Mazideki Savaş -5.3

31 4 6
                                    

Alaric Saltzman

İki Gün Sonra

Daha önce bir yer de okumuştum, bütün mutlu aileler birbirine benzermiş ama her mutsuz ailenin kendisine has bir hikayesi varmış. Çünkü o mutsuz aile kalıbına sığdırdıkları kavramın katlarını hayal kırıklığı oluştururmuş. Ki hava için gök gürültüsü neyse insanın ruhu içinde hayal kırıklığı da odur, inanın bana.

Yani herşey sadece aileyle ilgili değilmiş, arkana baktığında pişmanlığın getirdiği vicdan azabıyla kıvranmamak için onları koruyabilmekle ilgiliymiş.

Peki ya bir adam olur da ailesini koruyamazsa? Onları başkasının savaşları uğruna kaybederse? Hikayenin sonunda bu onu ne yapabilir ki? Eğer ailemi koruyamazsam bu beni ne yapardı? Bu düşüncelerin sonu yoktu sanki.

Gerçi diğer yandan da Klaus'un ölmeden önce söylediklerini öylece kenara atamıyorum, keşke yapabilseydim ama yapamıyorum. Ki, düşündüğümde bile, haklıydı. Nihayet bir şeyler yaklaşıyordu, hatta o karanlık gölgeleri bile kilometrelerce öteden görünüyordu ama elimden hiçbir şey de gelmiyordu. Hissediyordum, karanlığın oğlu geliyordu ve ben daha ne yapacağımı dahi bilmiyordu.

Ve korkarım ki, bizi bu çukurdan çıkarabilecek tek adamı da ölüme terk ettim.

Flashback

Üç Yıl Önce

Bu kadar fazla beyazın tonlarını daha önce bir arada görmüş olamam herhalde.

Lord Teknolojilerine ilk gelişim de değildi aslında ama. Tekrar buraya gelmek, Lord'un odasında onu beklemek, her saniyesinde ihaneti yüze vurmak... Tuhaf işte, biraz tuhaf hissettiriyor o kadar. Ne de olsa ben böyle bir adam değildim, hala da değilim, değişen bir şey yok sonuçta. Giderek hücrelerimi ele geçiren sıkıntının hormonlarıyla pencerenin önünde dolanarak ayaklarımın altındaki merkezde göz gezdirdiğim sıralarda anlık bir hisle cebimdeki telefonu çıkarıp ekrandaki kızlarımın fotoğrafına bakarken düşünmeden de edemedim.

Yani... Acaba dedim, doğru olanı mı yapıyorum diye?

Ya doğru olan bu değilse? Ya hataysa? Zaten ne yapıyordum ki ben burada?

Hayır, hayır, hayır. O bir canavar, kazı artık şunu, doğru olan onun o parmaklıkların arkasında olması. Peki ya o bir canavarsa, yaptığım bu şey beni ne yapardı? Hayır, o adam en başından beri olması gereken yer de, tek gerçek bu. Benim gibi bir adama karşı onun gibi bir yaratık kıyaslanamazdı bile, hatta dünya bunun için bana teşekkür etmeli.

Evet, işte böyle, kandır kendini Alaric.

Ki, daha fazla beklememe kalmadan muhtemelen hayatımın başka bir yerinde göremeyeceğim açılan dokunmatik kapıların ardından Maxwell içeriye neşeyle girerken"Seni burada gördüğüme ne kadar sevindiğimi tarif bile edemem, Alaric." dedi. Çok geçmeden de yanımda bittiği gibi elini uzatarak "Nihayet doğru yolu bulduğunu görmek çok güzel... Eğer sen olmasaydın o canavarı oraya tıkmam mümkün değildi, gerçi çok daha güzel işlere imza atacağımıza dair his de var içimde." diye bir yerden sonra dinlemeyi bıraktığım nağmelerine başvururken son sözlerine karşı uzattığı eline dik dik bakmakla yetinmemiştim.

"Rüyanda görürsün, bugün itibariyle hayatımızdan siktir olup gidiyorsun bir kere!"

Bu hareketime karşı geriye doğru attığı o adımla dudaklarını büzdü. "Öyle olsun!" Derinlerde yatan şeylere rağmen umursamazlığı maske gibi takarak elimi cebime attığım gibi pencereden aşağıdaki insanlara bakarken "Şimdi... Niye burada olduğumu söyle, aksi halde beynini falan dağıtabilirim, bilmem anlatabildim mi?" diye yükseldiğimde cevap gecikmemişti zaten.

Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın MiraslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin