Ferdi...
Annemi evde bırakıp çıkmak hiç işime gelmedi. Annem çok hastaydı ama evdeydi. Güvende oluşu çıkardı beni evden. Kardeşini çıkar hava alsın dedi, bende sözünü dinledim. Hep dinlerim çünkü. Dedem önümüzde yürürken kardeşimin elinden tutmuş peşinden gidiyorduk.
Esra abla dayıma hiçbir şey söylemedi bu arada. Hasret mahremiyeti var dedi ve onun yeminli bir doktor oluşu annemin işine gelmiş, onu tembihlemişti. Esra abla bize geliyor, annemle yakından ilgileniyordu. Odaya dedem ve dayım girince annem yaralarını saklıyordu.
Soru sormak istiyorlardı ama annem sürekli uyuyordu. Bunca yıl hiç uyuyamadığı kadar uyuyordu. Ona el birliğiyle çiçek gibi bakıyorduk, bu içimi serinletiyordu.
Ecem elimi çekiştirince ona baktım. Eliyle kağıt helvayı gösterdi.
"Tamam, bekle" deyip giderken gözüm üstündeydi bir yandan. Tezgaha gidip bir helva aldım onun için geri döndüğümde Ecem'in hali güldürdü beni. Dedemi taklit ediyordu. Ellerini arkasında bağlamış peşinden giderken onun gibi sağa sola bakıyordu.
Yürüyüp ona yetiştim. Helvanın ambalajını biraz açıp ona verdiğimde sağ eline aldığı helvayla gidip dedemin arkasında ki elini tuttu. Ben şaşkınca onu izlerken dedemin adımları durdu. Tesbih tutan elinde Ecem'in eli de vardı. Elini çektirir diye korkuyordum bir yandan, bu çok ağır gelirdi.
Dedem ellerini çözdü. Ecem'in elini daha rahat tutmak için tesbihi diğer eline geçirdi ve artık kardeşimin eli dedemin elinin içindeydi. Helvasını yiyen küçücüğüm bir yandan dedeme bakıp gülümsüyordu.
Bu Ecem de ki en büyük değişim olabilirdi. Annemden, benden başka kimseye böyle büyük bir adım atmazdı. Hadi güzelim, yen şu korkunu da konuş n'olur.
Limandaydık. Dedem bir kere tuttuğu o eli bir daha bırakmadı. Miçolara iş buyururken bile Ecem yanındaydı. Onunla dolanıp duruyordu. Konuşmadığı için dedem sıkılmadı sanıyordu. Hoş hiçte sıkılmış durmuyordu Ecem. Keyif alıyordu üstelik. Oturdum onları izliyordum.
Ecem, dedemin elini çekiştiriyordu. Dedem anlamıyordu bunu. Bir şey işaret edecekti ama dedem çocukları azarlamaktan fark etmiyordu. Son çare elini bıraktı Ecem. Dedem o an ayıldı. Ecem bana doğru koşarken boş eli havada kalan dedem Ecem'in ardından bakıyordu. O kadar çekiştirdi çocuk.
Ecem bana gelince tuvaleti olduğunu işaret etti.
"Hadi."
Onu tuvaletlerin olduğu yere götürüp kadınlar tuvaletinin önünde beklemeye başladım. Kendi yapardı, yakınında olayım yetiyordu.
"Kız mı bekliyorsun?" diye bir ses. Şu kız beni sinir etmek için mi doğdu anlamıyorum ki.
"Evet."
"Tuvalet kapısında?!"
"İşine bak Bahar."
"Buradan ne çıkar sana onu sorguluyorum Ferdi."
"Sana ne kızım ya. Git başımdan."
"İyi be gıcık." O da içeriye girdi. "Ay sen mi buradasın" dediğini duydum. Kardeşimi gördü herhalde. "Gel yıkayalım." Su sesi sonra. İyi bari düşünceli çıktı.
Ecem ellerini sallayarak çıktı. Bahar kapıdan peçete uzattı bana.
"Sağ ol." Peçeteyi alıp Ecem'in ellerini sildim. Sonra peçeteyi çöpe attım. Ecem önden koşarak gidiyordu. Sağa sola baktım. Hâlâ polisler vardı etrafımızda. Onlar görevde olduğu için yanlarına gidemiyordum ama merak ediyordum bu sıkı koruma neden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASRETİN AĞIR GELDİ
General FictionKaçmayı tek çare olarak gördüğüm memleketime iki çocuğumla birlikte dönüyordum... Ardımda neler neler bıraktım oysa. Katı bir baba, hasta bir anne, deli fişek bir nişanlı. Giderken hepsinden kaçtım ama dönerken koca bir şehirdi kaçtığım. Hatalarım o...