BAZI SESLER(18)

8 1 0
                                    

Karaca gittikten sonra bir süre dikildim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Karaca gittikten sonra bir süre dikildim.
Kendimi toparladıktan sonra içeri girdim. Deniz tablonun önünde durmuş dolu gözlerle bakıyordu. "Deniz?"
Bana döndüğünde gülümsedi.
"Gel sana odanı göstereyim"
Birlikte yukarı çıktık. Onun için kocaman ferah bir oda ayarlamıştım. İçeri girdiğinde beğeniyle süzdü.
"Nasıl beğendin mi?"
"Çok güzel burası"
Aniden dönüp sarıldığında şaşırdım. Ellerimi sırtına dolarken gülümsedim. Hareket eden göğsüyle kaşlarımı çattı.
"Ölecek miyiz? Beni bu yüzden mi yanına aldın" dedi hıçkırarak. Söylediği cümle kanımı dondurmuştu. Cevap veremedim. Boğazıma bir düğüm bağlandı öylece kaldım. Ayrıldığında kızarmış kocaman gözleriyle baktı. Elimi yanağına götürüp yaşlarını sildim.
"Ben varken sana kimse zarar veremez" dedim keskin bir tonla.
"Sana da zarar vermesinler"
"Veremezler" bir süre sessiz kaldık. Fakat düşüncelerim susmuyordu.
"Sen yerleş rahatça bir isteğin olursa bana söyle" diyip çıktım. Kendimi odama attığımda yatağa çöktüm. Korkuyordu. Onun korkusu benim de endişe etmeme sebep oluyordu.
Benim de zaafım buydu. İşin içine sevdiklerim girince duygularımı kontrol edemiyor mantıklı düşünemiyordum. Artık kimse eve girmemeliydi. Kozadan hiç kimse bu eve adım atmamalıydı. Telefonumu çıkararak cenkeri aradım.
"Oo güzellik sonunda aklına gelebildik."
"Eşyalarını topla artık bende kalacaksın"
"Ne?! Hayatta olmaz."
Gözlerimi devirdim.
"Cenker! Uğraştırma beni. Burda kalacaksın dedim bitti!
"Off! Yine ne oluyo ya. Şu ekşınlı hayatına biraz ara mı versek veracım?"
"Deniz de artık benimle kalacak"
"Ne! Şakasın"
"13 yaşında gibi konuşmayı keser misin?"
"Kesemem keyfim"
Gözlerimi devirdim bıkkınca.
"Bir saate hazırlanmış ol. Aşağıdaki arabaya bin ve eve gel" diyip telefonu suratına kapattım. Tabletimi alıp külü kontrol ettim. Bıraktığım yere bir sürü adam dikmiştim. Yattığı sedyeden alıp bir sandalyeye bağlamışlardı. Yüzünün hali derbederdi. Keyiflice gülümsedim. Telefonumun ışığı yanıp söndüğünde elime aldım.
-24 saat içinde kül ortaya çıkmazsa dünyanı yakacağım vera sarhan.
Gülümsemem genişledikçe içerlere gömdüğüm korkum gün yüzüne çıkıyordu.
-yakmazsan adam değilsin.
Yazıp gönderdim. Ayağa kalkıp pencereye ilerledim. Evi adeta bir kaleye çevirmiştim.
Ev güvenliydi şu anlık.

Aşağıdaki bağırışmayı duyduğumda yattığım yerden doğruldum. Sonunda cenker gelmişti. Artık içim rahat çıkabilirdim bu evden.
Aşağı indim. Denizle cenker birbirlerine sarılmış hasret gideriyolardı. Gülümseyerek izledim onları.
"Kıskanıyorum ama" diyerek yanlarına ilerledim. Cenker bir kolunu açtığında sokuldum. Biraz öyle kalmak bana cesaret vermişti. Ayrıldıktan sonra denizin saçlarına elimi götürdüm.
"Ne olursa olsun bu evden adımınızı atmayacasınız tamam mı"
Cenker kaşlarını çattı.
"Neler oluyor vera? Korkutuyorsun beni"
Cenkere döndüm.
"Bir şey olduğu yok. Bir süre bu şekildeyiz."
Cenker kolumdan tutup denizden uzaklaştırdı.
"Vera söyler misin ne oluyor?"
"Kozada işler biraz karışık. Tedbir amaçlı kalacaksınız burda endişelenme size hiçbir şey olmayacak"
"Peki ya sana?" dedi korku dolu sesiyle. Bir şey demeden gözlerimi kaçırdım. Kolumu çekip yukarı çıktım hızlıca. Kozaya gitmem gerekiyordu.

Üstümü giyindikten sonra çıktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Üstümü giyindikten sonra çıktım. Zor bir toplantı beni bekliyordu. Karacanın askıya alınma muhabbetini de unutmamıştım ama sanırım böyle bir şey yapmayacaktım. Zaten ne olursa olsun sonunda karacaya zarar verdiğimi sanıp en ufak bir zarar bile vermiyordum.
Kozaya geldiğimizde etraf her zamanki gibi kalabalıktı. Arka taraftan içeri girip direkt aşağı kozaya indim. Çalışma odama geldiğimde masamdakileri inceledim. Volkanla aramızda süren sessizlik beni rahatsız ediyordu.
"Geldi mi herkes"
"Çoğu geldi" dediğinde kafamı salladım.
Telefonumun ışığı yandığında elime aldım.

-vakit daralıyor sarhan

Acı bir tebessüm oluştu yüzümde.
İçimdeki kurtları da durduramıyordum bir yandan. Toplantıya girmeden önce cenkeri aradım.
"Her şey yolunda mı?"
"Evet. Sende durumlar nasıl"
"Toplantıya giricem şimdi. Eğer tehlike sezersen odamdaki kasanın içinde anahtar var. Sığınağa inin hemen tamam mı?"
"Tamam sen bizi merak etme..."
"..vera dikkatli ol"
"Sende" diyip telefonu kapattım. Derin bir nefes alıp toplantı odasına girdim. Herkes dizilmiş bir şekilde beni bekliyordu. Masanın ucuna yürüdüm.
"Herkes hazırsa toplantıyı açıyorum"
Diyip oturdum. Çaprazımdaki karaca tetikteydi. Bir diğer yanımdaki yaşlı kurt düşünceli ve endişe doluydu.
İlk başta teker teker yaptığı işlerdeki sorunları getirdiler. Sevgili koza üyelerinden biri atacaktı ortaya oltayı. Sakince bekliyordum.
"Birini öldürmüşsün sarhan" diyen kuzgun saçlı, saçlarının aksine masmavi gözleriyle konuşan kadına baktım. Olta gelmişti.
"Hayırdır vahide çetele mi tutar oldun"
"Öldürülen kişi aslında yıllar önce öldürülmüş olması gereken külmüş" diyince birkaç üye şaşırmıştı. Artık bu kadının keskine çalıştığına adım kadar emindim. Hafifçe dudağım kıvrıldı.
"Genç yaşlarda herkes hata yapabilir. Bende bir fâniyim sonuçta değil mi?"
"Kozanın mutlak liderini öldüren birini atlamayı hatadan nasıl sayarsın vera sarhan?"
Dedi biri.
İşte ikinci olta.
Hep bir ağızdan sesler çıkmaya başlayınca karacaya baktım. Sinirliydi.
İki elimi sertçe masaya vurdum.
Hepsi susmuş bana bakarken ayağa kalktım.
"Kesin sesinizi! Burdaki hiçbirinize hesap vermek zorunda değilim. Sakın buna cüret etmeyin!"
"Lider değil diktatör!" Diye biri sesini yükseltti.
Ortalık karışacaktı.
"Sarhanın bizi yıllardır kontrol etmesine nasıl dayanıyorsunuz!" Ve biri daha...
Bir kaç kişi ayaklandığında karaca ve yaşlu kurtta ayağa kalkmış. Tetikte bekliyorlardı.
"Cezasız mı kalacak bu hata!"
"Yetti artık!"
"Bütün işlerimiz battı onun yüzünden!"
Bir sürü ses kafamın içine girerken öfkem iyice harlanıyordu. Arkamda bekleyen volkana baktım. Kafamla sola doğru işaret verdim.
Odanın duvarlarına sıralanmış korumalara işaret verdi o da. Anında korumalar üyelerin başına silah dayarken ben hala duygusuz gözlerle izliyordum.
Şaşkınlıkla açılan gözler bana döndü.
"Oturun" dedim sakin sesimle.
Suspuş olmuş, az önceki cesaretlerinden iz kalmayan üyeler teker teker oturdu.
Yavaşça masanın yanına doğru yürüdüm.
"Rafet sarhan liderken sizin gibi itler yoktu kozada. Her birinizin burda olmasının sebebi benim!" Biraz daha yürüdüm.
"Eğer diktatör bir lider istemiyorsanız kurallara uyup yolsuzluk kansızlık yapmayacaksınız!"
Vahidenin başında durdum.
"Değil mi vahide yamaç?" Vahidenin kulağına eğildim.
"Kumarhaneden para akladığını kocan biliyor mu?" Diye fısıldadım.
Ama bir kaç üyenin duyacağı şekilde tabi.
Yüzü buz kesilirken başını eğdi.
"Bugün herkes dağıldığında bir düşünsün. Tavsiyem bütün hayatınızı elden geçirmeniz.
Toplantı bitmiştir!"
Diyip masanın başına yürüdüm. Herkes hızlıca toparlanıp çıktığında içimde zafer edaları yankılanıyordu. Son kişide çıktığında koltuğuma bıraktım kendimi.
Yorulmuştum. Çok yorulmuştum.
Ellerimi saçlarımdan geçirdim.
"Şimdi susmuş olabilirler ama bu daha hiçbir şey" dedi yaşlı kurt. Kafamı kaldırıp baktım.
"Nelere bulaştın kızım sen" dedi yumuşak bir sesle. Sadece baktım cevap veremedim.
Yaşlı kurtta gittiğinde karacayla baş başa kalmıştık. Önümdeki masaya boş boş bakıyor konuşmuyordum keza onunda benden farkı yoktu.
"Hayatımda ilk defa korkuyorum sarhan" dediğinde ona baktım.
"Neyden korkuyorsun"
"Kaybetmekten."
"Neden" dedim çaresiz bir sesle
Sustu.. sustu.. sustu...
Ve sonunda o da odayı terketti.
Ben ise düşüncelerimle başbaşa kaldım.
Planlarım işlemezse varımı yoğumu kaybedecektim.
Hala kaybedecek çok şeyim vardı...









Lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin🙏🏻🙏🏻

ELPİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin