Yaklaşan Karanlık -3.3

416 14 65
                                    

Hope Andrea Mikaelson

Birkaç Gün Sonra

Yaşlar usul usul gözlerimin kenarından süzülürken; ister istemez, yastığın kenarına damlıyordu. Yatağın içinde ruhsuz gibiydim. Sanki; ruhunu kaybetmiş, küçük bir kız gibi. Kafam yastıkların arasına gömülmüş bir haldeyken, gözlerim tavana takılı kalmıştı. Gözlerimin koyu bir renk aldığının farkındaydım. Çünkü; ne zaman gözyaşlarına boğulsam, adım adım koyulaşırdı. Bir sürenin ardından, yastıkların arasına gömdüğüm kafamı çıkarmaya karar verdim. Yatağın içinde dik bir pozisyon alarak, bacaklarımı kendime doğru çektim ve kafamı yatağın başlığına yasladım. Kafamın içindeki düşüncelerle boğuşurken, derin derin nefesler almaya başladım. Ama artık benim için nefes almak bile zorlaşıyordu. Zaten gözlerimden süzülen yaşlar, çarelerin tükendiği son noktadaydı.

Bir anlığına... Sadece bir anlığına, herşeyin durmasını istedim. Sadece bir anlığına... Kafamın içindekilere karşı, gözlerimi ve kulaklarımı kapatmak istedim. Annem'in öldüğü ve bunun arkasında Roman'ın olduğu gerçeğinden kurtulmak istedim. Kafamın içindeki seslerden kurtulduğum da, benden geriye kalan sesler açığa çıktı. Kapının arka tarafındaki yumruk seslerinin yanı sıra, Babam'ın isyan dolu bağırışları.
Diğer yandan... Dışarıdaki kuşların cıvıltıları, insanların uğultuları, müziğin sesi.

Gerçekten mi? Böyle bir gün de, bu uğultular da neyin nesiydi? Düşüncelerime son bir kez bakınca, şaşkınlığıma engel olamadım. Tüm bunlar, beni neden bu kadar rahatsız ediyordu?!? Sırf içimden bir parçayı kaybettiğim için olabilir miydi? Gerçekten, şuanda kendimi tanıyamıyordum. Nasıl birşeye dönişüyordum böyle?!? Gözlerimden yaşlar süzülürken; saçlarımı geriye doğru atarak, derin bir nefes aldım. O anda... Gözlerimin önünde -Annem'in öldüğünü öğrendiğim de, canlanan anı- bir kez daha canlandı. Bu anı, kurtuluşu olmayan bir lanet gibiydi.

FlashBack

4 Yıl Önce

Bıkkınlıkla, derin bir nefes aldım. Ayaklarımı yataktan sallandırırken, ellerimle saçlarımı karıştırdım. Başımı usulca arka tarafa doğru çevirerek; birkaç adım uzağında kalan, pencereye baktım. Bildiğin alacakaranlık çökmüştü. Ve gecenin bu sessizliğinde, içeriyi cıvıl cıvıl kuşların şeyleri dolduruyordu. Öylesine... Huzur veriyordu ki. Tarif edilemez bir duygu. Kuşların neşeli sesleri kulaklarımda zafer ilan ederken, araya kapının sesi girdi. Birisi kapıyı çalıyordu. Hiç ses çıkarmadım. Ses gelmeyince, içeriye usulca Annem geldi. Yüzüne bakma zahmetinde bile bulunmamıştım. Annem bir süre boyunca beni izledikten sonra, bu halime gülmeye başladı.

Hayley : Gerçekten mi?
Hala bana trip mi atıyorsun?

Başımı yan tarafa doğru çevirerek, elimin altındaki yastıkla oynamaya başladım. Şuanda Annem ile tartışma'nın, planlarım arasında olduğunu sanmıyorum.

Hayley : Sence de biraz abartmıyor musun?

Ani bir hareketle, Annem'e tehditkar bir şekilde bakmaya başladım.

Hope : Abartıyor muyum? Sence abartıyor muyum?
Sebebi her ne olursa olsun, bu cezayı haketmemiştim!!

Annem bana öylesine masum bir bakış attı ki; Eğer şuanda küs olmasaydık, kesin boynuna atlardım. Bir süre daha o masum bakışları attıktan sonra, ismimi dile getirdi.

Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın MiraslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin