Canım yanıyor ve ben sebebini bile bilmiyorum. Bir anı var sanki canımı yakan yani hala bir şey hatırlamıyorum ama içimde bir yer bir acıyı hatırlıyor sanki. Böyle bir şey tıbben mümkün mü onu bile bilmiyorum ama yine de var.
Buraya gelene kadar geçmişimdeki acı şeyleri düşündüm tek tek sanki bu hissin sebebini bulabilirmişim gibi ama nedense kapıdan içeri girerken başka tür anılarla doldu zihnim. Gülümseten cinsten.
İkinci sınıfın ikinci dönemindeydik. Şule'nin Emre'den bahsedişlerinde azalma vardı. Yine de ara ara bugün de onu gördüm şunu yapıyordu gibi yersiz bilgiler verirdi. Bir süre sonra alışmıştım ben de. Zaten çocuğu birkaç kez gördükten sonra onun Şule'yi hiç farketmediğini de anlamıştım. Yakışıklıydı yalan yok ama sıradan biriydi işte. Nesi Şule'nin ilgisini çekmişti hiç anlamamıştım.
Bir gün kantine gitmek için fakültenin merdivenlerinden inerken "Bu aralar gözlerinin altını mor görüyorum uykusuz gibi." diyerek yine ondan bahsetmeye başladı.
"Hah ben de diyorum uzun zamandır bahsetmi-yor-du." Cümlenin sonuna geldiğimde gördüğüm manzara duraksamama sebep olmuştu. İlke ve Yaren -küçük yaren- merdivenlerin biraz ilerisinde derin bir muhabbet ediyordu. Kaşlarım çatık bir şekilde birbirleri ile ne ara tanıştıklarını merak ederek ağır ağır basamakları inmeye devam ettim.
"Bunlar ne ara tanıştı da kaynaştı?" diye aklımdan geçeni bana soran Şule'ye cevap vermem birkaç saniye almıştı.
"Ne bileyim?"
"Peki sen hangisine bozuldun tam olarak? O kızın senden başka kuyruğuna takılacağı birini bulmasına mı yoksa İlke'nin senden başka kişilerle de derin muhabbetler ediyor olmasına mı? Yani şimdi İlke'yi suçlayamazsın gittin gideli kaç kere görüştün ki kızla?" Şule sinirlenmiş şekilde soruları sıralarken içimde İlke'yi arayıp sormayışımın suçluluğunu hissetmiştim.
"Denk gelememiştik... Ne diyorsun ayrıca sen?! Ne saçma sapan bir soru bu bozulmadım ben bir şeye şaşırdım sadece."
Ben tamamen ona dönüp kaşlarımı çatmış bakarken o inanmaz bir bakış atarak başını çevirdiğinde İlke'nin sesini duydum.
"Hayırdır gençlik kavga mı ediyorsunuz?"
Başımı onlara doğru çevirdiğimde bana içten bir şekilde gülümseyerek bakan iki kız karşısında çatık kaşlarım hemen gevşemiş ve yüzümü bir gülümseme almıştı.
Adımlarımı biraz hızlandırıp yanlarına gittiğimde Şule geride kalsa da beni takip ediyordu.
"Yok ya ne yesek diye konuşuyorduk. Siz ne yapıyorsunuz? Tanıştığınızı bilmiyordum."
"Hale'ler ile gördüm geçenlerde bu cici kızı Defne'nin arkadaşıyım diyince de muhabbet etmeye başladık ama sana denk geldiğimden daha çok denk geldim ona." Sitemli konuşması ile içime dolan suçluluk hissini suçlayıcı bir tavır koyarak gidermeye çalıştım.
"Sen de güya bize kalmaya gelecektin ama hiç gelmedin. Kandırdın resmen bizi."
"Çağırdın mı?" Ciddi bir şekilde sorması ile kalakaldım. Kızların çağırdığını biliyordum onları hep bir şeyler bahane ederek geçiştirmişti. Yine de bu sorusundaki samimiyet gerçekti. Benim çağırmamı beklemişti.
"Kızlar-" dememle gülümseyerek lafımı kesti.
"Ayrıca kimseyi kandırmadım ben gelmem demiştim hatırlarsan." diyerek alaylı şekilde konuştu. Alayın altındaki imayı ise çok net anlamıştım. O gün benim tavrıma kırıldığı için gelmem demişti bize ve şu anda da kırgındı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...