Sınavların telaşından birbirimizi pek görmesek de Şule ile ilk mesaj attığı zamandan beri ara ara mesajlaşıyorduk. Ona lisede hoşlandığım kişiden bahsettiğimde onun da benimkine çok benzer bir hikayesi olduğunu öğrenmiştim. Kelimelere dökülmemiş, kimsenin adım atmadığı ama herkesçe bir şeylerin olduğu hissedilen bir ilişki(!) Tek farkı o gerçekten sevilmiş olacak ki onun hikayesindeki çocuğun bir sevgilisi yoktu. İlgisi sadece Şule'yeydi. Ne yalan söyleyeyim kıskanmıştım. Bunun gibi geçmiş hakkında birbirimizle benzer başka hikâyelerimiz de vardı. İkimiz de erkeklerle samimi değildik. Dindar yetişmiştik. O benden daha bağlıydı o kurallara. Çok kitap okumuştu benim film tutkum kadar kitap tutkusu vardı.
Her ne kadar mesajlaşırken ne garip bir benzerliğimiz var diye iç geçirsem de tam anlamıyla yakın hissedemiyordum kendimi ona. Sebebi ise aşırı kibar biri olmasıydı. Ben ters biriydim, sivri dilliydim, ağzımdan küfür de çıkardı. Ama ne konuşsak ne söylesem bana hep kibar bir şekilde karşılık veriyordu. Bir süre sonra bunun sınırlarını zorlamaya başladım. İnsanların gerçek yüzlerinin canları yanınca ortaya çıktığına inanırdım. Bu yüzden onu terslemek için hiçbir fırsatı kaçırmıyordum. Ama yine de kibarlığından ödün vermiyordu.
Finallerin ilkinde sınav öncesi Şule benim bulunduğum amfiye gelmişti elinde bir paket vardı. "Görünce aklıma sen geldin" diyerek bana uzattı. Doğum günüm harici hediye almak pek alışkın olduğum bir şey değildi. Almalarını istemezdim zaten çünkü zor beğenen biriydim. Alınan kıyafetleri mecbur kalmadıkça giymezdim, aksesuarlar çekmecede dolapta çürürdü.
Pakedi itina ile açtım ve gördüğüm şey gülümsememe sebep oldu. Bir defterdi sadece ama üstünde Leon filminin çizimi vardı. Film denince akla geldiğim çok zaman olmuştu ama kimse böyle bir hediye almamıştı bana. Neva bile. Birbirimizin ciğerini bilirdik onunla birbirimizden hediye beklemezdik bile "gel sana waffle ısmarlayayım" derdi mesela "kralsın" derdim kapatırdık.
Neva'dan arkadaş olarak beklentim bu muydu peki? Bunu birinin yapması mıydı esas mesele? Neva'nın bu defteri görüp beni hatırlayıp alması Şule'nin alması kadar etkiler miydi, duygulandırır mıydı, gülümsetir miydi beni? Önemli olan hediye değil düşünmen yeter diye bir şey vardı. Önemli olan kimin düşündüğüydü.
Beynimin içinde düşünceler durmadan akıp giderken teşekkür etmek yerine "tamam da neden?" cümlesi çıktı ağzımdan. Şule hiç bozulmamıştı omuz silkerek cevap verdi: "Ben çok severim hediye almayı insanlara bunu görünce de sen aklıma geldin.. Öyle işte.. Neyse sınavda başarılar ben kendi dersliğime geçeyim."
"Sana da" dedikten sonra amfinin merdivenlerini inmeye başladı. Girdiğim tuhaf ruh halinden çıkıp kendime gelince arkasından bağırdım.
"Teşekkür ederim!"***
İlk dönem finalleri bittikten sonra açıklamalarını beklediğimiz süreçte ilanlara bakıp ev gezmeye başlamıştık. Bütünlemeye kalacağımı düşündüğüm ders vardı memlekete git gel yapmamış olacaktım.
Ev gezdiğimiz ikinci gün Hale ve Sena ile bir evden başka bir eve geçiyorduk. Ben telefona kaydettiğim adreslere bakıyordum. O esnada Şule mesaj attı.Şule Sönmez: Çok bunaldım.
Defne Kara: Hayırdır?
Şule Sönmez: Bilmem ki. Bazen nefes alamıyor gibi hissediyorum. Kapalı bir kutunun içindeymişim gibi. Kimse sesimi duymuyormuş gibi. Yalnız hissettiriyor bu duyulmayış.
Sana da oluyor mu böyle? Etrafında birileri oluyor arkadaşların dostların ama o kişilerin varlığı bile yüzüne ne kadar yalnız olduğunu vuruyormuş gibi sanki
Şule mesajları yollarken aceleyle bir sonraki ev sahibi ile buluşmaya yetişmeye çalışıyorduk. O an o kadar yorgun ve bıkkındım ki hayırdır yazan elime sıçayım kız dökülecek yer arıyormuş diye kendi kendime söylenmeye başladım.
Defne Kara: Bir psikologla görüşmeyi düşündün mü? Bence denemelisin.
Sınırı ne zaman aşmış olacaktım bilmiyorum ama zorladığım kesindi. Cevap vermesini bile beklemiyordum ben olsam vermezdim.
Şule Sönmez: Psikologluk bir şey yok, öyle bir iç sıkılması işte geçer zaten.
Vicdanım rahatsız olsa da cevap vermedim ev sahibinin yanına geldiğimiz için telefonu çantama attım. Önce evi gezdik sonra oturup şartları konuştuk. İçlerinde en cazip olan ev buydu kendi aramızda konuştuğumuzda daha uygunu denk gelmez diye bir korku içindeydik. Fakülteye yakındı kirası uygundu üç oda bir salondu odaları iyi genişlikteydi. Hangi odayı alacağımı düşünmeye başlamıştım bile.
El sıkışıp kontratı imzaladıktan sonra elektrik su ve doğalgaz için kontratın fotokopisini çektirip dağıldık. Ertesi günü ikinci el eşya almak için harcayacaktık. En azından en acil olanları alıp hemen o evde yaşamaya başlamak istiyorduk.
Yurda döndüğümüzde yorgun olsak bile çok heyecanlıydık. Durmadan ev ve alacağımız eşyalar hakkında konuşuyorduk. İlke yüzünde tatlı bir gülümseme ile Hale ve Sena'nın aynı oda için birbiriyle girdiği savaşı izliyordu.
Biraz sonra dolabına doğru yürüdü ve içinden üç poşet çıkardı. İçlerini kontrol ederek birini Sena'ya birini Hale'ye sonuncuyu da bana uzattı. Hepimiz şaşkın şaşkın bakarken "Veda hediyesi" dedi.
Hepimiz merakla paketlerimiz açtık. Hale'ye bir mızıka almıştı Hale kahkahayla karışık çığlık atmıştı hediyeyi görünce. Sena'ya da taşlarla süslü taraklı bir saç tokası
"Yaaa çok güzeeel" diye tepki vermesine sebep olmuştu. Benim hediyem ise bir film posteriydi: The Godfather.Hepimiz hediyelerimize bayılmıştık. Kızlar teşekkür ederken ben dönüp sordum "Neden The Godfather?"
"Ya çok şey vardı hepsini alamazdım karar da veremiyordum. Sen zaten duvarını doldurursun ben başlangıç olsun diye en meşhurundan seçeyim dedim." diye kendini açıklamaya çalışan İlke'nin açıklamasını Hale alaylı bir tavırla böldü.
"Eee herkes sevgilin gibi en sevdiğin filmin şeyini almıyor kusura bakmıycan artık"
"Ne? Ne diyosun Hale!" dedim onun söylediği şey karşısında şoka girerek.
İlke merakla "Sevgilin mi var?" diye sordu.
Ben "hayır yok" derken Sena açıklamaya başladı:
"Ya bir kız var yan şubede bunlar yeni arkadaş olmuş ama bir görcen sabah akşam bik bik bik sırıtarak mesajlaşıp duruyor. Yanındayken bile yüzümüze bakmaz oldu hanımefendi. Biz de öyle aramızda alay ediyorduk sevgili yapmış gibi satılıyoruz falan diye."
"Saçmalıyorsunuz" dedim. Dışardan nasıl göründüğü hakkında düşünmemiştim hiç. Sevgililik neydi nasıl olurdu bilmiyordum ki zaten ben. Yani onlar da sabah akşam konusuyor olabilirler ama muhtemelen konuşulan şeyler bizimkilerden farklıydı. Evet.. Öyle olmalı.
"O yazıyor ben de cevap veriyorum napayım yani?" diye sert bir şekilde devam ettim.
Hale tamam bişey demedim der gibi ellerini kaldırdı. O sırada gelen mesajla telefonu elime aldım. Sena gıcık olmuş şekilde "başladı bik bik bik" derken Hale kıkırdayarak hafifçe onun koluna vurdu.
Mesaj Şule'den değildi reklamdı. O an ani bir kararla Şule'nin mesajlarına girip yazmaya başladım.
Defne Kara: Şule smslerim bitmek üzere 8 güne kadar paket yenilenmeyecek
mesaj atmazsan sevinirim.Birazı doğru bu mesajı gönderdikten sonra ne kadar saçma bir mesaj olduğunu düşündüm. Kızın yazmasında ne sakınca vardı ki yazarsan cevap veremem diyebilirdim. Ama hayır ben yazma demiştim. Bu bir yandan seninle konuşmak istemiyorum demek gibiydi bir yandan yazarsan dayanamam cevap veresim gelir demek gibi. Hangi şekilde anlayacak diye düşünüp vereceği cevabı beklerken akşam boyu hiçbir cevap gelmemişti. Tebrikler Defne sanırım kırmayı başardın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...