Davet

267 14 2
                                    

Dönemin ilk aylarını geride bırakmakla birlikte birbirimize iyice ısınmaya başlamıştık. Sena'nın çekingen halleri iyiden iyiye kaybolmuştu sürekli konuşan gülen biri haline gelmişti. Bir gün yine o ve İlke ile otururken o sıralar benim için hala gizemini koruyan bazı şeyleri ortaya dökmeye başladılar. Yaptığım bir espriye gülerken Sena:" Ay yemin ediyorum ilk gün şöyle yakın olacaksınız deseler inanmazdım az dedikodunu yapmadık arkandan." Söylediği şey ile gülmem durdu."Anlamadım, ne dedikodusu yaptınız?" diye sordum. İlke devam etti: "Ya ben odaya girdim bunlar kendi arasında konuşuyor ben gelince irkildiler sonra ay seni o sandık falan diye bir rahatladılar. Dedim hayırdır kim sandınız. Başladılar odadaki diğer kız satanist gibi duruyor da gözü göz değil de bilmem ne. Ben abartmayın dedim yani valizine falan dönüp bakınca hep siyah kıyafetler var falan da ben de çok severim siyah giyinmeyi dış görünüşe göre yargılamak hoş değil. Tutturdular yok öyle değil bak tanışınca anlarsın falan filan..." İlke konuşmaya devam ederken ben ilk tanıştığımızdaki halimizi düşünmeye çalıştım. Yüzüme bir gülümseme çökmüştü. Cidden çok tuhaf davrandıkları aklıma geldi.
Sonra Sena'ya dönüp "Hale miydi bunu ilk ortaya atan" diye sordum. Sena "Evet, hatta bana bin kere dikkatli ol dedikten sonra seninle yakınlaşınca uyuz oldum" dedi. Ah Hale hiç şaşırtmıyor. Herkes hakkında bir fikri vardır. Önce arkasından konuşsa bile insanlarla anında diyaloğa girer ve önceden söylediği her şeyi bir anda unutuverir.
İlke'ye dönüp baktım niyeyse onun böyle düşünmemiş olmasını istedim. Onunla aramdaki bağ hepsininkinden daha farklı usta-çırak, öğretmen-ögrenci gibi bir ilişkiydi. Her ne kadar Sena ile konuştuğumuz kadar çok konuşmasak da birbirimizle kurduğumuz her cümle anlamlıydı. Bakışlarımın altındaki niyeti hemen anlayarak karşılık verdi."Ben görür görmez anladım valla nasıl biri olduğunu. Sert bakıyorsun falan ama hepsi hassaslığın çakılmasın diye." Her ne kadar çat diye söylemesine biraz bozulsam da odada yabancı kimse yoktu. Sena benden kat be kat hassas bir kızdı o yüzden ondan çekincem sıfırdı. O gece birbirimiz hakkındaki ilk izlenimlerimizi yaşadığımız yanlış anlaşılmaları konuşup gülmelerimiz Hale'nin elindeki boya tas ve fırçayla odaya girip "hadi saçımı boyayalım" demesi ile son bulmuştu.

***

Vizelerin bitimiyle bir sürü kişi memleketine tatile gitmişti dersler işleniyordu ancak devam zorunluluğu olmaması insanları rahatlığa sürüklüyordu. İlke de onlardan biriydi. Biz, Hale ve Sena ile memleketlere gitmeme kararı alarak birlikte eğlenceli vakit geçirme planları yapmıştık dolayısıyla biz de bazı dersleri asıyorduk. Bir öğleden sonra dolaşırken Hale, ben ve Sena'yı içkili bir eğlence için ikna etmeye çalışıyordu. Sena da ben de alkol kullanmıyorduk. Onun ailesi de benimki de dindar ailelerdi. Öyle oldukları için mi bilmem ama Sena alkolden de sigaradan da ne kadar nefret ettiğini dile getirir dururdu. Ben ise hiç yorum yapmazdım. Sigarayı aptallık olarak görürdüm kokusu, dişleri sarartması, nefesi ve sesi bozması... bir insan kendine niye bunu yapar anlamazdım. Alkol ise yanlış olduğunu düşünsem bile içten içe merak ettiğim bir şeydi şimdi önüme konsa içmezdim belki ama günün birinde deneme ihtimalimin olduğunu bildiğim için bu konu üzerine olumlu veya olumsuz konuşacak cümlelerim yoktu.

Hale, Sena'yı ikna etme peşinde bense yine düşüncelerimde kaybolmuşken birilerinin önümüzde durması ile durduk. Başımı kaldırıp baktım, iki kız olsalar da Hale sadece biri ile konuşuyordu ve başörtülü olan öteki kız ise tek kelime etmeden bekliyordu. Arkadaşı olduğunu varsaydım. O kadar dalgındım ki edilen muhabbetten sadece bir ara Hale'nin onları da gitmek istediği mekana davet ettiğini hatırlıyorum. Ayrılıp yürümeye devam ederken Hale açıkladı "Bizim okulda diğer şubede Yaren çok iyi biri" Ben bu kız bunca insanla ne ara tanışıyor diye düşünürken Sena "yanındaki de mi?" diye sordu. "Onu pek bilmiyorum ama galiba" dedi. Ben dönüp "kız kapalıydı alkollü mekana çağırdın tuhaf oldu" dedim. O da bana "napiyim ya onlar bizi çağırınca ben de karşılık olsun diye cagırdım abartılacak bir şey yok hem hoşlanmıyorsa gelmez" dedi. Kafamın içinde bizi davet ettikleri anı arasam da bulamadım. Tam soracakken Sena "ha bizim geleceğimiz kesin de onlarınki kaldı" diye tepki verince soracağımı unutup konuya dahil oldum "Sena haklı Hale bak kız rahatsız oluyorum dedi ısrar etmeye lüzum yok gitsek bile keyif almayacak sana da aldırmayacak" dedim. Hale dudak büküp "iyi o zaman şu doğum gününe gidelim bari" dedi. Bahsettiğinin az önce davet edildiğimiz yer olduğunu anladım. Tanımadığım insanlarla dolu kalabalık yerlerden hazetmesem de neyse ki Sena var diye düşündüm. (Muhtemelen Hale önüne gelen herkes ile kaynaşıp bizi yalnız bırakacaktı) Sena da ben de tartışmaktan bıkmış olacağız ki aynı anda "Tamam" dedik. O saatten sonra ise hediye bakmaya başladık.

Ertesi gün hazırlanırken Sena'nın tüm ısrarlarına rağmen yine kendi bildiğimi yaparak siyahlarımı giymiş saçlarımı olduğu gibi salmış sadece göz kalemi sürmüştüm. Allah'tan cildim güzeldi de bir şey sürmeme gerek kalmadan pürüzsüz görünüyordu. Bana kıyasla Hale ve Sena çok ışıltılı görünüyordu. Hale saçının yeni rengine eş koyu kırmızı askılı göğüs altından genişleyen bir bluzla kot şort giymiş. Sena ise esmer vücudunu saran kalın boyundan bağlamalı askıları olan turkuaz bir elbise giymişti. Kombinlerine uyumlu makyajlarını yapmış ve uzun olmaları yetmiyor gibi ikisi de topuklu giyince beni aralarında kısacık bırakmışlardı.

Adresi verilen mekana girdiğimizde yol boyu üzerimizde dolaşan tuhaf bakışlardan kurtulmuştuk. Kimsenin bana baktığı yoktu da yanımdaki fıstıklar giydikleri paltolara rağmen biraz dikkat çekiyordu. Mekan kiralanmış bir salondu içeride deli gibi müzik çalıyordu. Girer girmez gerilmeye başlamıştım. Hale anında tanıdığı simalar görüp çığlık ata ata sarılmalara başlamış ve yanımızdan uzaklaşmıştı. Ben Sena'ya yaklaşıp "Allah aşkına sen sakın yanımdan ayrılma valla çeker giderim" diye isyan ettim. Mekana göz gezdirince sadece kızların davet edildiğini farkettim. Hatta görevliler bile kadınlardan oluşuyordu. Dönüp Sena'ya sorunca doğum günü kızının rahat edemeyenler olur diye böyle yapmak istediğini söyledi. Hatta kapalı kızlar için bir üst değiştirme odası bile varmış. Tüm bunlar ayak üstü o yolda konuşulmuş tabi ama ben hiçbirini duymamıştım. Mekanda alkol seçeneği olduğunu da farkettim ve bu beni şaşırttı. Hem kapalı kızlar rahatça giyinsin ve dans etsin hem de alkol kullananlar istedikleri gibi içsin diye herkesi düşünen bu kız kim acaba diye merak etmeye başladım. Sena bana kıyasen alkol görmekten pek memnun olmasa da ona omuz atıp (anca dirseğine denk geliyordu) "En azından herkes içmiyor be asma yüzünü" dedim. Modunda değişliklik olmadığını farkedince ellerini tuttum çalan müziğe ayak uydurarak dans etmeye başladım. Sık yaptığım bir şey olmadığı için onu güldürmeyi başarmıştım. İşe yaraması hoşuma gidince elinden çektim, iyice kalabalığa karıştık ve uzun uzun dans ettik.

Doğum günü kızının Yaren olduğunu farketmem çok sürmemişti. Hediyesini verirken düşünceliligi için onu takdir ettiğimi belirtmiştim. Bana "en yakın arkadaşım kapalı biri onun rahat edemeyeceği hiçbir partiyi istemezdim" diye yanıt verdi. Hediyelerini de herkesin önünde törenle açmamıştı. Verildiği anda "hemen açayım mı" diye sorup yanıta göre açmıştı. Açılmayan bir sürü hediye olsa da açılanlar da az değildi ve hepsi çok pahalı hediyelerdi. Bunların yanında bizimkileri açsa ne hissederdim diye düşünmeden edememiştim. Tanımadığın birine hediye almak çok zordu ve ben ufak bir gece lambası almıştım.

Gece boyunca üçümüz de eğlencenin hakkını verdik. Bir ara karaoke yaptık bir ara oturup sadece milletin kıyafetlerini konuştuk ve deliler gibi dans ettik. Normalde içe dönük biri de olsam bazı zamanlar bir adrenalin patlaması yaşardım. O gece de onlardan biriydi. Freni patlamış araba gibi kendimi kontrol edemiyordum. Parti bittiğinde saatler baya ilerlemişti Yaren bir minibüs kiralandığını isteyenleri eve bırakacağını duyurmuştu. O duyuruya rağmen bir sürü kişi kendi arabasıyla bazı kişiler de taksi ile gidince "ulan biz miyiz bu alemin tek fakiri" diye bir isyan kopmuştu dudaklarımdan. 10 kişi kadar kalmıştık ve minibüse bindik. Ben taramalı tüfek gibi bir sürü şey anlatmaya başladım araçtakilere, bana ayak uyduranlar olsa da bir iki kişinin sussa da kafa dinlesek bakışlarını üzerimde hissediyordum. Yine de yurda kadar susmamıştım. Araçtan inip daha fazla üşümek için koşa koşa yurda girdiğimizde zevzekliğimin pişmanlığı da baş göstermeye başlamıştı. Hep böyle olurdu zaten bu adrenalin patlamalarında sonrasında çok saçmaladığım için kendime kızardım. Bir kere görüştüğüm insanların yüzleri aklımda kalmadığı için bir daha onları görsem de tanimayacaktim. Kendi kendimi böyle teselli ettim ve önemsememeyi seçtim.

Ne Yaren'in ne de "en yakın arkadaşı"nın hayatımda alacakları yerleri bilmediğim için önemsememek çok kolaydı.

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin