Bir haftasonu sabah uyandığımda Şule'nin giyinmiş olduğunu gördüm. Ayna karşısında üzerini düzeltirken sordum.
"Nereye?"
"Ah uyandın mı? Sınıftaki kızlar kahvaltı düzenlemişti ona gidiyordum."
"Bahsetmemiştin." Niye beni çağırmıyor ki?
"Son anda karar verdim gitmeye."
"Anladım."
"Sen uyuyorsun diye söylemedim sana çok vakit de kalmadı çıkmam lazım."
"Peki güle güle sana."
"Görüşürüz." diyip odadan çıkması ile zorla yüzüme oturttuğum gülümsemem sönmüştü. Biz genelde benim arkadaşlarımla takılırdık Şule'nin sınıf arkadaşları ile çok samimiyetimiz yoktu. Sanırım bu yüzden beni davet etmemişti. Dış kapının sesini de duymamla başımı yastığa tekrar koydum.
Yaren orada olacak mıydı acaba ? O yüzden mi beni istemedi? O niye gitmek istedi ki durup duruken hem de son anda?
Gözlerim dolmaya başlamıştı. Neye ağladığımı bile tam olarak bilmiyordum. Ellerimin arasından kayıp gittiğini hissediyordum sadece. Evet belki artık eskisi gibi değildik ama hala en yakın arkadaş değil miydik? Yoksa o da mı bitmişti?
Telefonumun çalması ile gözlerimdeki yaşı sildim.
"Efendim"
"Defne ya ... Cafeye gitmek için hangi çıkıştan çıkmak gerekiyordu? Sakarya mı?"
"Yok Karanfil"
"Tamam çok sağol öptüm."
"Görüşürüz." diyip cevabını beklemeden kapattım. Niyeyse bana hadi hızlıca hazırlan sen de gel gibi bir şey diyeceğini sanmıştım. Of çok mu aptalım çok mu alınganım bilmiyorum. Her şeyi birlikte yapmaya çok alıştım sanırım. Belki de normal olan budur. Belki de sadece normalleşiyoruzdur. Peki o zaman neden bu kadar canım yanıyor?
Düşünmemeye çalışıp kendime yiyecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa geçtim. Canım hiçbir şey istemiyordu. Biraz su içip mutfaktan çıktım. Telefonumu elime alıp yemek tarifleri aramaya başladım. Akşam için güzel bir şeyler hazırlamak biraz olsun kafamı dağıtır gibi geliyordu.
Ne kadar süre oyalandığımı bilmiyorum sonunda karar verip hazırlanarak evden çıktım ve markete doğru yol aldım. Kendimi heveslendirmeye çalışarak market arabası ile reyonlarda dolaşmaya başladım.
Telefonuma ardarda gelen bildirimle merakla elimi telefona attım. Whatsappta tanımadığım bir numaradan bir sürü resim gelmişti açıp baktığımda kahvaltı masası etrafında dizilmiş Şule ve sınıf arkadaşlarını gördüm.
"Kızlar whatsapptan atmak isteyince senin numaranı verdim evde senden alırım"
Hay bu akıllı telefonların çıktığı günü... Hay bu WhatsApp denen şeyi yüklediğim günü...
Bu senenin başka yeniliği de buydu işte. Yeni alınan telefonum. Neva'nın zorlaması ile bu uygulamayı yüklemiştim. Normal mesajdan çok daha iyi diyip durmuştu ama ben yeni seylere hep önyargılıydım. Günlerce yaptığı baskıdan sonra teslim oldum. İyi bok yedim.
Resimlere dikkatli bakmayı erteliyordum ama eninde sonunda bakacağımı biliyordum. Derin bir nefes alıp bir tanesini açtım ve yakınlaştırarak kimlerin olduğuna baktım.
Yaren de oradaydı.
Birkaç resimden sonra Yaren'in yer değiştirip Şule'nin yanında oturduğunu farkettiğimde ellerim titremeye başladı. Market arabasını bırakıp dışarı çıktım ve soğuk havanın yüzüme vurması ile kendime gelmeye çalıştım.
Artık hiçbir şey yapacak gücü kendimde hissetmiyordum. Son kalan enerjimi eve gitmek için kullandım.
Şule döndüğünde bir süre sessizliğimi korumaya çalıştım o da sanki suçunu biliyor gibi benimle konuşmaktan çekiniyordu. Fotoğrafların bahsini açana dek tek kelime etmemiştik.
"Fotoğrafları yollasana bana bluetoothla" ilk cümlelerinin bu olması daha fazla sinirimi bozmuştu.
"Tabi ki emriniz olur sadece Yaren'le yanyana olduklarınız mı lazım yoksa hepsi mi? İsterseniz şöyle yapalım ben gideyim sizin için bastırayım bunları çerçeve de alayım odada baş köşede dursunlar ha nasıl olur?"
"Defne ne diyorsun ya bir şey rica ettik altı üstü.."
"Şule sen beni delirtmek mi istiyorsun?!"
"Bağırma tamam."
"BANA BAĞIRMA DEME!"
"Defne kendine gel!" Sert ses tonunun zoruma gitmesi ile gözyaşlarımı tutamamaya başladım. Karşısında ağlamak daha da gururuma dokunduğu için arkamı döndüm. Göz yaşlarımı silerken içimden kendime küfürler ediyordum.
"Ağlama" diyişini duydum ama sesi çok az çıkmıştı.
Arkamdan yaklaşarak beni kendine döndürmeye çalışmasına karşı direndim. Yüzüne bakmak istemiyordum. Çok kuvvet uygulasa karşı koyamazdım ama uygulamıyordu.
"Ağlama Defne" dedi. Kuşum demedi.
...
"Defne... Kuşum ağlama nolur" dediğinde dayanamadım. Ona doğru döndüm.
"Neden Yaren'le oturdun?" diye sordum ince çıkan sesimle.
Gülmesini tutar gibi duruyordu. Komik olan neydi bilmiyorum.
"Biraz konuştuk. Sonra kalkmadı."
"Niye beni çağırmadın giderken?" diye sordum bunu sormak istemiyordum ama dudaklarımdan dökülmüştü bir kere?
"Yaren'le konuşmak için gittim çünkü."
"Neden??" Sesim isyan eder gibi çıkmıştı.
Cevap vermek yerine iç çekti. Bu hareketi daha da canımı yakıyordu. Sanki üzülmeyeyim diye susuyor gibi geliyordu. Ne olmuştu da yeniden ortaya çıkmıştı ki bu kız? Hem Şule artık başkasını sevmiyor muydu? Yoksa benim yüzümden biten arkadaşlığını mı özlemeye başlamıştı şimdi de? Ben biz eskisi gibi oluruz diye düşünürken o benden de eskiye mi gidiyordu?
Ben cevap bekleyerek gözlerine bakmaya devam edince tekrar bir iç çekip konuşmaya başladı.
"Bilmiyorum. Sanırım son sınıf olduk diye aramızın böyle olması rahatsız etmeye başladı. Bir daha birbirimizi görmeyeceğiz güzel zamanlarımız da oldu düzgün bir veda etmek istedim sanırım. Kötü ayrılmak istemedim."
Beklediklerimden kötü değildi bu sözler ama iyi de değildi. Canım her türlü yanıyordu.
"Arkadaş mısınız yine?" diye sordum korkarak.
"Hayır. O da ben de istemiyoruz bunu zaten geçen geçti biten bitti. Bir sürü şey yaşadık birbirimizden ayrı, arayı kapatmak zor. Sadece birbirimizi görürsek merhaba diyip gülümseyebilecek kadar normal olalım yeter diye düşünüyorum."
"Herhangi biri gibi.." dedim biraz rahatlama ile.
"Aynen, herhangi biri gibi" diye onayladı beni.
Hafiften gülümseyerek yüzümdeki ıslaklığı tamamen silmeye çalıştım. Rahatlamanın getirdiği hisle açlığımı da hissetmeye başlamıştım.
"Şeyy ben bir şey yemedim de sen de aç mısın?"
"Ah Defne ah..."
"Hiç bana ahlama hiçbir şey söylemeden giden sensin."
"Ne yapayım kuşuma?"
"Dışardan söyleyelim uğraşma"
"Hiçbir şey yememişsin ağır gelir midene kahvaltı hazırlayayım"
"Olur" dedim en masum tonda. Beni hala düşünüyor olması içimi ısıtıyordu. Benim Şuşumdu o. Her şeye rağmen aramızdaki bağ kopmaz bir bağdı. Korkularım yersizdi. Öyle ya da böyle hep birbirimizin hayatında olacaktık.
Bu bile bana yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
RomanceKim olduğumu hiç sormadım kendime. Olurlar olmazlar, doğrular yanlışlar ile büyüdüm. Bir gün bütün ezberlerim bozuldu ama öyle güzeldi ki hissettiklerim ve öyle sustum ki bunları şimdi durmadan anlatmak istiyorum. Biliyorum ne süslü kelimelerim var...