Geceniz hayr olsun 💜Ömer...
"Bu dere baş aşaği" diyerek atladım son basamağı. "Zülüfler yüz aşaği." Yeğenimi kucağıma alıp sıkı sıkı öptüm. Bu hangisiydi unuttum, neyse.
"Günaydın abi" dedi kardeşim.
"Günaydın bal."
"Ov, ne oldi ula? Başuna talih kuşi mi kondi?" dedi diğer kardeşim.
Talih kuşu denemez buna. Hasret'in Nurcan'a olan gıcığının hâlâ beni kıskanıyor olmasından olduğunu anlamdım ve çok mutluyum.
"Yok canım. Bugün de sağlıklıyız çok şükür" diyerek kucağımda yeğenimle yerime oturdum.
"Çok şükür" dedi babam. O sağlığına çok düşkündür, duaları da hep sağlık yönündeydi. İçinde sağlık geçen her sözü destekler mutlaka.
"Şükür etmeyi biliyisun da haçan niye evlenmeyisun?" dedi annem.
"Ya ana iki dakika dur allasen, aman."
Kızlar kaçan keyfime gülerken bir börek alıp önce yemeğime ısırtıp, sonra kendim ısırdım.
"Çay ver çay, aloo" dediğimde az önce bana gülen kızlar eksiği fark edince ayağa fırladı. Babam biraz daha fark etmeseler laf söylerdi.
"Çay işuni biturun da uşağım, fabrika bekleyi" dedi babam. Onunla hep iş konuşuruz.
"Bir grup daha topladım baba, bugün bitecek kısmetse."
"Elunizi çabuk tutun, bu yaştan sonra ben mi ineyum çaya?"
"Yok baba ya, tamam bende merak etme."
"Sende he! Sen nerdesun acaba? Gezeyisun kizlarla."
Nurcan'la dün akşam kazadan sonra sanayiye gittik de bizi orada gördü. Onu diyordu.
"Yok baba, arabasının işi vardı."
"He çocuğum aferun yine evun yoluni bulayisun."
Bu artık gece gezme işini bırak demekti. Ne işim vardı benim bu yaşta erkenden evde. Daralayirum.
Çayım geldiğinde konudan sıvışma kozumu kullandım.
"Abi" dedi Eslem, aha bir şey geleyi.
"Hı."
"Fadik seni sordi."
"Yok deseydun."
"Öyle dedum da bağa öle geleyi ki bu kız haber yollayacak müsait misinuz diye" deyince kahkaha tuhafını koptu. Çoluk çocuğun ağzına sakız olduk arkadaş.
Neyse kahvaltımızı ettik güzelce. Gine güzel başlamışsam o gün güzel geçerdi. İndik çaya. İmeveler gelmişti bile çoktan. Fadik bile.
Arada kaç dakka geçti bilmiyordum.
"Ömer abi" diye bir ses geldi yukarıdan.
"Uy" dedim gülerek ama Ferdi'nin hızı gülüşümü yavaş yavaş soldurdu. Gözlerimle gelişini izledim. İki çay sırası arasından fırtına gibi geçiyordu anası kılıklı uşak.
"Ne yapıyorsun sen?" Öfkeliydi. Cayır cayır yanıyordu sanki karşımda.
"Ne oluyor oğlum?" Halini yadsımış gözlerimi kısmıştım.
"Ben senin oğlun değilim. Benim babam yok, ihtiyacım da yok. Benim annemden, Ecem'den başka kimsem yok. Sen kendini ne sanıyorsun be?"
"Bir anlat da bende bileyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETİN AĞIR GELDİ
General FictionKaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım o...