MEZARLIK(12)

14 5 0
                                    

Yeni bir bölümle merhaba

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeni bir bölümle merhaba. Volkana bu kadar uyan biri olamazdı galiba(medya)










Bembeyaz mezar taşına 25 dakikadır sadece bakıyordum. Siyah deri eldiven takılı ellerimi önümde birleştirmiş Rafet Sarhanın mezarını izliyordum. Sanki kimin temiz kimin günahkar olduğunu gösteriyordu mezarlar.
Toprağının rengi bile kapkaraydı.
Anneminki ise parlıyordu. Güneş ışığı vuruyor çiçeklerinin yaprakları rüzgarda süzülüyordu.
Sarhan ailesi yazan kocaman gösterişli yazıya baktım. Bir kişi eksikti. Bu dünyada yaşayacaklarım bitmemişti. Günahına günah katmak için beni arkasında bırakmıştı babam.
Düşen yaşlarım kırmızılaşan gözlerimin aksine yüzüm duygusuzdu. Son kez abimin ve annemin mezarına bakarak arkamı döndüm. Bir köşeye sinmiş kendi babasının mezarına özlem dolu bakan volkanı gördüm. Ağır adımlarla yanına ilerledim. "Gidelim" hüzün dolu gözlerini kaldırdı. "Onları çok özledim" artık ağlamayı kesmek istercesine göğe baktım. "Bu lekeyi ailemize sürmek isteyenleri bul volkan" bir şey demeden arabaya ilerlemeye başladı bende onu takip ettim.

Karacanın şirketine doğru gidiyorduk. Poyraz refa denen adamla anlaşmalarını reddettiğim için benimle toplantı yapmak istiyorlardı. Bugün onunla uğraşmak için uygun bir gün değildi. Fakat ertelersem tepeme bineceklerini ve uzayacağının da farkındaydım. Özellikle şu sıralar karacaya olduğumdan daha yakın olmalıydım. Kozayı almak isteyen çoktu. Güç ve para için koza gerekliydi. Fakat keskin kod adlı şahısının direkt ya karaca ailesiyle ya da sarhan ailesiyle ilgili bir amacının olduğunu düşünüyordum. O videodan daha fazlası olduğunu da biliyordum. O odada olanlardan sadece Karaca kalmıştı. Her şeyi bilende oydu.

Şirketten içeri girdiğimde danışman beni toplantının olacağı odaya götürdü. İçerde oturmuş beni bekleyen poyraz ayağa kalktı. "Hoş geldiniz" diyerek sıkmak için uzattığım elime narin bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek "hoş buldum" dedim.
İkimizde sandalyelere oturduğumuzda alıcı gözle baktığımda gerçekten yakışıklı bir adam olduğunu farkettim.
"Araf karaca katılmayacak mı bize"
"Birazdan burda olur"
Bekletilmeyi hiç sevmezdim. Kim severdi zaten. Kapı açılınca poyraz ayağa kalktı. Keyfimi hiç bozmadan oturmaya devam ettim. Karacayla el sıkıştıktan sonra oturdu. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Geç kaldın" diyerek gülümsedim. "Sana da günaydın sarhan" bir şey demeyip önümdeki anlaşmayı elime aldım. Karaca eliyle müsade verdiğinde poyraz lafa girdi. "Bu anlaşmaya red vermişsiniz fakat tekrar düşünmenizi teklif ediyorum. Kuracağımız vakıf sayesinde çok kişi yardım bulacak"
Anlaşmayı biraz daha inceledim.
"Vera hanım?" Diyince kağıdı masaya bırakıp poyraza baktım. "Ne zamandır bu işin içindesiniz. Köklü bir aileden misiniz" poyraz sorduğum soruya şaşırarak gözlerini kırpıştırdı. "Yaklaşık 2000 li yıllardan beri ticaretle uğraşıyoruz" anlıyorum der gibi kafamı salladım. "Maalesef bu anlaşma üzerindeki fikrim değişmeyecek. Şartlara uygun değil"
"Neymiş o şartlar" diyerek söze girdi karaca.
Doğrularak masada ellerimi kavuşturdum.
"Sen o şartları gayet iyi biliyorsun karaca"
Karaca geriye yaslanarak poyraza döndü.
"Vera sarhanla tanış poyraz. Kendisi ve keyfiyle işleri yürütüyoruz" dudağımın bir kenarı kıvrılırken karaca devam etti. "Bir sebebin olmadan red veremezsin sarhan. O yüzden derhal onayı geç" karacayı takmayarak poyraza döndüm. "2000'den beri ticaret yapıyoruz dediniz aklıma takıldı ne üzerine tam olarak?"
"İnşaat malzemeleri vera hanım" histerik bir gülüş attım. "Peki bende bu vakıfa sponsor olabilir miyim? Madem çok kişi yardım görecek çorbada tuzumuz bulunsun"
"Öyle bir şey olmayacak" dedi karaca sert sesiyle. "O zaman kabul etmiyorum" sinirlenmeye başlayan Karaca gözlerini yumdu. "Bakın Vera hanım hata yapıyorsunuz bir dayanağınız bile yok kabul etmemek için"
"Silahlarla aran nasıl poyraz refa?"
İkiside şaşkınlıkla yüzüme baktı.
"Tanıştığıma memnun oldum. Kiminle dans ettiğinize dikkat edin. Yanınızda tecrübe duruyor.."dedim karacayı göstererek
"Araf karacaya bakın biraz ders çıkarın"
"Nerden öğrendin" diye sordu Karaca.
"Bildiğim öğrendiğim şeyleri duysan dudağın uçuklar Karaca"
"Bize biraz izin verir misin poyraz" dedi sert ses tonuyla. Poyraz refa hala şaşkın olsa gerek bir şey demeden çıktı.
"Vallahi sana çok üzülüyorum Karaca. Böyle gizli kapaklı yapmaya çalışıyorsun ya"
"Tamam sende sponsor ol ama kabul et bu işi"
"Demek o kadar önemli senin için.."
"Evet önemli"
"Peki şöyle yapalım. Sen keskinle ilgili bildiğin her şeyi anlat. O kızlara ne olduğunu söyle kabul edeyim"
Bir elini burun kemerine götürüp sıktı.
Susmaya devam edince oturduğum yerden kalktım. "Peki sen bilirsin" arkamı dönüp ilerliyordum ki söze girdi.
"Siktiğimin yerinde bir işi de bana bırakamıyorsun değil mi!" Şaşkınca ona döndüm. "Sen her seferinde benim kuyumu kazmaya çalışırken mi"
"Sana bulacağım diyorum vera. Bulaşma diyorum. Uzak dur!"
"Keskin adında biri ortaya çıkıyor herkesin içinde babamın itibarına sarhan ailesinin itibarına kastediyor ve sen uzak durmamı mı söylüyorsun!"
Elini masaya sertçe vurarak ayağa kalktı.
"Bir kez vera sadece bir kez senden böyle bir şey istiyorum! Eğer bu işe bulaşırsan..." yorgunca kafasını yere eğdi. Kaşlarımı çattım.
"Bu işe bulaşırsan ne?"
"Seni koruyamam" dedi sessizce.
"Neyden" diye sordum aynı ses tonuyla.
"Keskinden" sinirine hakim olmak ister gibi bir hali vardı.
"Ondan kimseyi koruyamadım. Bir tek sen kaldın vera. Seni de elimden almasına izin veremem" kafamı iyi yana salladım.
"Anlamıyorum.."
Yanıma gelip iki omzumdan tuttu.
"Anlama zaten. Bırak. İstediğin her şeyi yap her şeye burnunu sok. Her işi batır ama keskin ve keskinle ilgili hiçbir şeye bulaşma.." dedi yalvarırcasına.
"Bunun altında çok büyük bir şey var karaca. Bütün herkesi ilgilendiren ama bunu benden saklıyorsun." Sessiz kalması merakımı daha da arttırıyordu. Sorularımın cevabını bulamamak içimi yiyip bitiriyordu.
"Sana güvenmiyorum karaca" omuzlarımdaki ellerini çekti.
"Güvenme zaten vera istersen benden nefret et. Sadece bu konuda dediğimi yap" başımı yere eğip derin bir nefes aldım.
"Ne olursa olsun bana yalan söyleme karaca. Gerçeği ne zaman öğreneceğim?"
"İşini bitirdiğim zaman.." kafamı salladım ağır ağır.
Karacanın önünde duran anlaşmayı önüme çekip imzaladım.
"Eğer canımı sıkan tek bir şey olsun göz yummam"
"Nasıl istersen" arkamı dönüp kapıya ilerledim.
"Sarhan?" Dönüp baktım.
"Eğer keskinle ilgili bir şey olursa bana haber ver."
Kafamı sallayarak çıktım odadan.
Karacada benim gibi kimsesizdi. Herkesi kaybetmişti.
Kimseyi koruyamadım bir sen kaldın diyordu.
Fakat benim onun için önemli olmadığımı altında başka bir amacı olduğunu biliyordum.
Kafam karışıyordu. Çukurun içine batıyordum.
Ama çukurun sonu yoktu. Dipsiz ve karanlıktı.
Karacanın dediklerine ne kadar uymaya çalışsamda günün sonunda kendime yenilecektim.
Duramazdım. Olduğum yerde sayıklamak. Bir şeye susmak.
Bunu yapamazdım. Özellikle işin içinde canımdan çok sevdiğim ailem varsa...

ELPİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin