ACI GERÇEKLERİN SONSUZU(19)

17 1 0
                                    

Ne zaman bu raddeye gelmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ne zaman bu raddeye gelmiştim. Herkesi parmağımda oynatırken birilerinin de beni parmağında oynatabileceği ihtimali kaçmıştı gözümden. Kış gecesinin sonuçları ağır oluyordu. Hala devam ediyordu cezası. Keskine çalışan bir kaç üyeyle işim nerdeyse bitmişti. En sona da vahideyi bırakmıştım. Kocasına çoktan haber gitmişti. Kozadaki bütün haklarını bana devrettiğini ileten bir mail attığında iş tamamdı. En azından bu diğer üyeleri bir süreliğine sustururdu. Karacayla bir vakıf üzerine anlaşma yapan poyraz refayı da unutmamış hakkında çokça bilgi edinmiştim.
Kendisi silahlarla ünlenmiş biriydi. Masum yüzünün ardında çok korkunç bir adam yatıyordu. Amacının kozaya girmek olduğunu düşünsemde içimden bir his daha farklı hedefleri olduğunu söylüyordu.

Toplantı salonundan kendi çalışma odama geçmiştim. Bütün mailleri didik didik incelemiş bir açık aramıştım.
Bir şey bulamayınca kendimi geriye yasladım.
24 saatim dolmak üzereydi. Keskinin adımından hem çok korkuyor hemde bir an önce olsun bitsin istiyordum. Bir anlık sıkılganlıkla ayağa kalktım. Odanın içinde bir kaç tur attım. Düşünmekten beynim patlayacaktı. Denizi ve cenkeri kontrol ettikten sonra bar kısmına inmeye karar verdim. Koza her zamanki gibi çok kalabalıktı. Locaya çıkmak yerine bara geldim. Barmen güzel şovlarını sergilerken kızlar direğin üstünde süzülüyordu. Yanımda hissettiğim karartıyla döndüm.
"Hala burdasın" dedim sorarcasına
"Seni bekledim" dediğinde dudağım kıvrıldı. Son ses çalan şarkı bir kurşun sesiyle kesildiğinde hızla arkamı döndüm. Aynı hızla karaca beni arkasına alırken savruldum.
"Eğlence bitti millet!" Diye bağıran yabancıya baktım.
"Keskin!"
Karacanın ağzından kısık sesle dökülen isim kalbime ok gibi saplanmıştı sanki. İnsanlar bağıraşarak kozayı boşaltırken hala karacanın arkasındayım. Arkasında bir orduyla giren kişinin keskin olduğunu idrak etmemle karacanın arkasından çıktım. Elindeki silahta olan gözlerim sanki alev saçarak gözlerine çıktı. Bir elim yavaşça belime gitti.
"Sonunda tanışabildik sarhan"
"Sonunda deliğinden çıkabildin keskin" dedim.
Gözleri karacayı bulmuştu. Karaca ise belindekini çoktan doğrultmuş tetikteydi.
"Sakin ol eski dostum. Amacım asla zarar vermek değil"
Yüzündeki gülümseme bir an olsun solmuyordu.
"Bir tatsızlık çıkmadan siktir git keskin!"
Karacayı çok kez öfkeli görmüştüm ama bu sefer ki başkaydı. İzler taşıyordu gözlerinde, kanlı izler..
"Ben sadece saygı değer vera sarhanla iki kelam etmek istiyorum" diyerek elindeki silahı beline soktu. Elimi karacanın koluna götürdüm. Hafifçe ittirerek silahını indirttim.
"Mümkünse baş başa" dedi imayla.
Karaca atılacakken kolundan tuttum. Keskinin arkasındakiler silahlarını indirirken bizimkiler hala doğrultuyordu. Ne ara geldiğini görmediğim volkana keskine doğru işaret ettim.
Keskin iki elini kaldırdı yanına giden volkan belindeki silahı aldıktan sonra üstünü aradı keskinin.
"Vera sakın.." diyerek elime sarıldı.
"Bir şey olmayacak karaca"
Sıkıca gözlerini yumduktan sonra elimi istemeye istemeye bıraktı.
Bir adım ileri çıktım.
Elimle odama doğru buyur ettim.
İçeri yürürken son kez karacaya baktığımda kendini tutmaya çalışıyordu.
Bunu bekliyordum fakat bu kadar alenen ve erken değildi.
Keskin odama girdiğinde masamın önündeki koltuğa oturdu.
Tetikteydim.
Vitrine giderek bir viski şişesi iki bardak aldım.
Bardağı önündeki sehpaya koyarak doldurdum. Doldururken gözleri bir an olsun benden ayrılmıyordu. Karşısına oturmak yerine kendi sandalyeme oturup viskimden bir yudum aldım.
"Anlat bakalım keskin bu sefer hangi boş tehditlerini dinleyeceğim?" Dedim dümdüz bir sesle. Geldiğinden beri gülümseyen dudakları bir anda soldu ve gözlerini öfke bürüdü.
"Külü getireceksin sarhan hemde hemen"
Dudağımın kenarı kıvrıldı.
"Anlıyorum ölümü kabullenmek zor ama hayat devam ediyor.."
Yumruk yaptığı elini masaya vurduğunda ona baktım.
"Sen kabullenebildin mi sarhan? Babanın kanları evinize dökülürken sindirebildin mi?" Dediğinde buz kesildim.
Gülümseme sırası bendeydi.
Gülümsemem genişledikçe öfkesi daha da artıyordu.
"Kabullenemedim ama şöyle bir gerçek var ki intikamımı çok acı bir şekilde aldım. Almaya da devam ediyorum."
"Bu sana son uyarım sarhan külü bana getir yoksa neyin var neyin yok hepsini gözünün önünde yok ederim"
"Söylesene keskin. Kül senin için neden bu kadar önemli adam resmen zaafın olmuş"
Sinirle ayağa kalktı. Ben ise rahatımı hiç bozmadan ona bakıyordum.
"Ayrıca yıllardır korkak gibi gizlenen biri için çok iddialı laflar bunlar"
"Şimdi anlıyorum rafet sarhanın seni bir hazine gibi korumasını... sizin kanınız aynı akıyor"
Yavaşça ayağa kalkıp önüne yürüdüm.
Başımı dikleştirerek tam gözlerinin içine baktım.
"Ve inan bana babamın sana yaptıklarının bin katı seni bekliyor keskin"
Histerik bir gülüş attı.
Yüzüme yaklaştı sinsi bir yılan gibi.
Geri adım atmadım.
"Sana bir sır vereyim sarhan" diye fısıldadı.
"O kış gecesi.."
sağ tarafıma doğru eğildiğinde elim belime gitti.
"Araf karaca da ordaydı. Tek şahit gözler onunkiydi" diye fısıldadığında bütün her şeyim dondu. Geriye çekilip odadan çıktığında hala dikildiğim yerde duruyor baktığım noktaya bakıyordum...
O soğuk geceyi tekrardan yaşıyor tekrardan kavruluyordu bedenim acıyla.
Dışarda büyük bir gürültü koptuktan sonra bir anda fazlasıyla sessizleşti.
Ben ise hala olduğum yerde dikiliyordum.
İçeriye bir kaç kişi doluştuğunda gözlerim sadece karacadaydı.
"Araf hariç herkes dışarı çıksın" dedim yorgun bir sesle. Bakışlarımdan çok şey anlamıştı.
Ama ben daha ne düşünmem gerektiğini anlamamıştım.
Sadece fazlasıyla kırıklarla doluydum.
"Ne dedi o piç kurusu sana!"
"Külü istiyor"
Bir elini başına götürüp sıvazladı.
"Keskin bana dedi ki.." dedim yere bakarak
Sesim titriyordu.
"O gece araf karacada ordaydı tek şahit oydu" sonlara doğru kısılan sesimle kendimi küçücük hissediyordum. Gözlerimi tekrar karacaya çevirdim. Şaşkın yüzünün içinde birazcıkta öfke kırıntıları vardı.
"Bir şey demeyecek misin?"
"Neden söylemedin"
"Neden benden sürekli bir şeyler saklıyorsun!"
"Sana defalarca sordum. Sana yalvardım karaca sana yalvardım!"
Yavaşça yükselen sesim beraberinde göz yaşlarımı getirdiğinde arkamdaki sandalyeye çöktüm.
"Söyleyemezdim. Bilince ne olucak sanıyorsun. Acına acı katmaktan başka bir şey değil"
Dediğinde dizlerime gömmüş olduğum kafamı kaldırdım.
"En azından yalanlarla kandırılıp bir yalanla yaşamayacaktım!"
"Babanın vasiyeti böyleydi! Söyleyemezdim!" Diye bağırdı karaca.
"Sence babamın vasiyetine sonuna kadar uyduk mu bu zamana kadar" dedim ayağa kalkarak.
Yerimde duramıyor bir o yana bir bu yana yürüyordum. Karaca yanıma gelip iki kolumdan tuttu.
"Vera yapamazdım. Senin için. Baban için.."
"Sana güvenmiyorum ve her gün sana güvenmemem için bir sebep daha veriyorsun bana"
Birden kendine çektiğinde dumura uğradım.
Bir eliyle sırtımdan tutuyor bir eliylede saçlarımı okşuyordu.
"Senin için... senin için.." dedi fısıldayarak.
Yine bana kabullendirmeye çalışıyordu bir şeyleri. Kokusunu derince içime çektim.
Çok huzurluydu burası. Çok...
Ama yanlış yerdi. Baştan aşağı yanlış.
Kendime gelerek geri çekildim.
Hiçbir şey söylemeden kapıdan çıktım.
Yürüdüm boş bakışlarla.
Arabaya binip volkanı bekledim.
Volkan fazlasıyla sessizdi. Garipsedim.
"Neden hiç konuşmuyorsun?"
"Olacakları önceden tahmin ettiğim için söyleyecek çok fazla söz bırakmadın"
Kafamı sallayarak cama döndüm.
Biraz olsun beni anlamaya çalışsa nolurdu sanki.
Bütün bunları sevdiklerimi korumak için yaptığımı anlasaydı...

Eve geldiğimde üstümü değiştirip biraz aynaya baktım. Kendimi hayatı sorgulamayı bırakmalıydım. Vakit kaybıydı. Duygularımı içimden söküp atabilsem belki o zaman mantığımı konuşturup herkese boyun eğdirebilirdim.
Ama olmuyordu, olamazdı. Herkesin bir zaafı vardı çünkü dünyadaki en ruhsuz en hayatsız insanın bile bir zaafı olmak zorundaydı.
Sonunda hayal dünyamdan çıkabildiğimde salona inmeye karar verdim. Gördüğüm görüntüyle kaşlarımı çattım.
Deniz çantasını koluna takmış hazırlanmış bir şekilde koltukta oturuyordu.
"Hayırdır nereye böyle?"
Beni görünce ayaklandı.
"Biraz dışarı çıkmam lazım bir saatlik bir işim var" dedi tedirgin bir ses tonuyla.
"Ne işiymiş bu"
"Bir kaç gün öncesinden bir arkadaşıma sözüm vardı işle ilgili"
Kaşlarım daha çok çatılırken denizi süzdüm. Terlemişti. Sakladığı elleri hafiften titriyordu.
Yavaş adımlarla yaklaştım.
"Tamam birlikte gideriz" diyince gözleri büyüdü.
"Olmaz! Yani tek gitsem daha iyi olur"
"Gidemezsin o halde"
Öfkeye bürünen gözleri bana döndü.
"Ne demek gidemem zorla mı tutacaksın beni bu evde!" Diye aniden bağırmaya başladı.
Aklımdaki senaryoların bir an önce çıkması gerekiyordu. Yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı.
"Sakin ol deniz. Bir süreliğine bu böyle olmak zorunda senin için.."
"Umrumda değil zaten beni senelerdir yalnız bıraktın. Şimdi mi aklına geldi beni düşünmek.
Bu zamana kadar tek başımaydım şimdi de tek başıma kararlar verebilirim!"
Öfke benim damarlarımda da akmaya başladığında bir adım daha yaklaştım. Gözlerimdeki uyarıyı gördüğünde biraz olsun köşesine sinmişti. Gürültüyü duyan cenker aşağı indi.
"Noluyor yine"
Denizin suratını gören cenker yanına gitti hızlıca kolundan tutmaya çalışınca deniz hışımla çekti kendini.
"Noluyor deniz ne bu halin?"
"Umrundaymış gibi sorma birde cenker! Hiçbirinizin umrunda değilim tek yaptığınız rol kesmek oyun oynamak!"
Cenkerin şaşkınca bir adım geriledi.
"Saçmalama tabiki umrumuzdasın sana böyle düşündürten ne allah aşkına!"
"Yeter!" Diye bağırdım.
Dediği şeylere bağırıp çağırmak istiyordum. Senelerdir seni izliyorum bir hazine gibi koruyorum, peşine tonlarca adam takıyorum demek istedim.
Fakat daha da korkacaktı. Biliyordum.
"Bu saçma sapan düşüncelerden bir an önce çık deniz! Kimsenin rol yaptığı falan yok farkındayım ağır geliyor ama sadece bir süreliğine diyorum."
İki elini saçlarına götürüp çekti.
"Sen neden terliyorsun?" Diye şüpheci bir şekilde sordum.
Korkuyla dönen yüzü kafamdaki tilkileri daha da tepiştiriyordu.
"Ellerinde titriyor?"
"Sinirden neyden olucak başka!" Diye bağırdı.
İnkar ve savunma.
"Sinirden öyle mi!"
Adeta gözüm dönmüştü. Ne ara yanına gittim çantasını her yere saçtım bilmiyorum.
Fakat çantasından düşen minik paketi gördükten sonra film kopmuştu.
"Deniz bu ne!" Diye bağırdığımda çoktan ağlamaya başlamıştı.
"Vera ben.."
"Ne zamandır zehirliyorsun kendini! Nasıl yaparsın böyle bir şeyi!" Diye avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Sen beni bıraktığından beri! Kimsem kalmadığından beri!"
Yüzüm yanıyor vücudum titriyordu.
"Kimden alıyorsun bunları! Satıyor musun yoksa!"
"Yemin ederim satmıyorum. Allah belamı versin ki sadece kullandım!"
"Kim deniz? Kimden alıyorsun! Söyle, söyle ki onların anasını sikeyim! Söyle!"
"Tamam vera sakin ol deniz iyi değil" dedi cenker kolumdan tutarak. Denize baktığımda hüngür hüngür ağlıyordu. O an kalbime giren sızı kendini belirtmişti.
"Hay sikiyim!" Dedim elimdeki paketi fırlatarak.
"Bak deniz elimden bir kaza çıkmadan söyle kimden alıyorsun"
"Bilmiyorum tanımıyorum. Bir arkadaşım alıyor torbacıdan bende ondan alıyorum"
"Tamam kim o arkadaşın hadi güzelim söyle" dedim ses tonumu yumuşak tutmaya çalışarak.
"Onun bir suçu yok zarar verme ona" dedi telaş yaparak.
Derin bir nefes aldım. Sakin ol vera. Sakin ol.
"Bir şey yapmayacağım arkadaşına deniz. Lütfen! Söyle artık"
"Söz ver bana ona dokunmayacaksın onun bir suçu yok yoksa söylemem"
Fazla endişeliydi.
Yanına gidip ellerini tuttum.
"Söz veriyorum. Arkadaşına hiçbir zarar vermiycem tamam mı? Söz"
"Burak.. beni caddede bekliyor şu an"
Telefonundan fotoğrafını ve beklediği cafeyi gösterdi.
"Yukarı çık odandan da çıkma" dedim yüzüne bile bakmayarak.
Biraz duraksayıp yavaş adımlarla yukarı çıktı.
"Cenker denizin yanına git sakinleştir onu bir saate gelicem" diyip evden çıktım.
Nasıl kaçırırdım bunu gözden
Nasıl atlardım
Ne seviyede bağımlıydı nasıl bıraktıracaktım bunu iyi bir yol izlemezsem denizi sonsuza kadar kaybedebilirdim.
Kim bilir bu raddeye gelene kadar içinde neler yaşamıştı nasıl ortamlara girmişti.
Denizin verdiği adrese yaklaşırken aklımda bu işin başındakini tanıdığım gerçeğiydi.
Uyuşturucunun başındaydı ve ben en yakınımı zehirleyen kişiyle aynı masaya oturmuştum.
Başka ihtimal yoktu ve bunun önünü kesemeyecektim.
Gerçekler en başından beri çok acıydı.
Kozanın içindeki pisliklerden biri benim hayatıma sıçramıştı.
Aksi mümkün değildi...









Oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen🙏🏻 Desteğinize ihtiyacım var🥰

ELPİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin