da benim ailemin öğrenmesi halinde Şule'nin ailesi gibi sessizce beklemeyeceklerini adım gibi biliyordum. Henüz ne yapacaklarını kestiremesem bile çözüm odaklı hareket edeceklerdi buna emindim. Bu işin durması lazım o zaman doktora gidelim, bir süre okulu donduralım, Şule ile görüşmemeli gibi çözümler üretmeye çalışacaklardı.
Şule'nin ailesi ile kopukluğu belki de şansıdır diye düşündüm. Belki emin değillerdi, belki sormaya korkuyorlardı bilmiyordum ama ben kendi ailemin öğrenme ihtimalini göze alamazdım. En azından o zamanda o şekilde olamazdı. Bu yüzden özlemle geçen yaz tatili sonrası bu kez uzak duran kişi ben olmuştum. Ankara'ya dönene kadar dedim hep ama bir yandan da Şule'nin bana kırılıp her şeyi tamamen kestirip atmasından korkuyordum.
Ankara'ya dönünce ne oldu peki?
Bir süre trip atsa da aynı evin içinde başbaşa olmak buzları eritmeyi sağlamıştı. Erimekle kalmamış yeni şeyler denemeye başlamıştık.
Bir akşam o ek dersteyken yemek yapmış, odamızı ve mutfağı mumlarla süslemiş kendim de hazırlanmıştım. Kırmızı derin v yaka mini bir elbise giymiştim. Gülmesinden veya yemeğe laf etmesinden çok korksam da heyecanla onu beklemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...