8'- Gönlümün Güneşi

7.3K 496 35
                                    











Ömer...




Akşam olunca kaçıp geldiğim limanda şenlik vardı. Yine kendi aralarında horon ediyordu gençler. Ferdi de buradaydı üstelik. Kendime arkadaş bulmuş, onunla gelmişti. Hâlâ horon edenleri ilgiyle izliyordu. Nasıl uzak duracağım bu çocuktan. Ne kadar da masum. Yüzünde ki gülümsemeyi gören mükemmel bir hayatı olduğunu sanır ama onu sigara içerken gören ben bunun saf mutluluk olduğunu anlıyordum.

Kafasını çevirip teknenin oraya baktığında bende başımı çevirdim. Hasret oradaydı, yanında kızı vardı. Eğilmiş ona denize doğru bir şeyler anlatıyordu. Bir tabureye oturdum. Çocuk bana çay verdi hemen.

"Eyvallah koçum."

Kemençe çalan çocuk yine kendinden geçiyordu. Yapıyor bu işi sıpa. Yaren'i gördüm. Kucağında ikinci çocuğu vardı. Altı aylıktı kızı. Altı yaşında da oğlu vardı. O da peşinden geliyordu.

"Uy kizum gelmuş."

Yaren çocuğu babasına verdi.

"Nerde?"

"Şurayadur" dedi Selçuk. Yaren, Hasret'in olduğu yere baktı. Onu görünce de oraya doğru gitmeye başladım. Dikkat kesilmiş izliyordum. Geldi geleli buluşmamış olacaklardı ki karşı karşıya gelince durup kaldılar.

Hasret, Ecem'i bu tarafa yolladığında Ecem abisine doğru koşmaya başladı. Ferdi ayağa kalktı, annesine bakıyordu. Ecem gelip abisinin elini tuttu.

Yaren ve Hasret sarılınca Ferdi rahat bir nefes verip oturdu ama orada ağladıklarını düşündüğüm şeyler oluyordu. Bu çokta uzun sürmedi. Fren sesi kemençenin sesini bastırdı. Hal böyle olunca çocuklar durdu. Deniz arabadan bir hışımla indi.

"Anan nerde?" dediğinde Ferdi ayağa kalktı.

"Ne oldu dayı?"

Deniz bakınınca gördü Hasret'i. Buna ne oluyordu?

"Yok bir şey."Seri adımlarla gidiyordu. Anbean düşünecelerimin doğruluğuna bir adım daha yaklaşıyordum. Yanlarına varınca Yaren'i bu tarafa yolladı. Yaren yeteri kadar uzaklaştığında ise araların bir şeyler konuşuluyordu.

Bir anda sesler yükseldi. Ne dediği anlaşılmıyordu ama gürültü limanı inletiyordu. Ferdi, Ecem'in kulaklarını kapattığında artık olmuş olanları anlamaya başlıyordum. Herkes durmuş orayı izliyordu.

Hiç istifimi bozmuyordum. Ben bekliyordum yarimin derdini öğreneyim, sonra kimse buna sebep olan nefesini keseyim diye. Çünkü kapalı kutu olmuş Hasret, belli var bir derdi. Yoksa burada okumaya diye gidip yıllar sonra iki çocukla dönecek kız değildir o. Bir şey bekliyordum ya, ima edilse yeter.

Sesler alçaldı. Alevlenen konuşma sakin bir konuşmaya döndüğünde kardeş kavgalarının hep böyle olduğunu biliyordum.

Banka oturdular ve bitti. Ferdi geri oturdu ama gözleri oradaydı. Şu an yanlarında olmak için neler vermezdim. Görünmez olsam yanlarına giderdim Allah belamı vermesin...

Çocuklar eğlencesine döndüğünde Ecem'e baktım. Sessiz sessiz oturuyordu abisinin yanında. Bu kızı korkutmuşlar, o da konuşamıyor. Nasıl oldu bu? Küçücük çocuğu nasıl korkutmuş olabilirler.

"Selam uşaklar." Bacağımı indirdim selamı aldım.

"Aleykümselam Nurcan. Kız senin nenen çaruk giyerdi, sağa nolmiş?" diye alay ettim.

"Nolmiş ula?"

"Bilmiyrım artuk."

Kendisi avukat olduğundan gündüz şıklığı bilmem nesi içindeydi. Halbuki akşam oldu. Nasıl duruyordu o topuklu ayakkabıların üstünde?

HASRETİN AĞIR GELDİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin