İLK(29)

9 1 0
                                    

Vücudum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







Vücudum.. vücudum...
sızlıyordu.
Nerdeydim..
Karaca bulmuş muydun beni..
Çok soğuk bir kar tanesi.. kar tanesi...
Kar tanesi üşür müydü
Üşüyordum.
İnledim acıyla. Ne zaman bitecekti
Uyanmak istiyordum göz kapaklarım neden açılmıyordu.
Keskin...
Nerdeydim.

Zorlukla araladım gözlerimi kurtulmamış mıydım. Aynı yerdeydim hala.
Saat kaçtı? Yoksa günler mi geçmişti.
Zihnime olanlar birer birer doluştuğunda gözlerimi iyice açıp kafamı kaldırdım. Dehşetle vücuduma baktım. Üstümde beyaz uzun bir tişört vardı. Yorganı kaldırdığımda bacaklarımı gördüm. Boydan boya sarılmıştı. Bacaklarıma bakınca burnuma gelen plastik kokusuyla midem bulandı. Sonra göğsüme baktım. Canım yanıyordu ama vücuduma baktıkça öfkem daha çok üste çıkıyordu. Yorganı tamamen kaldırarak yataktan çıktım. Dışarı baktım demir parmaklıklı pencereden. Hava kararmak üzereydi. Zar zor oturur vaziyete geldim. Hiçbir yerim tutmuyordu sanki.
Topla gücünü vera. Topla...
Sinir kat sayım giderek artarken ayağa kalktım. Bir adım.. iki adım...
"Ah!"
Elimle duvara tutundum.
Şimdi değil...
Üçüncü adım... dördüncü adım...
"Keskin!" Sesim çıkmıyordu.
"Keskin!!"
Derin bir nefes aldım.
"Keskin!!!" Son gücümü keskinin adını haykırmakla harcamıştım sanırım.
Bacaklarım beni taşıyamıyordu.
Titreyen bacaklarım beni daha fazla tutamazken yere düştüm. O sırada kapı hışımla açıldı. Yanıma koşan keskini görünce ittirdim.
"Orospu çocuğu!!"
"Hayatını sikicem senin hayatını!!"
Keskin iki kolumdan tutarak yatağa sürükledi.
"Şu haldeyken bile bana kafa tutuyorsun ya sarhan!" Dedi sitemkar bir şekilde.
"Ben sana daha neler yapıcam"
"Dün yalvarırken hiç öyle demiyordun ama"
"Ölsem sana yalvarmam köpek!"
"O kadar emin olma sarhan"
Zar zor beni yatağa yatırdığında sakinleşmek zorunda kaldım. Yatağın kenarına bir sandalye çekip oturdu. Yüzüne bakmıyordum.
Ama o dikmiş gözlerini inatla bakıyordu duygusuzca...
"Nasıl hissediyorsun" diye sorunca şaşkınca yüzüne baktım.
"Birde soruyor musun ruh hastası!"
Pişkince gülünce sinirlerim iyice tepeme çıkmıştı.
"Kaç gündür burdayım"
"Bir haftadır sarhan" diyince hala burda olmama şaşırmıştım.
"Sen şimdi beni nasıl bulamadılar diye düşünüyorsundur... ben istemedikçe seni bulamayacaklar sarhan"
"Türkiyede değiliz değil mi" dedim korkuyla..
"Zeki şey seni.."
"Bana bak keskin ben sabırlı bir insan değilimdir ve inan sana boyun eğeceğime kendi canıma kıyarım daha iyi!"
"Öyle bir şey olmayacak sarhan... senin kanın benim elime akacak merak etme"
Gözlerimi sakinleşmek ister gibi kapatıp derin bir nefes aldım.
Bu haldeyken işkencelerine devam etmezlerdi herhalde. Gerçi ben bu haldeyken nasıl bir atak yapacaktım onu da bilmiyordum.
"Burdan bir çıkayım.." dedim kafamı sallayarak. Histerik bir kahkaha attıktan sonra ayağa kalktı. Masadan ilk yardım çantasını alıp yanıma tekrar oturdu.
Ne yapacağını anlayınca "sakın bana dokunmaya kalkma" dedim sert bir tonlamayla elindeki çantayı hışımla aldım.
"Bir haftadır ben yapıyorum ama sen bilirsin" dedi piç sırıtışıyla.
Onu görmezden gelerek bacaklarımdaki sargıyı açtım. Çok kötü gözüküyordu. Birçok yeri yanmıştı.
Çantadan kremi çıkarıp sürmeye başladım. Keskin ise kollarını göğsünde birleştirmiş beni izliyordu.
"Sırtına nasıl yapacaksın çok merak ediyorum"
Dudaklarıma sahte bir gülüş yerleştirip
"Yapmam bende o zaman" dedim.
"Yapmazsan enfeksiyon kapar  böylece bu yatakta yatmaya devam edersin"
Yüzüme bir sırıtış yerleştirip bacaklarımı yataktan sarkıttım.
"Hadi beni boşverelim ve senin gerçek amacını konuşalım"
"Amacım belli sarhan"
Yapmacık bir kahkaha attıktan sonra iki elimi dizimin üstüne koydum.
"Yapma keskin. Kandırma beni" dedim hülyalı bir şekilde.
Ona doğru eğildim sırtımdaki acıya rağmen.
"İkimizde amacının sadece koza olmadığını biliyoruz. Güçle ilgili bir problemin yok anladığıma göre parayla da yok."
İçinde saf bir öfke duyduğuna adım kadar emindim. Aileme karşı bana karşı özellikle karacayla aralarında anlamlandıramadığım bir şey vardı. Bir elini çenesine götürüp sıvazladı.
"Bu bir açgözlülük mü?"
Düşünüyormuş gibi gözlerimi yukarı diktim.
"Hmm... yoksa çocukluktan kalma bir travma mı?"
Keskinin kafasındakiler yüzüne yansıyınca biraz daha devam ettim.
"Yoksa bir kıskançlık mı?"
"Yeter!" Diye bağırınca sırıtarak bakmaya devam ettim.
"Amacın her neyse ulaşamayacaksın"
Keskinin giderek artan öfkesi giderek beni de keyiflendiriyordu. Madem elimden bir şey gelmiyordu bende dilimle vururdum.
Keskin sinirle bana doğru eğildi.
"Ben amacıma çoktan ulaştım sarhan. Rafet sarhanın kanını çoktan akıttım. Ne yazık ki seni es geçtim. Yoksa zaten her şey benimdi!"
Söylediği cümleler kalbimi delip geçsede kendimden ödün vermedim.
"İşte o yüzden hiçbir zaman ulaşamadın amacına. Beni hafife alarak, beni -es- geçerek yıllarca saklandın. Bir korkak gibi kaçtın!"
Keskin iki yumruğunu da sıkıyordu.
Durmadım hiçbir zaman durmadığım gibi.
"Sen sadece basit bir pezevenktin kozada. Başka hiçbir sıfatın yoktu. Hiçbir zaman olmadı da. Hop! Bir cümleyle keskin adı babamın sayesinde silindi. Seni paketleyip bir lağım çukuruna attılar."
Keskin hışımla omuzlarımdan tutarak benimle birlikte kalktı. Beklemediğim bir şekilde sırtımı duvara vurduğunda acıdan nefesim kesilmişti.
"Seni öldürmeyeceğim sarhan! Senin her aldığın nefesi sana zehir edeceğim!"
Kendine çekip tekrar duvara vurduğunda gözlerimi sıkıca kapattım. Gözlerimden akan yaşlarla birlikte yere çöktüm.
Aldığım nefes batıyordu. Sıcacık bir sıvı sırtımdan belime kadar ilerliyor oraları yakıp geçiyordu. Keskin hızını alamayıp her yeri dağıtmaya başladı. Sonunda durup bir parmağını bana doğrulttu.
"Yıllardır seni izliyorum her hareketini aldığın nefesi bile biliyorum! Hala kendini en güçlü sanıyorsun sarhan! Çok yanılıyorsun!"
Duyduğum şeyler bir şok dalgası yaratmıştı.
Dizlerimin üstünde acıdan kıvranırken kendimi taşıyamayarak yere bıraktım. Üstümdeki beyaz tişört kana bulanmıştı.
Keskinin öfkesi dinmiyordu...
İki elini saçlarına götürüp volta atmaya başladı. Kendiyle fazlasıyla savaşıyor gibiydi.
Hışımla yanıma gelerek saçımdan tutup ona bakmamı sağladı.
Ağzını açacağı sırada gözleri sırtıma gitti. Saçımdaki eli yumuşarken elini ittim.
"Dokunma bana" dedim zar zor çıkan sesimle.
Son gücümle duvardan tutunarak kalkmaya çalıştım.
Belki de onu öfkelendirmem saçmaydı ama ona ufacıkta olsun bir zarar vermek istiyordum ve başarıyordum da.
Yıllardır beni izlemesini nasıl farketmemiştim.
Birçok açık vermiş olmalıydım. Belki de bağlantılarımdan haberdardı bu yüzden bu kadar rahattı.
Üstelik daha hangi ülkede olduğumuzu dahi bilmiyordum. Beni hiçbir iz bırakmadan başka bir ülkeye kaçırması sandığımdan daha güçlü olduğunu gösteriyordu.
Onun hayatının bir noktasındaydım.
Fakat nasıl bir noktada olduğumu anlayamıyordum.

Tutunduğum duvardan kayarak tekrar yere düşmüştüm. Fazla yaralıydım. Her yerim yara bere içindeydi. Bütün vücudum acıyordu bu yüzden gücümü toplayamıyordum.
Sert ve sesli açılan kapıya baktığımda Kül hem endişeli hemde şaşkındı. Muhtemelen sesleri duyup gelmişti. Gözleri sırtıma gittiğinde biraz daha açıldı. Berbat gözüküyor olmalıydım.
Kül kolumdan tutarak yerden kaldırdı ve yatağa yatırdı.
Yatağa yatmamla sırtım daha çok acırken gözlerimi kapattım ve inleyerek onlara arkamı döndüm. Yorganı ve yastığı elimle sıkıyor ses çıkartmamaya çalışıyordum.
Uyumak istiyordum. Yorulmuştum.
Fazlasıyla...
Çıkmak istiyordum burdan Karacanın yüzü gözlerimden gitmiyordu. Ondan uzun zamandır bu kadar uzak kalmamıştım.
Şu an ne haldeydi? Ne yapıyordu?
Kapı kapanma sesi geldiğinde çıktıklarını sanarken sandalye sesi duydum.
Sırtımdaki ellerle geriye dönmeye çalıştım.
Fakat artan acım buna engel oldu.
"Rahat dur sarhan"
Bir eliyle yorganla belimden aşağısını örttü.
"Kan kaybından ölmeni istemeyiz değil mi"
Tişörtü sıyırmaya başladığında içimden engel olmak geliyordu fakat yapamıyordum. Kollarımla göğüslerimi sardım.
Burda olduğumdan beri kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Çaresizlik en sevmediğim şeylerden biriydi. Zihnim benden bağımsız onca şey üretirken bedenim donup kalıyordu böyle anlarda.
Tekrar gelen ağlamamla yüzümü yastığa gömdüm.
"İnsanlar ağlar sarhan. Saklamana gerek yok"
Tişörtümü enseme kadar sıyırdıktan sonra tahminime göre yarayı temizlemeye başlamıştı. Ne derecede bir yara olduğunu bilmiyordum. Dikiş var mıydı? Dün en son sandalyeye bağlı olduğumu hatırlıyordum.
Acı bütün anılarımı silmişti sanki.

ELPİDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin