KORUYUCU MELEK(6)

35 6 0
                                    

Biraz uzun bir bölüm oldu. Lütfen desteklerinizi esirgemeyin. Oy vermeyi düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın☺️ iyi okumalar💅

 Oy vermeyi düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın☺️ iyi okumalar💅

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Çalan telefonumla gözlerimi açtım. 06.42.
Bir saat uyumuştum. Telefonumu alıp baktım. Bir sürü kişi aramıştı. İlk baştaki aramaya bastım.
"Vera?" "Beni aramışsın"
"evet ifade vermek için karakola gelmen lazım." Derin bir of çektim.
"Sen halledemez misin bugün çok yoğun olucam yüksek ihtimalle"
"maalesef denedim. Kafayı sana takmışlar. Çok uzun sürmez." Elimi alnıma götürüp ovdum. Başım çatlıyordu. "Peki geliyorum" arkadan arayana baktım. Cevapladım. "Vera. Koza akşama toplantı istiyor"
"teker teker gelin amına koyayım!"
"Üstüne gelecekler işi batırdın diyerek. Martinde istanbula gelmiş duyunca seninle görüşmek istiyor. Kozada bekliyor" güldüm. "Çok iyi mükemmel ya!" Diyip telefonu kapattım. Martin sevkiyatın sahibiydi. Sayesinde güzel bağlantılar elde etmiştim. Eğer işi çevirmezsem hepsini kaybederdim çünkü güvenleri sarsılmıştı. Haklı olarak!

Karakola geldiğimde ahmet bana sarıldı. Sevgili avukatım.. "iyi misin" kafamı salladım. "Bir an önce bitirelim" ifadenin alınacağı odaya girip klişe soruları yanıtladım. -Olay saatinde nerdeydiniz- ebenin köründeydim. Yani anlamıyordum şu prosedürleri. Sonunda bittiğinde ahmetle vedalaşmadan çıktım. Emre yine dibimden ayrılmazken gözüme batmaya başlamıştı. Arabaya bindiğimde volkanı aradım. "Kozaya geçiyorum direkt. Cenkere söyle işlerin başında dursun" diyip cevabını beklemeden kapattım. Başım zonkluyordu resmen. "Emre bana ağrı kesici al." "Şimdi mi" ellerimi başımdan çekip baktım. "Yok yarın!" "Tamam niye kızıyorsunuz ki" ciddi misin der gibi baktım. Allahım sen bana sabır ver. Eczanenin önünde durup indi.
Getirdiği ilacı hızlıca içtim. Saate baktım. 8.20.
Rıza alacanın sonunu getirmeme saatler vardı ve ben çok sabırsızlanmaya başlamıştım. "Akşam ki toplantıda bütün üyeleri istiyorum. Volkana söyle görüşsün herkesle tek tek" emre kafasını salladı. "Ben martinle görüşürken sen ekibi yeniden topla. Hepsinin ailelerine ulaş ihtiyaçlarını gider. Özellikle yazılım ekibini hızlı ayarla akşama eğlence var" emre dediğim şeyle sırıtırken bende keyifle arkama yaslandım. Kozanın önünde durduğumuzda arabadan indim. Bodrum kata inip uzun koridoru ağır ağır yürüdüm. Tam olarak şu saniyelerde kaçıp kaybolmak istiyordum. Kapıyı açtığımda martin koltukta oturuyordu. "Martin! Bu ne süpriz" diyip sarıldım. "Hoş geldin"
"hoş buldum" diyip yerine tekrar oturdu. Çantamı bırakarak koltuğuma oturdum. "Dün ki olaydan haberin var mıydı?" Bir sigara yakıp arkama yaslandım. "Tabiki vardı" dedim yalan söylemeyerek. "Gemiye bomba yerleştirmişler. Kim olduğunu da biliyorum. Merak etme cezasını en ağır şekilde keseceğim"
"olan benim mallarıma oldu Vera?"
"Ortada verilmiş bir bedel yok martin ne malından bahsediyorsun sen"
"ben tüm işlerimi bu sevkiyata bağlamıştım" gerilen kaslarımla yaslandığım koltuktan doğruldum. Ellerimi masada birleştirdim. "Senin ne kadar kaybın varsa emin ol benim iki katı kaybım oldu. Sadece mallar değil ekibimden herkes öldü. Ben kimseyi şu zamana kadar yarı yolda bırakmadım. Şimdi de öyle olacak"
"O yüzden geldim ya zaten. Yoksa çoktan iptaldi sözleşmemiz" gülümsedim. "Birileri bana savaş açtı. Bende o savaşı göreceğim elbet ama merak etme buna odaklanıp anlaşmamızı görmezden gelmeyeceğim. İlk seninle ilgileneceğim martin"
"çok iyi olur çünkü çok zor bir duruma düştüm. Dünden beri telefonlarım susmuyor. Herkes parasının peşine düştü" kafamı salladım ağır ağır. "En fazla dört güne sevkiyatı tekrar gerçekleştireceğim" şaşkınlıkla yüzüme baktı. "Nasıl yapacaksın bunu?"
"Sen orasını bana bırak. Yarısından fazlasını 3-4 güne halledeceğim. Kalanını da çok beklemeden gerçekleştireceğim"
"acele etmene gerek yok Vera en az iki hafta sürem var"
"sen sadece benden haber bekle martin. İş yaptığın kimseyede söyleme. Aramızda kalsın bu sevkiyat şimdilik" "sen nasıl istersen" diyerek ayağa kalktı. Bende kalkarak uzattığı elini sıktım. Odadan çıktığında kendimi tekrar bıraktım koltuğa. Nefesimi verdim bıkkınca.
Çalan telefonumu hızla yanıtladım. "Çabuk söyle cenker" "vera ben baş edemiyorum bunlarla Tazmanya canavarı gibiler döne döne sikiyolar beni" "bir ton işim gücüm var bir de senle mi uğraşacağım"
"ben senin ayak işlerinle uğraşıyorum ama veracım"
"ne oldu söyle"
"ya bu selin tutturmuş vermem dosyaları diyo yok neymiş sen lazımmışsın. Sen olmadan yetkisi yokmuş"
"vera hanım yalan söylüyor öyle bir şey yapmadım!" Diye arkadan bağırdı selin. "Sus be uyuz karı! Yaptı vera. Kan kusturdu ya sabahtan beri"
"başıma bela mısın sen bir işi de düzgün yap. Bir işi be!"
"Aha da ettim ki istifa. Görürsün sen bırakıyorum mektubumu çok ararsın beni söyliyim"
"siktir git cenker" diyip telefonu kapattım. Kendi kendime gülüp telefonu masaya bıraktım.
"Gel!" İçeri giren volkanla gözlerim parladı. Görmek bile rahatlatıyordu beni. Ayağa kalkıp sarıldım. Elleri saçlarımdaki yerini alınca daha çok sokuldum. "Daha iyi misin" dedi yumuşacık sesiyle. "İyiyim" diyip ayrıldım. "Sen ne yaptın"
"hallettim her şeyi toplantı için hazır mısın" "her zaman hazırım otelde mi olacak yine" kafasını salladı. Birden durup kaşlarını çattı. "Kahvaltı yaptın mı sen"
"bol bol vaktim vardı ya. Yaptım tabiki" nefesini bıkkınca verdi. Cebinden çıkarttığı ilaçları masama bıraktı. "Yok artık!" Dedim. "Bayılıp kalacaksın bir yerde birde onla uğraşacağız" telefonundan bir şeyler yaptı.
Ve şimdi önüme koyulan tabakla bakışıyordum. O kadar midem bulanıyordu ki şimdi kusacaktım. "Yemesem?" Volkanın keskin bakışlarını görünce korkmadım değil. Mecburen yemeye başladım.
Yemeğim bittiğinde ilaçları içtim. "Bir ara özleme de gidelim. İhmal ettin"
"bak o olmaz işte"
"gayette olur. İlaçlarını kafana göre bıraktın. Ne zaman bakmaya gelsem ruh gibi oturuyorsun tablonun başında"
"benim hiçbir desteğe ihtiyacım yok volkan" "aynen. O yüzden iştahın yok. O yüzden günde bir iki saat uyuyorsun." Cevap vermedin. "Alıyorum randevu" "hiç uğraşma gitmeyeceğim" saçma sapan terapileri çekemezdim şu an. "Ya seve seve ya zorla. Sen bilirsin"
"Çocuk muyum ben kolumdan tutup götüreceksin"
"yapmadığım şey değil" "volkaan" dedim uyarıcı bir tonla. Cevap vermeden karşıma oturup bir de utanmadan bacaklarını sehpaya uzattı. Kafamı olumsuzca sallayıp bilgisayarıma döndüm. Kozadaki işleri inceliyordum. Karacanın gönderdiği mail dikkatimi çekti. İsmini daha önce duymadığım biriyle anlaşma yapmıştı. Anlaşmanın olduğu kısma tıkladım. Teker teker okurken kaşlarım daha da çatılıyordu. "Poyraz Refa kim" "bilmiyorum niye?" Diyerek oturduğu yerde dikeldi. Cevap vermeyip biraz daha inceledim. Tabiki herkes gibi ilk google adını yazdım. Sonuçta birini araştırmak sanıldığı kadar kısa süren bir şey değildi. Poyraz Refa yazdığımda beni karşılayan hiçbir şey olmamıştı. Daha çok şaşırırken merakımda artmıştı. Aslında aldığım mail kadar normal bir şey yoktu. Kozaya üye olan istinasız herkes bütün işlerini açık açık bildirmek zorundaydı. Bende dahil.. Bazı işleri kaçak veya gizliden yapanlardı vardı elbet. Haberimin olmayacağını sanıyorlardı. Bende yapmalarına göz yumuyordum. Her şeyi bildiğimi bilmeleri onları korkusuz kılardı. Zaten biliyor psikolojisi insanı uzun bir rahatlığa sürüklerdi. Açıkcası benim de gizli yaptığım çok işim olmuştu. Bu yüzden bunu normal karşılıyordum. Kurtlar sofrasındaydık neticede..
fakat karacanın yaptığı anlaşma ilgimi çekmişti. Bir vakıfın ortaklığıymış gibi gözüken anlaşmada hepsini anlayamadığım şifreler vardı. Aslında bu anlaşma tamamen düzmeceydi. Maddelerden birini okudum. -her iki taraf gerektiğince yardım yapacak. Vakıfı ayakta tutacaktır. Taraflardan biri usulsüzlük yaparsa vakıfın sorumluluğu bir diğer tarafa geçecektir- anlaşma ne üzerineydi bilmiyorum ama bu maddeden anladığım anlaşmaya aykırı bir şey yapan kişinin cezasının idam olduğuydu. Ölüme kadar giden bu anlaşma hiç hayrı alamet değildi. "Volkan şunu bir incelesene" diyip ekranı çevirdim. Göz gezdiren volkan "ne vakfı bu" gözlerimi devirip "salak mısın cemile? Şifreli bu anlaşma vakıf falan yok ortada" kalkıp volkanın yanına gittim. "Bak mesela burda aslında -iş tamamen bitene kadar gizliliğin korunacağı yazıyor-"
"Vay anasını" "bak bak! Burda da aslında -sahip olunan bedel usulüne göre paylaştırılacaktır- diyor" volkan garipser gibi bana döndü. "Uyduruyor olabilir misin? Dümdüz ortaklık anlaşması işte"
"elimin tersindesin" dediğimde gözlerini devirerek ekrana döndü. Kaşlarını çattı. "Baksana şu maddeye -kurucu vakfı yönetmekle, ortak ise yardımla yükümlüdür- diyor" yani der gibi kafamı salladım. "Bak imzalara kurucu karaca, sponsor da Poyraz Refa. Yani karacanın amacı her ne ise bu adamdan yardım istemiş ve bu anlaşmayı yapmışlar" düşünceli şekilde kafamı salladım. "Google'a yazdım adını bir şey çıkmadı"
"ulan kozanın başındasın,yönetiyorsun. Biri görse rezillik!"
"Sen bir araştır bakalım kimmiş bu poyraz. Daha önce hiç duymamamız garip değil mi sence de"
"evet öyle şu toplantıyı bir atlatalım bakarız" "o vardı birde dimi" uzun bir sessizlik oluşurken ruhumun daraldığını hissettim. Dün karacadan yediğim kazığın etkileri gitmek bilmemişti. Fakat ruhumu daraltan şey ne yenilgiydi ne de kaybımdı. Karacaydı. Bir yanım ondan böyle bir şey beklemezken bir yanımda hiç şaşırmıyordu. Karaca mert bir adamdı. Kimsenin sırtından bıçaklamazdı. Hatta yapacağı şeyleri açık açık yapıp karşısındakinin bilmesine rağmen çaresiz kalışı hoşuna giderdi. Eğer babamın son sözleri olmasaydı. Belki de şu an yerimde karaca olacaktı. İstese alırdı. Bu su götürmez bir gerçekti. Kendi egomu tatmin etmek için kimseye yapamaz edemez demezdim. Hem kendimin hemde insanların potansiyellerini iyi tartar ona göre kararlar alırdım ve Karaca yerime geçebilecek potansiyeli olan tek insandı. O yüzden onu hep deneme yanılma yoluyla test etmiştim. Sınırlarını görmek ileride ona göre hareket etmek istiyordum. Dün bana -karada yürür izini belli etmez- dedikleri tarafını göstermişti.
E tabi şu zamana kadar aslında Karaca hep öyle olmuştu. Sadece ben onla her yönden kafa kafaya yarıştığım için bazı yönlerini görmem zaman alıyordu. Dün ilk defa bir atağını farketmemiştim. Kendim dikkat dağıtmaya çalışırken o başka yönlerden dikkatimi dağıtmıştı.

ELPİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin