Dolunayın İzleri -4.10 [S.F]

26 5 9
                                    

Hope Andrea Mikaelson

Ertesi Gün

Çok şeyin izi kalmıştı belki de...

Susmak gece gibiymiş, bazen en siyah renkleri bile örtebilecek güce sahipmiş sanılanın aksine. Tanrı'nın beni dışlamaya başladığı zamanlarda okumuştum bu satırları, bu cümleden sonra bir daha hiçbir şey yoluna girmemişti belki de.

Aradan geçen şeylere rağmen hala rüya gibi gelse de... Ben Hope Mikaelson'dım, dünyanın görüp görebileceği en kötü adamın kızıydım belki de, hatta onun gibi bir canavardım muhtemelen. Ve Andrea Marshall'ın uydurduğum bir hikayeden fazlası olabileceğini düşündüğüme dair detaylar da vardı artık.

Fakat o düşüncelerin arasından doğan sorular da yok değil, bir yara bir ömrü nasıl kanatabilirdi ki?

Oysa kimsenin can verdiği yoktu nasılsa, ama yaşadığı da! Açıkcası hangi soruyu cevaplamam gerektiğini bilmiyorum. Ama öncesinde sormam gerekiyor sonuçta, hangisini soracağım ki? Yani cevapları bildiğimden de değil tabii. Neden herşey bu kadar karmaşık olmak zorundaydı ki!? Bazı zamanlar aklıma kaçıracakmış gibi oluyorum, hiçbir şey yerine oturmuyor çünkü.

Ölüm her yer de... Sanki yakınlardaydı, beni bekliyordu ve geciktiğim her an onu daha da öfkeli bir canavara dönüştürüyordu. Ama iyi tarafından da bakmak gerekiyordur belki de. Ölümün son iyiliği de bir daha olmayacak olması değil miydi?

Tabii sıradan insanlar için öyle ne de olsa...

Peki ya ölümü ilk kez tatmamış olanlar?

Usulca pencereden içeriye sızan güneş ışığından beyaz çarşafların arasında bir nevi yarı çıplak yanımda yatan Barry'nin yüz hatlarını incelemekten alıkoyamadım kendimi. Adeta birbirlerine karışmış olan açık kahve saçları, güneşten kızaran bembeyaz teni, ışık yüzünden aralanan yeşil gözleri. Aniden çarşafı yüzüne çektiğinde ansızın aklıma düşen bir muziplikle dudak altından sırıtarak yorganı aşağıya doğru çekiştirdiğimde inatla tekrar çekmeye çalışırken ortaya çıkan görüntüye karşı kendimizi tutmayarak kahkahalara boğulmuştuk bir nevi.

"Günün en sevdiğim anı buydu."

Sanırım günün en sevdiğim anı bu demek istemişti, yoksa neden geçmiş zamanda konuşmak istesin ki? Usul hareketlerle yatağın içinde yaklaşarak burnuna bıraktığım minik öpücüklerin ardından, "Aksine katılabilsem keşke." diye fısıldadığımda ise asla beklemediğim bir esnada dudaklarıma yapışmıştı. Tuhaf bir hissin beraberinde ona karşılık verirken bunu fırsat olarak görerek bacaklarımı doladığımda ne yazık ki iş oraya varmadan Barry kendisini çekti yine.

"Andr-! Biliyorum... Ama bence evlenmeyi beklemeliyiz."

Ah, evet, evlilik. Kaçıncı yüzyıl da sıkışıp da kaldık acaba? Duyan Henry zamanında kaldığımızı sanır da! Barry'nin bozuk plak gibi tekrarladığı bu sözlerine karşı bir kez daha gözlerimi devirip oflayarak arkamı dönerken "Ya hiç evlenemezsek!?" diye söylenmeye yeltendiğimde arkamda kalmayarak belimden sarılarak "Evleneceğiz, göreceksin, güven bana." dedi, ardından da tıpkı benim gibi boynuma küçük öpücükler bırakmaya başladı.

"Senin suçun değildi, Andrea."

Senin suçun değildi? Benim suçum değil miydi? Ne benim suçun değildi? Çarşafların arasındaki duruşumdan taviz vermemeye çalışırken kafamın içinde dolaşan binbir farklı düşünceyle "Ne!?" diye kendi kendime söylendiğimde Barry hiç fırsat tanımayarak "Bu senin suçun değildi, sorun değil." diye tekrarladığında bu sözlerini aniden kafamın içinde yankılanmaya başlayan çığlığın tonlarına karşı direnerek cevap verirken buldum kendimi.

Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın MiraslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin