Yorumlarınızı yerum...
Sabah ezanında kalktım yine. Babam hep bu saatlerde kalkar, namazını kılar, bahçeye çıkar. Bu sırada uyanıksa annem ya da ben kahvaltıyı hazırlar herkesi kaldırır, kahvaltıdan sonra işine gücüne yolcu ederiz. Bugün denize çıkmıyorlardı ama alışkanlıklar bozulmuyordu.
Babam namazını kılmış bahçeye çıkmıştı. Bende çay suyu koyup kahvaltı hazırlığına koyulmuştum. Çocuklarım uyuyordu, annem de kalktı, o yanımda oturup patates soymaya koyuldu. Düştüğü ağaç ondan sağlıklı olan omurgasında ömür boyu onunla yaşayacağı bir kayma yaşattı. Ayakta duramaz annem uzun uzun, sonsuz ağrıları var. Ben geldiğimden beri de bir hayli rahat etti. Ben ona da bakıyordum çünkü. Kremlerimi sürüyor, ilaç saatlerini takip ediyordum.
Patatesleri kızgın yağın içine attım. Annem babamın yanına çıktı, bahçeye. Odasına girip bir hırka aldım annem için. Evden çıkmak üzereyken babamın sesini duydum.
"Kıza sor bakalum bir ihtiyacı var mi? Parasi yoktur, verirsun."
"Sen versene Vefa."
"Beni uğraşturma Hacer."
"Senun da uşağun he!"
"He, oni kaçup giderken düşünecekti. Söylemetma beni. Sen dersun."
"Uy derum he."
Tebessüm edeyi derken kapısız yerden çıkar gibi düştü yüzüme iki damla yaş. Beni düşünüyordu babam, bana belli etmiyordu ama bunu duymak bile onardı içimi.
İçeriye döndüm. Kahvaltıyı tamamladım hemen. Babam eve girerdi birazdan. Yukarıya çıkıp odama girdim. Hiç kıyamıyordum çocuklarımı uyandırmaya ama babam çok yatılmasını sevmiyordu evde. Bir laf eder ağrıma gider diye uyandırıyordum çocuklarımı.
"Oğlum." Hemen açtı gözlerini. Alışık olmadığı şekilde uyandırdığım halde hemen uyanır. Kısa bir an nerde olduğunu anlamaya çalıştı, sonra da toparlandı.
"Günaydın anne."
"Günaydın canım. Kalk bakalım kahvaltı hazır."
"Saat kaç?"
"Yedi oluyor."
"Heh oh." Kalkıp neredeyse sürüne sürüne çıktı odadan.
"Kızım, annesi."O daha abisini çağırırken uyandı aslında da naz yapıyordu." Uyan kız, kalk. "Öteye döndü." Bak nasıl numara yapıyor. Hadi bebeğim kalkalım. "
Doğrulup kollarını uzattı. Onu kucağıma alarak kalktım. Odadan çıkıp aşağıya indim. Yukarıda abisi var diye onu alt katın banyosuna götürdüm. İhtiyacı giderdikten sonra elini yüzünü yıkadı. Artık bunları kendi yapıyordu ama konuşmuyordu. Bir kere olsun sesini duymak için can atıyordum ama korkusu buna engel oluyordu.
Mutfağa geçtiğimiz annem ve babam masadaydı. Babamdan çekiniyordu Ecem ama annemle iyi anlaşıyordu. Onunla oyun oynuyor, annem konuşması için onu teşvik etmeye çalışıyordu. Onu bahçeye çıkarıyor, sebzeleri anlatıyordu. Erik topluyordu alçak dallardan.
Oğlum geldi, peşinden kardeşim. Çayları koyup bende oturdum. Ferdi yine fark etti ki ben babamın evinde iştahla yiyordum. Anlıyordu ki burada çocuklarım doysun ben yemesem de olur diye düşünmüyordum. Çünkü burada bolluk vardı, çünkü burada huzur vardı, çünkü burası babamın eviydi. Burada her şey herkese yeterdi.
"Anne ben bugün çaya gideceğim."
"Kime?" dedi babam. Beni bir telaş sardı. Burada çaya giden Özerlere gidiyordur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETİN AĞIR GELDİ
Narrativa generaleKaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım o...