Ragnarok Projesi -4.1 [Y-S]

47 7 11
                                    

Maxwell Lord

İki Yıl Sonra

National City

"Karanlıkta koşan elbet bir gün düşecek, ama ben yaşadığım sürece oyun devam edecek..."

İki yıl. Yirmi dört ay. Öyle böyle aradan geçen yüz dört hafta ve koskoca yedi yüz yetmiş gün. Korkarım ki, her gece olduğu gibi yine aynı hikaye. Mezarlığın karanlığında ardımda bıraktığım adımlara rağmen, o korkutucu takip ediliyormuş hissi. Karanlık şeyler, güçler, efendi saçmalığı falan. Asla bırakmıyor peşimi, pes etmiyor. Annem, Babam, yaptıkları şeyler, yaptığım şeyler... Tabii, bir de Hope. O, o hep benimle zaten. Ve şiddetli bir ağrıyla yine beni ziyaret eden o fısıltılar, aslında daha ziyade Parker'ın gitmeden önce bıraktığı küçük bir hatıra.

"Suscipiat dominus animam tuam, merge eam in aquis tenebrarum et deglutiat eam. Fortior sit quam viribus obscura. Sit Deus in pace cum Spiritu tenebrarum."

"Suscipiat dominus animam tuam, merge eam in aquis tenebrarum et deglutiat eam. Fortior sit quam viribus obscura. Sit Deus in pace cum Spiritu tenebrarum."

"Suscipiat dominus animam tuam, merge eam in aquis tenebrarum et deglutiat eam. Fortior sit quam viribus obscura. Sit Deus in pace cum Spiritu tenebrarum."

Adım adım yaklaştığım mikaelson mezarlığının ardından, sanki refleks gibi sığınağı andıran bir yere doğru yönelmiştim ansızın. İçeriden loş bir ışık yayılıyordu, içten içe beni kendisine doğru çekiyordu. Dışarıdan bakınca her ne kadar mağara gibi gözükse de, içeride sıcacık bir aile ortamı vardı. Mobilyalar, kilimler, tablolar. Bir mağara ancak bu kadar güzel gelebilirdi insana. Bir dakika, sanırım birisi şarkı söylüyor. Ama ne tuhaftır ki, hiç de yabancı değildi bu ses. Ne diye tuhafsıyorsam ben de...

"It was late at night. You held on tight. From an empty seat. A flash of light."

"It will take a while. To make you smile. Somewhere in these eyes. I'm on your side."

"You wide-eyed girls. You get it right."

"Fall back into place. Fall back into place."

"Tender is the night. For a broken heart. Who will dry your eyes. When it falls apart?."

"What makes this fragile world go 'round? Were you ever lost? Was she ever found?"

"Somewhere in these eyes."

Usulca mağaranın etrafına dolanan melodi uğultuları yankılanırken içeriye göz atma fırsatı buldum. Salon olduğunu düşündüğüm yerin ortasındaki kahverengi sandalyeler, kıpkırmızı koltuklar, desenli kilimler, birbirinden acayip tablo tasarımları, pek de görünmeyen mutfak kısmı. Köşelerdeki kapıların ise bir yere çıkmadığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam herhalde. Burası mağara, en fazla nereye çıkabilir ki? Ne diye sorguluyorsam zaten, rüya ne de olsa! Varlığından dahi bihaber olduğum kanlı hançeri masanın üzerine koyduğum gibi sandalyelerden birisine oturarak etrafı süzmeye devam edecektim ki, mutfakta bir şeylerle uğraşan Hope gelinliği andıran bembeyaz elbisesiyle gözüme çarpmıştı. İşte o anda herşey yerine oturmuştu bir nevi. İki yıldır aynı rüya, aynı işkence, yeter artık, yeter!

"Hope..."

"Lütfen, dur artık."

"Tanrım, bunu bana neden yapıyorsun?"

Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın MiraslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin