Koca karadeniz ben geldim. Başka denizlerin alıp savurdu ordan oraya ama bağrına vurdu dalgalar beni ve iki çocuğumu. Yerin var mı bize? Yoksa sende mi küstün bana? Acılarım katlanılmaz, çektiklerimi bir ben bilirim ama sende kıyma bana n'olur. Zaten içimde fırtına.
Yanaşan teknenin güvertesinden el salladı oğlum. Ne de yakıştı benim denizlerime çocuğum. Ecem de abisine el sallıyordu. Buraya geldik geleli gürültüsüzdü uykuları, daha bir huzurlu uyuyordu yavrum. Sürekli sıçramıyordu uykusunda.
"Birden vurdi karayel tutulduk furtunayaaaa" dedi oğlum yöremin bir şarkısına değinerek.
"Dalgalar kurşun oldi can verduk bu sevdayaaaa" diyerek geri söyledim. Tekneden inip koşarak bize geldi. Onu böyle heyecanlı, böylesi mutlu görmek beni daha mutlu ediyordu.
"İyice sevdin bu işi?"
"Anneee koca koca dalgalar vardı ama muhteşemdi" dedi heyecanla kıpır kıpır. "Şiveyi çözmem lazım, miçolar ben anlamayınca katılıyorlar gülmekten."
"Ben sana öğretirim."
"Dedem günlük verdi bana, bak" dediğinde içimi çalkaladı yine. "Ama ihtiyacım olan bu değil" dedi parayı havada sallayarak. Yüzü asılır gibi olunca çenesinden tuttum.
"Babam hakkın olduğunu düşünmese vermezdi oğlum."
"Sevgi de hakkım değil mi anne? Hiç konuşmuyor benimle, sürekli aramızda biri var bana onun dediğini söylemesi için. Hep mi böyle katıydı?"
"Hep böyleydi canım. Zamanında sevdiği ölmüş doğum yaparken, sonra bırakmış gülmeyi."
"Aaa, anneannemi sevmiyor mu?"
"Seviyor ama ilk eş ilk göz ağrısı işte."
"Peki doğan çocuk ne oldu?"
Onun için neler söylemek istedim de neyse bana kalsın.
"Zıvanadan çıktı, serserilik peşinde."
"Onunla da kardeşsiniz ama."
"Tabi ki. Baba bir anne ayrı. Deniz ve ben aynı anneden olmayız."
"Belli ama Deniz dayım şahane bir adam."
Ben giderken çocuktu oysa ama büyüdükçe mükemmel bir çocuk olmuş gerçekten.
"Hadi gidelim. Biraz gezdireyim sizi."
"Olur. Dur dayıma söyleyeyim, o da dedeme söylesin."
Buna birlikte güldük. Ferdi haber vermeye giderken elimi çekiştirdi kızım. Dönüp eğildim.
"Efendim." Bana ötede duran köpeği gösterdi. "Tamam kızım sev." Elimi bırakıp giderken peşinden izliyordum.
Bir ıslık sesi daha öteden. Selçuk. El salladım karşılık olarak.
"Gel kız çay içelum."
"Sonra" diye geri söyledim.
"Yaren seni boğacak haberun olsun" diyene kadar farkında bile değildim. Yaren'i geldim geleli ziyarete gitmedim, boğar bilirim.
"Selam söyle, uğrayacağım."
Köpek havlamaya başlayınca panik olarak oraya döndüm. Ecem ellerini kulağına kapatmış dururken köpek etrafında tur atıyordu. Tam koşacaktım ki Ömer geldi yanına.
Kızımın yanına çöktüğünde köpeğin oyun istediğini anlatmaya, bir yandan da köpeği sevmeye başladı. Ecem korkacak bir şey olmadığını anlayınca onun dediğini yaptı. Elim ayağım boşandı saniyesinde. Artık eğlenen kızım aklımı aldığıyla kaldı iyi mi? Şimdi gülüyordu canım benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETİN AĞIR GELDİ
Ficción GeneralKaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım o...