KİRLİ SIRLAR(10)

18 7 0
                                    

"Vera sarhan" diyerek gülümsedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Vera sarhan" diyerek gülümsedim. "İsminizi çok duydum." Yavaşça dans ediyorduk ve bu durumdan hiç memnun değildim. Mehtap alaca ,karacaya dikkatini çekmek istermiş gibi sırnaşıyordu. Karacanın gözleri ise bizden ayrılmıyordu. "Ne garip ben sizinkini ilk defa duyuyorum" müzik sesi kesildiğinde bir adım geri çekilerek elime nazik bir öpücük bıraktı. "Memnun oldum" diyerek uzaklaştı. Öfkeli gözlerimi karacaya çevirdiğimde tuvaletlerin olduğu koridora doğru yürüdüm. Peşimdeki adım sesleri hızlı ve sertti. İlk gördüğüm odaya girerek içeride bekledim. Peşimden içeri giren karaca kapıyı kapatıp bana döndü. Hışımla üstüne yürüyerek boynundan tutup kapıya yapıştırdım. "Sen gördüğüm en yalancı en düzenbaz insansın karaca" diye tısladım dişlerimin arasından. Ani hareketle bileğimden tutarak kolumu sırtıma döndürdü. Acı bir inleme dökülürken boğazımdan sırtımı sırtına yasladı. "Ben sana yalan söylemedim sarhan!" Her kelimesinde kolumu biraz daha çekiyordu. "Bir şeyler olacak ve sen bunu biliyorsun!" "Bilmiyorum!" Histerik bir kahkaha attım. "Bilmiyormuş!" Arkamda birleştirdiği kolumu hafif serbest bırakınca acım dindi. Nefesini kulağımda hissederken ürperdim. Karacaya olan öfkem gün geçtikçe artıyor ve beni dolduruyordu. "Beni kendinle karıştırma bir daha sarhan" diye fısıldadı kulağıma. "Yoksa.." diğer kolumu tutan eli yavaşça bacaklarıma doğru indi. "Bırak beni" "istesen kurtulurdun" diye fısıldadı tekrardan "benimle oyun oynamandan bıktım"
"Oyun yok.." elleri bacaklarımda dolaşırken odaklanamıyordum. "Silahlı saldırı düzenlenecek. Hedef benim senlik bir şey yok sarhan. Rahatla" baldırımda olan eli yavaşça kasıklarıma ilerledi. "Hani bilmiyordun" dedim zorlukla. "Kimin yapacağını bilmiyorum.. henüz. Sadece hedef sen değilsin bunu bilmen yeterli"
Kasıklarımdan aşağıya doğru inen eliyle belim bir ip gibi gerildi. "Ne yapmaya çalışıyorsun" dedim başımı geriye yaslarken. Arkada tuttuğu kolumuda serbest bırakarak elini belime götürdü. Karnımdan yavaş yavaş göğsüme çıktı. Tüy gibi dokunuşları çıldırtmak ister gibiydi sanki. Boynumda dudaklarını hissettiğimde boğazımdan duyulmayacak kadar kısık bir inleme çıktı. Karaca beni yakıp kavuruyordu engel olmak istiyordum ama bedenimi ele geçirmişti sanki. "Birazdan davetten ayrılacaksın ve eve gideceksin seni tehlikeye atamam" söylediği emir dolu cümle öfkemi biraz daha harladı. "Korunmaya ihtiyacım yok bu davet benim ve hiçbir yere gitmeyeceğim"
"Söz dinle sarhan" dedi yalvarır gibi. "Korkuyorsun" kasıklarımdaki eli iç çamaşırımın içine girdiğinde kendimi biraz daha bastırdım. Kasıklarındaki eline durdurmak için elimi koydum.  "Yapma karaca bu girdaba çekme bizi" içimden bir ses hala oyun oynadığını söylüyordu. Neden ayrılamıyorsun vera?
Kitlenmiş gibiydim. Daha fazlasını istiyordum. "Eve git sarhan" arkamdaki beden kaybolunca bocaladım. Arkama döndüm. Eğer hedef ben değilsem poyrazla bir alakası olmamalıydı bu saldırının. Telefonumu çıkarıp volkana mesaj attım.
-Saldırı düzenlenecekmiş. Hedef karaca.
-Dışarda hareketlilik var. Yanına geliyorum korunaklı bir yere geç. Arkadan çıkarız.
-bir yere gitmiyoruz volkan.
Son mesajıda yazıp ekranı kapattım.
Dışarı çıkarken salonu inceledim. Her şey normal,şüpheli veya dikkat çekici bir şey yoktu. Masama geçerken karaca olumsuzca kafasını sallayıp elini başına götürdü. Gözüm kapıdan ayrılmazken girebilecekleri yerleri düşündüm. Salon kubbe gibiydi ve her yerinde camlar vardı. Salonun en arkasında olduğum için arkamda cam yoktu. Eğer camdan girerlerse onları görebilecek konumdaydım. İki kapı vardı bir tanesi solumda diğeride önümde kalıyordu. Orayı da farkedebilirdim yani. Karacaya baktığımda mehtabı dışarı çıkartıyordu. Galiba onu da tehlikeye atamıyordu beyefendi! Dışarı çıkan karaca biraz sonra içeri girip yanıma yürümeye başladı. "Hala ne duruyorsun!" "O sesini alçalt karaca" dedim uyarıcı bir tonla. "Vera lütfen" ismimi onun ağzından duymak garibime gitmişti. "Niye bu kadar önemsiyorsun karaca hedef ben değilim sonuçta. Oldu da burda öldüm. Olur ya kaza kurşunu falan. İşine gelmez mi?" "Yıllar geçti hala anlamıyorsun değil mi o kafanın içindekiler ne olursa olsun değişmiyor." sinirle daha da yaklaşıp kolumu tuttu. Bir şey söyleyecekti ki vazgeçip geri çekildi. Derin derin nefesler alıyor sakinleşmeye çalışıyordu. Elinde mikrofonla ortaya geçen adam konuşma yapmaya başladı. Bağış yapan isimleri tek tek sayıyor ve teşekkür ediyordu. Ben ise hala etrafı kolaçan ediyordum. Volkan sağımda konumlanmıştı. Karaca da benden farksızdı. Tetikteydik.
Bitmek üzere olan davet olacakların habercisiydi.
"Yardım eden bağış yapan herkese tekrardan sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Son olarak bugüne kadar yapılan davetlerin kimlere ulaştığını görmeniz için bir sunumumuz olacak.." salonun ortasından bir perde inerken adam iyi seyirler diyip perdenin yanına çekildi. Perde de yetimhanedeki çocukların gülümserken fotoğrafları,kadın ve yaşlıların çeşit çeşit videoları vardı. Dudaklarıma bir tebessüm yerleşirken bu yardımların kozadakilerin vicdanını temizlemek için yaptığını bilmek hiçbirinin gerçek olmadığını hatırlatıyordu bana. Kapıda bir hareketlilik sezdim volkana baktığımda o da aynı şekilde farketmişti. Duyduğum sesle hışımla perdeye döndüm. Babamın sesi kulaklarımda yankılanırken hayal gördüğümü sandım fakat gerçekti. Perde de babamın ta kendisi vardı. Bir oda,odanın bir köşesine yerleştirilmiş bir kamera ve odadaki koltuğa yayılmış babam vardı. İki yanında dikilmiş adamlarına bir şeyler söylüyordu. Kapı açıldığında iki adam elinde beyaz uzunca bir torbayla içeri girdiler. Babamın önüne torbayı fırlatırcasına attıklarında torbanın ağzı açıldı. Her tarafında kanlar olan 17-18 yaşlarında bir kızın cesedini görmemle geriye doğru sendeledim. "Karaca"
dudaklarımdan dökülen fısıltı yardım çığlığı gibiydi. Bağırıyordum haykırıyordum ama hiçbiri dışarı çıkmıyordu. "Diğerlerinin yanına götürüp yok edin!"
Diğerleri... babamın keskin sesi kulağıma her geldiğinde bir tokat yiyordum sanki. Gördüğüm görüntüleri beynim kabul etmiyordu. Şu anın gerçekliğini sorguluyordum. Gördüğüm şeyler duyduğum ses hepsi gerçekti. Görüntü bittiğinde adam perdenin önüne geçti. "İzlediğiniz için teşekkürler davetimizin sonuna gelmiş bulunmaktayız" adam bana doğru dönüp adımladı. Dehşete düşmüş yüz ifademle keyiflenmiş olacak ki gülümsedi. "Vera sarhan! Size Keskinin selamını iletmekten gurur duyarım!" Belinden çıkardığı silahı hızla başına doğrultup ateşledi. Anında yere düşerken tüm salondan bir çığlık koptu. Bedenim zangır zangır titriyordu. İnanamaz gibi geriye doğru adımladım. Etrafımdaki gözler bağırışmalar kulağıma çınlama gibi geliyordu. Babamın acımasız suratı, kızın bembeyaz olmuş kanlar içindeki bedeni gözümün önünde tekrar tekrar dönüyordu. "Vera!"
"Vera!" Kolumdan sarsılmamla karacaya döndüm. "Çıkmamız lazım burdan. Volkan çember!" Anında bir ordu dolusu adam etrafımızı sararken hala kıpırdayamıyordum. Algılayamıyordum. Sadece titriyor öylece dikiliyordum. Karaca kuvvetli bir şekilde omuzlarımdan sarstı. Çenemden tutup kendisine bakmamı sağladı. "Vera kendine gel! Çıkmamız lazım" öyle yüksek sesle bağırmıştı ki. Sanki bir rüyadan uyanmış gibi gözlerimdeki perde inmişti. Yürümeme kalmadan belimden tutup sürüklemeye başladı hızla. Etrafımızda çember oluşturmuş adamlar bizimle birlikte yürüyordu. Dışarı çıktığımızda arkamızdaki gürültü kesilmemişti. Korumalardan biri yere düşerken karaca üstüme kapaklandı. Beklenen saldırı şu an oluyordu sanırım fakat benim öfkem silahtan çıkan kurşundan daha tehlikeliydi.
Karacayı ani hareketle üstümden iterken elindeki silahı aldım. Salonun geniş girişi arabalarla kaplanmıştı. Arabaların arkasında da küçük ormanlık bir alan vardı. Ormanlık alandaki ağaçların arkasına saklanmış hainleri hızlıca tespit ettim. Gördüğüm bütün hareket eden canlıya sıktığımda öfkemde akan kanla birlikte gün yüzüne çıkıyordu sanki. Hala çemberdeyken karaca kolumdan tutup silahımı indirdi. Benim gözüm ise ağaçlık alandaki hareketlilikten ayrılmıyordu. "Vera bana bak!" Omuzlarımdan tutup çevirdiğinde mecburen kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Sana söz veriyorum bunu yapanı bulacağım ama şu an kendine eziyet ediyorsun. Gitmemiz gerekiyor vera" dedi yanaklarımı iki elinin arasına alarak. Hiçbir şey demeden çektim kendimi. Karaca talimatlar yağdırırken arabaya sonunda binebilmiştik. Arabaya bindiğimizde silah sesleride kesilmişti. Karaca hızla sürerken arkama yaslandım. Titremem hala devam ediyordu. Direksiyonu sıkmaktan beyazlamış ellerine baktım. Sözde hedef oydu değil mi? Aldığı bilgi komple yalan çıkmıştı. Demek ki benimle oynayan tek karaca değildi. "Kim bu keskin" konuşmamla bir anlığına gözlerini bana çevirdi. Cevap vermeden tekrar yola döndü. Anladığım kadarıyla o da bilmiyordu. Kendimizi en güçlüsü en kudretlisi sandığımız zaman hayat nasılda güzel vuruyordu tokadını. Kibrimiz hırsımız her şeyi elde edebileceğimizi , her şeyin bizden geçtiğini düşünmemiz bizim yenilgimizi daha da ağırlaştırıyordu. Karaca da bende hep bu yüzden kaybediyorduk. Bu kibir bedenimizi çoktan sarıp sarmalamıştı. Eğer bir gün ikimizden biri dünyaya gözlerini kapatırsa bu kibrimizden olacaktı.
Adım kadar emindim.

Sonunda eve geldiğimizde beklemeden inip yürümeye başladım. Eve girdiğimde hızla ayakkabılarımı çıkarıp fırlattım. Arkamdan eve giren karaca ve volkan kapıda öylece dikiliyorlardı. "Çıkın yalnız kalmak istiyorum" hala bir ses gelmeyince onlara doğru döndüm. "Hadi ne duruyorsunuz çıksanıza!"
"Bugün yalnız kalmak yok sarhan"
"Çık dedim karaca benim sınırlarımı zorlama" dedim her kelimeye vurgu yaparak. Volkanın karacadan sakladığı endişesi gözlerinden okunuyordu. Ne kadar tutmaya,saklamaya çalışsada yapamıyordu. Hala dikilirken içimde öyle bir öfke patlıyordu ki üstüne saldırıp parçalamak istiyordum ikisini de. "Çıkın!" Çığlık çığlığa bağırırken kimse yerinden kıpırdamıyordu. En sonunda durup elimi başıma koydum. Vücudumun titremesi hala sürerken bayılacak gibi hissediyordum. Volkan mutfağa gidip elinde bir tepsi ve ilaçla geldiğinde şaşkınca baktım. "Dalga mı geçiyorsun lan benimle!" Diyerek tepsiye vurdum. Ümitsizce yere bakarken "siktirip gidin artık!" Diyerek merdivenlere yürüdüm.
Odama girdiğimde üstümdekileri yere attım. Dolaptan siyah bir gecelik çıkartıp üstüme geçirdim. Aynada kendime baktım. Babamı görüyordum. Kızgın bakışlarıyla yargılarcasına beni süzüyordu. Tek bir bakışıyla dünyadaki en işe yaramaz en sorumsuz insan gibi hissettiriyordu. Bedenini nefretle süzdüm bu sefer özleme dair hiçbir şey kalmamıştı içimde.
Kaç çocuğun hayatını çalmıştı böyle kim bilir.
Kaç çığlık duvarlarında soğrulmuştu.
İnanmak istemiyordum.
Benim babam yapmaz o öyle biri değil demek istiyordum.
Dolapta duran ilacı alıp içtim. Canım yanıyordu. Geçsin istedim hemen.
Yok olsun hiçbir şey hissetmiyim.
Yatağıma yavaşça oturup aynaya bakmaya devam ettim. Yavaş yavaş davette olanları idrak etmeye başlamıştım.
Karaca beni bir korkak gibi kaçırmıştı ordan.
Orda durup kendimi güçlü göstermem gerekiyordu.
Babamı savunmam gerekiyordu. Bunu yapanın peşine düşmeliydim bir kere.
Kapı açıldı. Kim olduğuna bakmadım fakat hissediyordum. Keskin kokusu odayı dolduruyordu. Yanıma oturduğunda bir elini omzuma koydu.
"İyi misin?" Derin bir nefes aldım. "Siktir git karaca sende bu işin içindesin değil mi!" Eli omzumdan yavaşça düştü. "Keskin kim" susuyor cevap vermiyordu. "Cevap versene karaca bir şey söyle" başımı olumsuzca sallayarak kalktım yataktan. Bir anda aydınlanmış gibi ona döndüm. "Sen biliyordun." Sorarcasına yüzüme baktı. "Bu videodan haberin vardı" başını yere eğince bir damla yaş gözlerimden düştü. İnanamaz gibi geri adımladım. "Seninde parmağın var karaca. Söyle o çocuğa ne oldu"
"vera.."
"söyle dedim!" 
"Sakinleş"
Hışımla yakasına yapışıp kaldırdım. "Bana hemen o çocuğa ne olduğunu söyleyeceksin. Diğerleri dedi diğerleri kim onlara ne oldu!" Dedim dişlerimin arasından. Sinirden gerginleşen yüz hatları sıktığı çenesini görebiliyordum. "Söyle karaca" diye fısıldadım çaresizlikle. Ellerini yakasındaki ellerime götürdü. Başını başıma yasladı. "Bunları yapanı bulacağım!" Dedi hırsa bürünmüş sesiyle. Gitmeden önce son söylediği sözler bunlardı. Çaresizlikle yatağıma geri oturdum.
Sanki herkes her şeyden haberdar tüm bunların hepsi oyunmuş gibi geliyordu.
Benim insanlara koz olarak kullandığım sırlar gün gelip beni bulmuştu.
Herkesin sırları vardı. Kimisi kirli kimisi masum.
Herkesin korktuğu bir yaşantısı vardı.
Fakat ben kendi ailemin sırrından bihaberdim.
Bu sırrı bilmemem beni masum yapar mıydı? Suçsuz kılar mıydı?
Böyle bir babanın kızı olarak doğmak bence en büyük suçtu...

Oylarınızı ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayınn🙏🏻

ELPİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin