9'- Yaralar Ve Yananlar

7.2K 505 75
                                    


Bilal Hancı - Ağlama Beni Ana...     








Deniz, Kıvanç'ı öğrenmiş. İzmir' den Trabzon şubesine haber gelmiş. Hasret Çakmak deyince de Deniz'i çağırmış komiser. Ona cinayeti ve arandığını söyleyince dün gece limanda bir küçük kıyamet koptu. Bize neden söyledindi kavganın teması. Çocuklarımı alıp gitme zamanım gelmişti. Kıvanç hâlâ kaçaktı ve bizi bulur diye ödüm kopuyordu.

Deniz babama söyleyelim dedi ama bunu ivedilikle reddettim. Babamın bunu nasıl karşılayacağını bilmiyordum ve riske giremezdim. Aksi gibi Alihan da geldi burnumun dibine girdi. Çocuklarım güvende değilmiş gibi geliyordu bana.

Kahvaltı masasında Alihan'ın bakışlarından kaçıyordum. Bu zamana kadar eve uğramayan oymuş ama ben burdayım, pisliğini pazara çıkacağım korkusu yüzünden gidecek gibi değildi.

"Baba, ben gideyim diyorum artık." Bunu duyunca çatalı bıraktı elinden seslice. Ferdi'ye anlattım nasılsa, Ecem zaten konuşmuyor. Bana karşı çıkacak değillerdi.

"Niye?" dedi annem.

"Sizi görmeye geldum anam, artık gideruz evimize."

Hangi eve Hasret? Neresi ev olacak sana iki çocuğunla? Başlarına dert olmayayım diye uğraşıyordu ama bu kapıdan çıkınca ne olacaktı bilmiyordum. Nereye sığınacağım konusunda da hiçbir fikrim yoktu ama yapacaktım el mecbur.

" Öylesune geldun yani?" dedi babam aynı sert tonda.

"Sizi iyi gördüm baba, iyi olduğumu da bilin istedim."

"Nerdedur evun?"

Bunu nasıl söyleyecektim şimdi? Artık geldim bir kere, bundan sonra haberi olsun ister tabi.

"Ne yer ne içersun?"

Zorlama bana n'olur, zaten zor.

"Gocan nereyedur, gocan? Nereye gidecesun gocanı polisler ararken hele de bağa?" deyince Deniz'e baktım hemen. "Heç bakma, amir aradi beni. Benum şahrimdesun benum, daha geldiğun gün öğrendum. Sen nikahsuz çocuk etmişsun!"

Nefesim daralır oldu.

"Ferdi, kardeşini çıkar" dedim fenalaşmadan önce. Ferdi apar topar Ecem'i alıp çıkarken titriyordum.

"Ne hatlar garuşturdun Hasret!"

Ellerimi kucağımda birleştirdim. Böyle devam ederse zaten kovacaktı.

"Heç utanmadun değil mi? Kimden ettuğun belli değil ha bu uşaklari. Benum ocağuma gelirken yüzün kızarmadi mi?"

Başım önümdeydi. Boğazımda koca bir yumru vardı artık.

"Gocanı bulsun polis, ondan sonra nereye istersen gidersun" diyerek son noktayı koydu. Babam kalktı, sonra ben. Çocuklarımın gözünün önünde ağlamamak için kendimi toplamam lazımdı. Banyoya girip derin derin soluyor, titreyen ellerimi suyun altında tutuyordum. Kıyafetimin kollarını yukarıya çekince görünce benim bile içimi sızlatan izler yaşadıklarımın bir ispatıydı.

Bıçak yaraları, sigara yanıkları, karartılar, hâlâ kabuklu yaralar. Halim içler acısıydı ama bana.

"Hasret." Beynim kurşun gibi saplanan sesle suyu kapayıp hırsla açtım kapıyı. Onu yakasından tutup içeriye çektikten sonra kapıyı geri kapattım. "İyi misin?" diyordu ama üç buçuk atıyordu korkudan.

"İyiyim tabi Alihan, kollarıma dövme yaptırdım bak" diyerek yaralarımı gözüne soktum. "Serserilik ettiğimi babam duymasın ama bacaklarımı kırar."

HASRETİN AĞIR GELDİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin