Rüyaların Karanlığında -3.8

55 10 9
                                    

Josette 'Josie' Saltzman

Üç Gün Sonra

"İnsanların bazısı yaşayıp, bazısı ölseydi; Ölüm geride kalanlar için dayanılmaz bir acı olurdu."

Artık yaşam ve ölümü barındıran bu kelimelerin arasında sıkıştığımı hissediyordum. Geçmişte ortaya atılan saçma sapan cümlelerin gerçekliğiyle boğuşuyorduk, adeta. Bir cümle hem bu kadar doğru, hem de bu kadar yanlış olamazdı. Gerçekliğin ölümü kadar imkansız. Ancak bariz olan gerçek şu ki; Yeryüzünde hüküm süren insan değil, ölümdür. Çünkü hayat ölümle terbiye edilmiştir ve hata yapmaktan korkmak, ilerlemenin bir başka ölümüdür. Unutulmak ise ölüme en yakın sokaktır.

Ormanın çevresine doğru bakan pencerenin önündeki yansımamı görmezden gelmeye çalışarak arkama döndüğümde beni izleyen Penelope ile karşı karşıya gelmiştim. Tuhaf ama bu daha da tuhaf. Şimdiye kadar ona alışmam gerekirdi, Penelope Park'ın rutin halleri işte. Ama bir süre onu gözlerimle süzmemin ardından, ölüm sessizliğini bozarak bana baş sağlığı dilemesiyle daha fazla şaşırdığımı inkar edemem. Yani... Penelope, alınma ama sence de biraz geç kalmadın mı!?

"Hiçbir fırsatı kaçırmayarak her seferinde Hope'u küçük düşürmeye çalışırken, bana baş sağlığı dilemen sence de biraz tuhaf değil mi?" diye söylenirken alay dolu bir tavır takınarak dudak altından gülmüştüm.

Fakat; Ne yazık ki,  görünen köy kılavuz istemez. Anlaşılan takındığım bu tavır birilerinin modunu düşürmüştü. Ama haksız mıydım? Hayır, hayır, değildim! Ama buna rağmen, yine de umursamaz bir tavırla köşedeki koridora doğru yönelirken "Her neyse, desteğin için sağol." diyerek soğuk duvarlarımdan ödün vermemiştim.

"Cenazeden beri Rafael'i hiç görmedim, nerede olduğuna dair bir fikrin var mı?

Duraksadım. Bekledim. Cevap vermedim, tek kelime dahi etmedim. Sadece gözlerimi yumdum, derin bir nefes aldım ve sakinleşmek için elimden ne geliyorsa onu yaptım. Ama tüm çabalarıma rağmen, ansızın aklıma yine o gece düşmüştü. Landon, o dayanılmaz acı, yasın getirdiği hüzün ve beraberinde gelen Rafael'in küstahlığı. Umutsuzca çekip gideceğini umduğum sırada yanıtsız kalan Penelope bana doğru yaklaşarak aynı küstahlıkla akşam bir şeyler yapmaktan bahsetmeye başlayınca, öfkeyle alev sıçrayan gözlerimle yan yan bakarak "Bu arada Rafael demişken, onu kovdum! Josh gömüldükten sonra bana çıkma teklifi ettiği için..." diye kan kusmuştum, kendime hakim olamayarak. Ama gel gör ki, sanki kendi yaptığı çok farklı bir şeymiş gibi Rafael'i kınamaya geçtiğinde daha da öfkelenmiştim. "Haklısın, senin gibi biraz bekleseydi değil mi?"

"Bugüne kadar ilişkimi rahat bırakmayı akıl edebilseydiniz, şuanda Landon burada olabilirdi! Ama yapamazdınız; Çünkü hayatlarınız o kadar boktan ki, negatifliğinizi başkalarına da bulaştırmak zorundasınız!"

İçten içe aksini tercih etsem de, yıllar boyunca Penelope'nin süregelen bu pişkinliğine daha fazla dayanamayarak hızlı adımlarla ondan olabildiğince uzaklaştım. Köşedeki koridorun arkasından, basamakları yarılayarak merdiven katındaki büyük pencerenin kenarında bulduğumda kendimi, ancak alabilmiştim soluğu. Başımı pencereye doğru yaslayarak bu kasvetli havaya karşı, yağmur çiseleri ve çamur kalıntıları beni yine bataklığa sürüklüyordu. Yine o gece, yine o rüyalar. Pardon! Rüya demeye bin şahit ister, kabus desek daha doğru olur. Ve yine aklımın içinde o kelimeler yankılanmaya başladı.

FlashBack

İki Hafta Önce

Ağaçların arasından esen sert rüzgarın kuvveti üzerime bir ürpertiyle yapışırken, ceketimin yakalarından çekiştirerek kollarımla bağdaş kurmuştum. İstem dışı bacaklarımı birbirine çırparak ısınmaya çalıştığım esnada, refleks olarak titreyen dudaklarımı birbirine bastırma ihtiyacı hissettim. Ama buz gibi havaya rağmen, yine de gecenin karanlığını yansıtan gölün üzerinde süzülen Josh'ın etrafındaki alevleri izlemeye devam ettim. Onu pek tanıdığımı söyleyemezdim, ama hiç bu şekilde gideceğini sanmazdım.

Doğaüstü Serisi {Miraslar}Karanlığın MiraslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin