1'-Kalbimde Ki Çukur

17.6K 645 68
                                    












Bir bardak çayın verdiği keyfi veren başka bir içecek yoktu. Çayımla keyif yaparken bir gözüm hep saateydi. Gecenin bir vakti olmuştu, neredeydi bu çocuk? Gözüm bir yandan da penceredeydi. Git gide telaş ettim.

Gidip almak farz oldu. Üstüme hırkamı giyip anahtarımı alarak evden çıktım. Karşı komşumun kapısını tıklattım usulca. Perihan abla çıktı kapıya.

"Abla benim kız uyuyor, gözün üstünde olsun da oğlanı bulup geleyim olur mu?"

"Olur kuzum." Anahtarı ona verdiğim gibi dış kapıya gittim. Binadan çıktıktan bahsettiği yere doğru gitmeye başladım. Gece gece evden çıkmayı hiç sevmiyordum ama çocuk olunca söz konusu mecbur.

Halı sahaya gelmiş oğluma bakınmaya başlamıştım. Oğlumun olduğu yerde onu görmesem de varlığını hissederdim ama yoktu. Göremiyordum.

"Baksana çocuğum, Ferdi nerde?"

"Bilmiyorum ki abla, birkaç arkadaşıyla şu tarafa doğru gittiler." Önümde uzanan yolu işaret etti.

"Sağ ol canım."

Hırkama sarılıp yürümeye devam ettim. Git gide ıssızlaştı İzmir sokakları. Ne zaman böyle bir yere girsem tüylerim ürperiyordu. Biraz daha gittim ve sonunda oğlumu buldum.

"Ferdi" dediğimde bana döndü.

"Anne! Niye geldin sen?"

"Saatten haberin var mı senin, yürü eve."

"İyi geceler" dedi arkadaşlarına. Yanıma gelip uzattığım kolumun altına girdi. On altı yaşı bitiyordu oğlumun, kocaman adam oldu. Eve doğru giderken bizim apartmanın önünde polis arabası vardı.

"Ne oluyor anne?"

"Bilmiyorum ki."

"Babam bir şey yaptı kesin, bu sefer elimde kalacak."

"Hayır hayır sakin ol. Bir anlayalım önce."

Apartmanın önüne geldiğimizde Perihan ablanın kucağından kollarını uzattı Ecem. Kızımı kucağıma aldım.

"Ne oldu abla?"

"Polisler kocanı soruyor kızım."

Perihan abla böyle deyince bir memur geçti karşıma.

"Kıvanç Selami Kaya'nın eşi misiniz?"

"Hı hı" dedim gözlerimi kısarak. Yine ne yapmıştı acaba? Yine ne yaptı da başını derde soktu.

"Kendisini arıyoruz. Nerde olduğunu biliyor musunuz?"

Asla bilmedim. Evden canı ne zaman isterse o zaman döner. Hesap vermez, sorduğumda ise ya döver ya da yeniden gider. Hep böyleydi çünkü.

"İki gündür eve gelmiyor, bende bilmiyorum."

"Nerde olabilir sizce?"

"Limanda çalışıyorum diyordu ama."

"Hanımefendi ondan haber alırsanız, bizi mutlaka arayın."

"Bir şey mi oldu memur bey? Yine birini rahatsız mı etmiş?"

Memur kızıma, ardından yanımda boyumca oğluma baktı.

"Abla siz içeriye geçin ben hemen geleceğim" dedim memurun bakışlarından ciddi bir şey olduğunu anlayarak. Ecem'i kucağına verdiğimde Perihan abla apartmana girdi. "Sende oğlum içeri."

"Gitmem" diyerek direndi. Gerçi her şeyi birlikte yaşadık, neyi saklayacaksam ondan.

"Tamam kal... Dinliyorum memur bey."

"Eşinizi cinayetten arıyoruz" dedi beynimden vurulmuşa döndüm.

"Ci-cinayet mi?!"

Kolunu oğluma sarıp kendime çektim.

"Evet. Yaşlı bir kadının bütün parasını alıp kadını öldürmüşler" dedi. Ne kadar kolay söylüyordu oysa.

"Suç ve ceza" dedi Ferdi. "Allah cezanı versin baba."

"Sizi korumak için bir araç bekleyecek kapıda. Gelirse, onu görürseniz mutlaka bizi arayın."

Başımı salladım. Kendimi zaten güvende hissetmiyordum da artık hiç. İki çocuğum vardı ve tek derdim onlardı. Memurlar giderken apartmana girip eve geçtik. Perihan abla evine geçtiğinde kapıyı kilitledim. Bütün camları kapatıp perdeleri çektim. Ecem koltuğa yatmış uyuyordu.

Telaş içindeydim. Yarın işe girecektim, çocuklar tatil olduğu için evdeydi bütün gün. Ben yokken gelirse, onlara bir şey yaparsa korkusu sardı içimi.

"Anne!"

Ne yapacaktım şimdi? Hep bir şekilde başını belaya sokardı ama bu... Aklım durdu sanki. Korkuyordum evet. On altı yıllık evliliğim boyunca ilk defa bu kadar çok korkuyordum.

"Anne!"

"Şşş, düşünüyorum. Sen yat oğlum."

"Anne, sakin ol."

"Sakinim, sakinim oğlum."

Gelirdi o biliyordum. Para almaya gelirdi yine. Yok dersem yine canıma okurdu. Dayaktan korkmuyordum da Ecem'in krizi tutar, Ferdi'nin gözü döner. Genç oğlan babası demez ona bir şey yapar. Çocuklarımdan korkuyordum, kendimden değil.

" Gideceğiz... Evet evet gideceğiz."

"Nereye gideriz anne, gidecek yerimiz mi var?"

Öyle ya gidecek yerimiz yoktu. Burada bu yüzden dayandım bütün zorluklara. Şimdi aklıma gelen yer bana kilometrelerce uzak olsa da başka çarem yoktu. Çocuklarım için gidecektim, gitmek zorundaydım.

"Trabzon'a gidiyoruz oğlum, memleketime..."

Sadece bir zaman içinde üç bilet buldum ve cebimde ki son parayla biletleri satın aldım. Sabaha karşıydı. Bu sırada büyük bavula kıyafetlerimizi koymaya başladım. Yüreğimde kocaman bir ağırlık vardı. Kalbimde ki çukur daha da açıldı.

Kaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım omuzlarımda bir yüktü. Hakkını helal et diyemem kimseye...

Ama dönmek zorundaydım, çocuklarım için. Ecem için, oğlumun geleceği için. Orası benim memleketim, bağrına basar bizi ama burada artık olmaz...









Merhabalar canımlar. Yepyeni bir kurguya karşınızfayım yine. Yazdıkça atacağım ama aktif olarak Asena bitince yazarım...

Yorumsuz bırakmayın satırlarımı lütfen.

Bt. 30.06.2023



HASRETİN AĞIR GELDİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin