Bu dansını odamda sergilediğin günlere Vera Sarhan...-KESKİN
Elimdeki not hızla yeri boylarken kendimi sıkmaktan damarlarımın belli olduğuna emindim. Benimle dalga geçercesine yaptığı bu oyun, itibarıma ve gururuma gölge düşürüyordu.
Bu saatten sonra beni durdurmakta durmakta imkansızdı.
Sinirden titreyen ellerimle emreye gelmesini söyledim. Biraz sonra içeri giren emrenin elimdeki fotoğrafımla hışımla üstüne yürüdüm. Boğazından tuttuğum gibi duvara vurdum. Sol yanındaki duvara sertçe fotoğrafı yapıştırdım. "Emre seni gözümü kırpmadan öldürürüm!" Korkuyla titreyen gözbebeklerini görüyordum.
Boğazını bıraktığımda duvara yapıştırdığım fotoğrafı eline aldı. Anında başını şaşkınca kaldırınca "vera hanım ben.."
"Geldiğimden beri odanın kapısındasın emre! Aklımı kaçırıcam. Bu fotoğrafı buraya nasıl bıraktılar. Hadi bıraktılar geri nasıl çıkmayı başardılar."
"B-ben bilemiyorum"
"Bana ihanet mi ettin emre" diye sakinlikle sordum. Gözlerini kaçırmadan gözlerimin içine bakıyordu. "Vera hanım. Asla! Ölürümde etmem!"
Yüzüne doğru yaklaştım.
"O zaman bana bir cevap vericeksin emre. Bu odaya nasıl girdiler?" Başını eğdiğinde elimi kaldırıp sağlam bir tokat attım.
Sola doğru eğilen başını çenesinden tutup kaldırdım.
"Gözlerime bak!" Sıktığım çenesiyle yüzünü buruşturup sert ifadesiyle yüzüme baktı.
"Nasıl!?" Diye bağırdım avazım çıktığı kadar.
"Eğer bana inanmıyorsanız beni hemen öldürün. Benden şüphe edeceğinize bunu göreceğime ölürüm daha iyi" dedi dişlerinin arasından. İttirerek bıraktım çenesini. İçeri giren volkan hızla yanıma geldi.
Emreye yazarken aynı anda volkanıda çağırmıştım. "Al bunu götür volkan. Gözüm görmesin"
Volkan emrenin kolundan tuttuğu gibi dışarı çekiştirdi. "Vera hanım öldürün beni! Bu utançla yaşatmayın!"
Dışarı çıktıklarında telefonumun ışığı yanıp söndü. Elime aldığımda bilinmeyen numaradan mesaj gelmişti. İçime dolan korkuyla mesaja bastım.-kuşku, şüphe insanı yer bitirir vera sarhan. Ömrün boyu seni bu şüphelerle yaşatmaya ant içtim.
Fakat şunu da unutma. Eğer düşmanını göremiyorsan yakındakilere bak... -KESKİNSinirle gülmeye başladım. Benimle resmen dalga geçiyordu. Telefonu yavaşça cebime koydum. Yere düşen fotoğrafı elime aldım. Uzunca inceledim. Uzaktan yakınlaştırarak çekildiği çok belliydi. Emre hep kapıdaydı. İçeri hiç girmemişti. Başka biride yukarı gelmemişti. Karaca dışında.
Fakat karaca içerdeykende fotoğraf masamdaydı. Eğer dışardan biri girmediyse ve çıkmadıysa hala içerde biri olmalıydı!Başımda hissettiğim soğuklukla geç kaldığımı iliklerime kadar hissettim.
"Keskin sizden her zaman bir adım öndedir vera hanım." Diyen kalın ses tonlu adam silahı biraz daha bastırdı. Aşırıya kaçan bir rahatlıkla adama doğru döndüm. İçimde fırtınalar kopuyordu. Silahın soğuk namlusu alnıma değerken adamı baştan aşağı inceledim.
"Çeksene tetiği" dedim yarım ağız bir sırıtmayla. Baştan aşağı siyah olan adamın yüzünde maske vardı.
"Elbet onu da bir gün zevkle yapacağım vera hanım.."
dediği şeyle kahkaha atarken o da gülmeye başladı.
"Ne oldu sahibinin götü mü yemiyor yoksa" kahkahalarımız devam ederken bir anda durduk. Silahı başımdan indirdi. Fakat hala bana doğrultuyordu.
"Her şeyin bir zamanı var... daha yeni başlıyoruz vera hanım" silahını beline yerleştirdi. Onu şu an öldürmeyeceğimi nerden biliyordu. Neden bu kadar rahattı?
Dudaklarımı yalayıp yavaşça adamın kulağına doğru yaklaştım.
"O sahibine söyle karşıma çıksın! Yiyorsa.."
geri çekildiğimde önümde hafif eğildi. Arkasındaki masadan çantamı eğilerek aldım.
"Bir daha da o pis bedeninizi ve isminizi böyle saçma oyunlar için mekanıma sürmeye kalkmayın. Belli ki sahibin oyun oynamayı seviyor. Alasını oynarız.." diyerek odadan çıktım. Çıktığım anda kaçacağını adım gibi biliyordum. Yakalayamacağımıda..
Ama yine de adamlarıma işaret verdim. Verir vermez hepsi odaya doluştu. Elleri boş dönünce şaşırmadan kozadan çıktım.
Arabama bindiğimde hızla eve doğru sürdüm. İhtimaller kafama doluşuyor düşüncelerimi durduramıyordum. Bu kirli bir oyuna dönüşecekti. Ve kaybeden asla ben olmayacaktım.Eve kendimi attığımda nasıl ordan çıktım nasıl geldim bilmiyordum. Peşimden volkan girdiğinde konuşmaya başladı. "Vera bunu emre yapmaz. O sana bize yıllardır sadık.." sözünü keserek girdim.
"Biliyorum volkan dikkatimi dağıtmak istediler başardılarda. Fotoğrafı bırakan adamın içerde olduğunu farkedemedim"
Şok ve korkuyla bana doğru yaklaştı. "İyi misin sana bir şey yaptı mı" olumsuzca kafamı salladım.
"Köstebeklere haber sal. Telefonlarıda devreye sok. Çok kanlı bir oyunun içine giriyoruz" dedim hırsla.
Kozadaki bütün üyelerin daha üye olmadan telefonlarına erişim sağlamıştık. Kameralarına ulaşabiliyor ayriyeten dinleyebiliyorduk. Yanlarına yerleştirdiğim köstebekler nerdeyse hepsinin sağ koluydu.
"7/24 dinlenecek o telefonlar. En ufak şeyi bile kaçırmayacaksınız volkan. Köstebeklerede aynı talimatı ver. Her an tetikte olsunlar."
"Vera hala karacanın telefonuna ulaşamadık" dediğinde sinirle baktım.
"Ulaşın o zaman volkan!"
Kafasını sallayarak çıktı.
Tablonun önüne giderek oturdum. Sinirim asla geçmiyor düşündükçe daha da hırslanıyordum.Oturduğum deri koltukta arkama yaslanıp gözlerimi kapattım.
Önüme düşen gölgeyle derin bir nefes aldım.
Kokusu burnuma dolduğunda gözlerimi açtım.
Kollarını göğsünde bağlamış çocuğunu azarlamaya hazırlanan ebeveyn gibiydi.
"Adet edindin buraya gelmeyi"
"Neler oldu bugün?"
Sorduğu soruyla histerik bir kahkaha atıp ayağa kalktım.
"Beceriksiz olduğun kadar yüzsüzsünde karaca"
"Ne diyosun sen yine"
Sırıtarak yaklaştım.
"Diyorum ki gördüğüm kadarıyla keskin konusunda bir bok beceremedin. Burnumun dibine kadar girdi. Girmekle kalmadı beni namlunun ucunda bıraktı!" Dedim sonlara doğru yükselen sesimle.
"Sözde araf karaca korumak istiyordu beni. Çok acınasısın"
Arkamı dönüp gidiyordum ki kolumdan tuttu.
"Sana silah mı çekti?"
Üç kere alkış yaptım.
"Çok zekisin sen!"
Kolumdaki elini çekip tekrar ellerini göğsünde kavuşturdu.
"Geçici bir süreliğine kozayı devralıyorum. Sende gerekmedikçe evden çıkmıyorsun"
Güçlü bir kahkaha atmaya başladım. Karnımı tuta tuta gülüyordum. Fakat onun yüzü gayet ciddiydi.
"Siktir git!"
"Vera son sözü söyledim. Bitti!"
"Karaca benim sabrımı zorlama. Çocuk yok karşında. Sen kimsin de kozanın başına geçeceksin. He birde evden çıkartmayacaksın beni! Kendine gel!"
"Can güvenliğin için bu gerekli. Sana karşı olanlar benim başa geçtiğimi görünce yelkenlerini indirecekler. Keskin onlara ne vadediyorsa ben onların direkt önüne koyacağım"
"Öyle bir şey olmayacak. Korkak gibi evime sığınmayacağım!"
"Vera.."
"Öyle bir şey olmayacak dedim!"
Masaya fırlattığım çantamı alarak koşar adımlarla dışarı çıktım.
Arabama binip son gaz sürmeye başladım.
Derin ve sık nefesler alıyordum. Fakat öfkem geçmiyordu. Lastikler asfaltta ağlarken sanırım tek ağlayan lastikler değildi. Kendimi yuvamda bulduğumda kocaman ihtişamlı eve baktım. Yavaşça arabadan indim. Bahçe kapısı anında açılırken içeri girdim. Koşuşturduğum kahkahalarla güldüğüm bahçeye baktım. Sanki biz yokken bütün çiçekler çimenler solmuştu, boynunu bükmüştü. Korumalardan biri yanıma geldiğinde ona bir şişe şarap almasını söyledim. Havuzun başındaki eskimiş ahşap sandalyelerden birine oturdum. Biraz sonra istediklerim geldiğinde şişeyi açıp kafama dikledim. Çantama koyduğum eskimiş kağıdı elime aldım.
"Sevgili veram,
Sen doğduğunda anladım. Senin için tüm cihanı karşıma alabilirdim o an. Zaman durdu sanki. Bembeyazdın parlıyordu o yüzün.
Kendini yırtarcasına ağladın. Haykırıyordun sanki. Senin ağlamana ben bile dayanamamıştım. Kimse seni susturamıyordu. Bu dünyaya geldiğine pişman gibi bir halin vardı. Sonra seni kucağıma aldım. Veram.. veram.. fısıldadım kulağına bir anda kesildi ağlaman. Omuzlarıma nasıl bir yük bindiğini düşündüm. Seni canım pahasına koruyacak herkesten sakınacaktım. Söz verdim kendime...
Doğduğun gece o kadar soğuktu ki. İliklerimize kadar üşüyorduk. Yağan kar düşmanlarımızın izini gizliyordu.
Ama düşman hep yakınımızda ensemizdeydi. Sadece bir saatliğine vakit bulabilip hızla yanına koşmuştum. İki elim kanda olsa gelicem diye söz vermiştim annene. Öyle de oldu... şimdi bu güzel yüzünü küçücük bedenini nasıl bırakıp gidecektim hainlerin arasına. Bunu düşünüp durdum. Seni kucağımdan bırakınca tekrar ağlamaya başladın. Benimde senden farkım yoktu gözlerimdeki yaşlar durmuyordu. Utandım kendimden o an. Rafet sarhana bu yakışır mı diye sorguladım. Annen arkamdan yalvarıyordu bizi bırakma diye. Mecburdum.
Gidiyordum. Ölüme bile bile yürüyordum. Son kez abine annene ve sana baktım. Sonra sert ayaz beni içine aldı. Göz gözü görmüyordu.
O gece seninle birlikte bende yeniden doğdum kızım. Her yerimin uyuştuğunu hissediyordum. Son kez göğe baktım. Sen onları koru allahım. Ağzımdan çıkan son sözler bunlardı. Ağzımdan kanlar gelirken beyazların arasından biri belirdi. Daha bitmedi der gibi sıktı omzumu. Vedat Karaca.
Seni bir kez daha görmemi sağlayan Vedat Karacadan başkası değildi kızım. Bu yazdıklarımı ne zaman okursun bilmiyorum.
Ama bu ismi unutma veram. Tekrar sana kavuşmamı sağlayan bu ismi ben unutmayacağım çünkü...Rafet Sarhan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELPİDA
RomanceKaraca her nefes aldığında ömrümden azalıyordu. Karaca sonumu hazırlıyordu. Onun yanındayken sinsilik damarlarımızdan gözlerimize ulaşıyordu. Sırtımdaki zorundalıkların yükü özgür ruhumu sıkıştırıyordu. gözlerindeki duyguyu anlamıştım. Kavruluyor...