Bu kitapta okuduğunuz her şey hayal ürünüdür. Gerçek hayatta ki kişi ve olaylarla hiçbir ilgisi yoktur...
Ferdi...
Ve bir annenin yok oluşu bütün bir dünyayı yıkmak gibiydi gözümde. Onlarca, binlerce, milyonlarca insanın arasında yapayalnız hissetmek demekti anneni kaybetmek ya da kaybetme korkusu.
Bana sorsalardı annen mi? Yoksa dünyanın en büyük zengini olmak mı? Diye. Ben annemle dünyanın en zengin insanıyım derdim. Annen yoksa hiçbir şeyin anlamı yok demektir.
Şimdi bana anneni bir daha göremeyeceksin diyorlardı. Bu mümkün değildi. Annemi görmediğim bir gün ne yaparım bilmiyorum. Ona sarılmadığım bir gün ne yaparım?
O kadar alışık ve o kadar annemle doluyum ki başka türlüsünü bilmiyordum. Annem bana kızgın mı ölecek? Kıvanç'a dönüşmediğimi görmeden mi? Keşke vurmasaydım o çocuğa. Keşke hiç karışmadaydım. Çok ama çok pişmanım şimdi.
Ecem'in üstünü örttüm montumla. Sonra annemin yanına gidip sandalyeye oturdum. Elini tuttuğumda buz gibi olduğunu gördüm. İçim titriyordu. Annem saatlerdir uyuyordu. Nefes alamıyordu, oksijen takılıydı. Onu böyle görmeyi hiç sevmiyordum. Oysa hayatımız böyle geçti. Dedemin yanında iyi olacaktık hani? Hani artık korkacak bir şey yoktu? Annem neden uyanmıyor?
"Sabah oldu anne. Uyan lütfen."
Elinin üstüne koydum yüzümü. Yorgunluktan uyuyakalmışım. Annemin saçımı okşamasıyla uyandım.
"Annem." Ayağa kalkıp yüzüne eğildim. "İyi misin?"
"İyiyim canım." O hep böyleydi. Ne kadar kötü olursa olsun iyiyim der.
"Anne özür dilerim çok özür dilerim. Seni üzmek istememiştim."
"Hiç önemli değil."
"Gerçekten mi?"
"Ne olursa olsun seni ben doğurdum, doğruyu mutlaka bulursun."
Gözünün kenarında akan yaşla bunun bir veda olduğunu anlayıp kalktığım yere düştüm.
"Anne beni bırakma. Ecem daha çok küçük, ben ona bakacak kadar büyümüş değilim. Sensizliğe hazır değilim, n'olur anne gitme."
Elini yüzüme koydu.
"Benim canım oğlum senin bu yaşındayken ben, sen kucağımda bir buçuk yaşındaydın. Ben yaptım, sende yapabilirsin. Hem bu defa yalnız değilsiniz. Çok yoruldum, hâlâ ölmek istemiyorum ama buradan sonrasını göremiyorum. Mimar olduğunu görmek isterdim, askere gittiğini de. Damat olduğunu da görmek isterdim, çocuğun olduğunu da. Biz çok defa ölümden döndük ama vakti gelmişse yapacak hiçbir şey yok. Ben yokken - "
" Anne. "
" Kendine iyi bak. Ecem için hiç korkmuyorum ama senin için hâlâ bir hayli endişe ediyorum. Hep yanımdaydın, hep gözümün önünde ama artık kendine sahip çıkacak yaştasın. Seni öyle çok seviyorum ki yüzüne bakınca çok korkuyorum kaybetmekten hâlâ. Doğum gününü görmeyeceğim büyük ihtimalle ama sakın korkma, mümkünse eğer bir yerlerden seni izliyor olacağım. "
" Gitme anne, biraz daha n'olur. Çok korkuyorum. "
" İnsan kaç kere ölümden döner bilmiyorum ama keşke bir mucize olsaydı. Yarım kalan her şey için... "
Usulca yumdu gözlerini. Hâlâ nefes alıyorken gözlerimi çekmedim üstünden. Bunlar son anlarımız bile olabilirdi.
Ömer...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETİN AĞIR GELDİ
Ficción GeneralKaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım o...