Birtakım Temaslar

261 19 7
                                    

Sırtımı ve bacaklarımı sarıp yattığım yer ile temasımı kesen kollarla gözlerimi araladım. Hala karanlıktı. En son hatırladığım şey uyuyamadığım için yastığımı alarak diğer kanepeye geçtiğimdi. Düşme korkusuyla beni kaldıran kollara tutundum.
"Napiyorsun?" diye seslendim hırıltılı çıkan sesimle.
"Birlikte uyayacağız." diye fısıldadı. Beni yavaşça önceki kanepeye bıraktı. Uykum çok dağılmadığı için gözlerimi kapatmakla yeniden uykuya daldım.

Sabah gözlerimi açar açmaz gördüğüm uyuyan güzel ile gülümsedim. Dar ama kalın pembe dudakları bembeyaz teni ile porselen bebekleri andırıyordu. Gece saçlarının rengi koyu görünmüştü gözüme ama sabahın ışıkları ile sarı sarı parladıklarını farkettim. Ara ara beyaz tellerin de olduğu saçlarına elimi uzattım ve yavaşça okşadım. Hareketim onu uyandırdı.
"Günaydın" diye selamladım bana bakan yeşil gözleri

"Günaydın. Gece yanımdan gittin."

"Uyuyamadım çünkü... Nasıl taşıdın hakikaten beni?"

"Küçücüksün zaten niye taşıyamayayım ki." Söylediği cümle ile dudağımı büktüm. Gözleri dudaklarıma kaydı, elini uzatıp alt dudağımı baş ve işaret parmağı ile sıkarak sevdi.
"Kuşsun sen." dedi.

Birbirimize gülümseyerek dalıp gitmişken Şule "Saat?, Ders?" diyerek elini telefonuna attı. Acele ederse yetişebilirdi. Ona kahvaltı hazırlama hayalim suya düşmüştü. Hızlıca giyinirken onu seyrettim.

Kalması ani bir karar olduğu için pijaması yoktu üstündekini çıkararak atleti ve soğuk havadan dolayı pantolonunun altına giydiği taytı ile uyumuştu. Bir dahakine daha planlı olmak için kendime söz verdim.

Giyindikten sonra çantasından kırmızı bir zarf çıkardı.

"Bunu sana yazdım. Ama ben gittikten sonra oku olur mu?" Başımı sallayarak onay verip uzattığı zarfı aldım. Sağ alt köşesinde çok güzel bir yazı ile Defnem'e yazıyordu. Kalbim hızlanmaya başladı. Sonunda aradığını buldun diyen ses yine yankılandı içimde. Ben umutsuz bir romantiktim o da öyleydi. Başka devrin insanıydık biz. Bu devirde birbirimizi bulmuştuk.

Şule çıktıktan sonra heyecanla odama gidip zarfı açtım.

"Defnem
Bu mektubu benim için ne ifade ettiğini anlatmak için yazıyorum. İnsanlarla yüzyüze konuşmaktan çok yazmakta iyiyim. Gerçi şu anda ne kadar becerebilirim emin değilim.. Sen de benim gibisin biliyorum. Yanımdayken ürkek ürkek bakmaktan başka bir şey yapamıyorsun ama yazarken dilin pabuç kadar:)

Seni ilk kez gördüğümde hani yolda yürürken, çok yorgun görünüyordun. Dünyanın bütün yükü omuzlarındaymış gibiydi. Aslında başını kaldırıp bize bakmıştın hatta göz göze geldik seninle bir an ama beni görmüyor gibiydin. Bu, nedendir bilmem ama beni üzmüştü.

Sonra o doğum gününde gördüm seni önceki halinden eser yoktu. Deli gibi eğleniyordun. Ne yalan söyleyeyim biraz şımarık bulmuştum o an seni. Yine de sebepsizce bildiğimi düşündüğüm bir şey vardı ki sen oradaki senden ibaret değildin.

Seni tutkuyla sevdiğin şeyi anlatırken izledim bir de. Doğum günündeki halin nasıl kendini kaybetmiş gibiyse sevdiğin şeyi anlatırkenki halin de bir o kadar kendini bulmuş gibiydi.

İnsanları inceleyişini gördüm. Bakışlarındaki ince değişimleri sezdim. Hoşumuza giden ve gitmeyen şeylerin birbirine ne kadar benzediğini düşündüm. Sen de telefonumu alıp baktığında söylediğin cümle ile bunu tescillemiş oldun. Şimdi çok senlik olmadığının bilincinde olduğum o girişken tavrına her zaman minnettar kalacağım.

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin