Dönmek gitmekten daha zormuş meğer. Bir çift deli bakışın karşısında ezilen ruhumdu. Kocam olacak adam yüzünden ezilen hep etim oldu ama Ömer'in karşısında ruhum utandı kirliliğinden.
Büyümüşüz. Onun sakalları daha fazlaydı artık. Biraz daha boy atmış, yapılı bir hal almıştı. Oysa giderken ikimizden çocuktuk. Yaş otuzu geçti, biz yirmili yaşlarımızı kaybetmişiz. Ben pişmanlıktan, o nedendir bilmem.
"Oğlum, al kardeşini gidin. Geliyorum bende."
"Bu adam o mu?" diye sordu oğlum. Başımı salladım. Eski nişanlım. Bana birçok şeyi öğreten adam. Hırkamın kollarını aşağıya çekip kollarımı bağladım. Ferdi kardeşiyle eve doğru giderken şaşkın mı şaşkın Ömer bana doğru gelmeye başladı deli bir rüzgarla.
Tam karşımdaydı ama gözleri çocuklarımda. Göğsü hiddetle inip kalkıyordu. Ne diyebilirdim ki? Nasıl açıklayabilirdim cahilliğimi?
"Oğlan kaç yaşında?" Sesi bedeninin tepkilerine tezattı.
"On altı bitiyor." Keşke ispatlayabilseydim gözlerinden alevler yükseldiğini. Bu yaş onu terk ettiğim yılla eşti.
"Evlendin mi?" Nefes sesleri duyulur oldu. Başımı salladım. "Nasıl?" diye sordu dişlerini sıkarak ve biraz daha üstüme gelerek. "Nasıl yaparsın?"
"Seni ilgilendirmez Ömer."
"Ne demek ilgilendirmez? Sen bana evlenmeyeceğim demedin mi? Okumaya gitmedin mi sen? Bu ne Hasret, bu ne? Ne yaptın sen? Seni istemiyorum deseydin ya? O kadar kötü bir adam mıydım ben? Nasıl yaparsın ya? Sende hiç mi vicdan yok? Bana bunu nasıl yaparsın?"
Sesinin şiddeti her soru cümlesinde daha da yükseldi. O kadar haklıydı ki. Diyecek bir şeyim yoktu.
" Oldu bir kere. "
Ne desem daha da sinirlenecekti. Ha gerçeği söylemişim, ha saklamışım farkeden bir şey olmayacaktı. O her halükarda bunu öğrenince çıldıracaktı.
"Nasıl gelirsin buraya?"
"Burası benim de evim."
"Sende hiç yüz yok mu? İki çocukla baba evine gelirken ar damarını mı aldırdın?"
"Bunlar seni zerre kadar ilgilendirmez."
"Benden de mi utanmadın Hasret?"
"Neyim var benim utanacak? Evliyim, iki çocuğum var. Ne yapmışım da utanacağım? Haddini aşma Ömer Özer. Ben senden kaçtım evet!"
Her sözüme daha da acı tepkiler verme işte. Durumum zaten zor, sende zorlaştırma n'olur.
"Benden başka herkes olurdu yani?"
Olmazdı, olmadı da. Ne büyük hatalar yaptım anlatamam sana. Neden oldu bunlar söyleyemem bana öyle bakma.
"Ulan ben her gün seni düşündüm. İyi misin? Başına bir şey mi geldi? Geri mi dönemedin diye kendimi yedim bitirdim. Sen bunca yıl sonra dönüyorsun, hemde iki çocukla! Ve hiç utanmıyorsun öyle mi?"
Değil! Çok utanıyorum aslında. Ne kadar uzun sürdü geri dönmem bilmiyorsun. Ne kadar çok savaştım kendimle haberin yok senin.
" Ben evlenmedim! "deyince burnumun direği sızladı, an itibariyle gözlerimden düştü iki damla yaş." Ben senin yüzünden yuva kurmadım yuva. Gelirsin de hani bir ihtimal he dersin bana diye. Seni Allah nasıl biliyorsa... "
Bir yüreği yanan sen değilsin maalesef ama çok haklısın. Ben hata yaptım ve af beklemiyorum...
Omuzlarım daha bir ağırlaştığında iki çocuğumla ne olacağını bilemediğim bu yolculuk beni korkutuyordu. Baba evine dönmek bunca yıl bekar olsam daha kolay olabilirdi ama şimdi öyle zordu ki. Er ya da geç ortaya çıkacaktı niçin döndüğüm. Babam yangın olup yakacaktı belki beni. Bu defa yanan sadece ben olmayacaktım. İki çocuğum da benimle birlikte yakacaktı, çünkü ben doğurdum, çünkü ben büyüttüm, çünkü onlar benim canım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETİN AĞIR GELDİ
Narrativa generaleKaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım o...