Ne zaman sızdığımı bilmediğim parkelerden donmuş bir şekilde uyanmış, cenker ve denizi kontrol etmiş ve kozaya gelmiştim.
"Buldun mu?"
"Evet korhanın mallarıymış"
"Böyle bir şerefsizlik anca ondan beklenir"
"Şirketi çok boşladın son ayda yaptığımız satışlar epey düştü"
"Biliyorum volkan vaktim vardı sanki. Bir an önce cenkere yetki vermem lazım. En azından şu işler durulana kadar"
"Aynen öyle bende öyle düşündüm. Keskinle alakalı bir şey yapmayacak mıyız? Külün durumu da pek iyi değil"
"Düşünücem bir şeyler sen korhanı çağır"
Başını sallayarak çıktı.
Tabletimden külü kontrol ettikten sonra kozadaki maillere bakmaya başladım.
Korhan içeri girdiğinde gülümseyerek karşıma oturdu.
"Hayırdır hangi dağda kurt öldü?"
"Uyuşturucu işinden çekiliyorsun artık" dedim hala bilgisayara bakmaya devam ederken.
Histerik bir kahkaha attıktan sonra
"Anlayamadım? Ne çekilmesi"
Başımı kaldırıp ona baktım.
"Baya baya bu işi yapmayacaksın artık başka bir şey bul kendine bir hafta süren var"
"Delirdin herhalde yıllardır bu işin içindeyim ben! Çıkmak öyle kolay mı sanıyorsun"
"Umrumda değil korhan naparsan yap"
"Öyle bir şey olmayacak vera sarhan! Sen kimsin benim işime karışıyorsun!" Diye sesini yükselttiğinde kaşlarımı kaldırdım.
"Ya dediğimi yaparsın ya da kozayla olan bağlantını keserim" şaşkınlıkla büyüyen gözleri bana bakarken sırıttım.
"Seçim senin"
"Böyle bir şey yapamazsın oylama olmadan atamazsın beni"
Sırıtışım biraz daha genişlerken masaya doğru eğildim.
"Yediğin bokları ortaya dökmem beş dakikamı almaz. Meselaa vahide kocasından para aklıyor pekii bu para nereye gidiyor?"
Yüzü bir anda bembeyaz olmuş terlemeye başlamıştı.
"Hay sikiyim vera! Geçmişin intikamını böyle mi alacaksın benden! Allah kahretsin sadece ben yoktum anladın mı! Sana ihanet eden sadece ben değilim!" Sinirle ayağa kalkıp masaya doğru eğildi.
"O üyelerin nerdeyse hepsi sana ihanet etti zamanında ve etmeye de devam ediyorlar"
"Farkındayım korhan ordan bakınca senin gibi bir gerizekalıya mı benziyorum. Otur oturduğun yere benim canımı sıkma!"
El mahkum oturduğu yere çökerken omuzlarıda düşmüştü.
"Özür dilerim allah benim belamı versin çok pişmanım. Keşke o zamana geri dönebilsem küçüktük vera tecrübesizdik!"
"İhanetin affı olmaz. Şu ana kadar cezanı çekmediysen bil ki bu sana değer verdiğimden unuttuğumdan değil senin bir sike yaramayacağını bildiğimden"
"Bak istesemde yapamam anlamıyorsun. Bu batağa yıllar önce girdim. Çıkamam."
Derin bir nefes aldım. Bir yandan elimdeki kalemi masaya vuruyordum.
"Pekala o zaman kozayla bir bağlantın kalmadı bundan sonra"
Çaresizce gözlerime baktığında keyiflendim.
Balıklar oltaya çabuk geliyordu.
"Vera yalvarırım yapma! Hayatım biter yalvarırım!"
Biraz bekledim. Gözlerindeki duyguyu iyice izledim.
"Tamam sana son bir şans korhan iyi kullan yoksa gözümü kırpmadan bitiririm hayatını"
"Ne istersen yaparım vera göreceksin pişman olduğumu değiştiğimi"
"Gençlere satmayacaksınız bundan sonra sana göndereceğim konumlardan uzak duracaksınız görelim bakalım değişmiş misin yoksa yıllar önceki şerefsiz misin"
Başını sallayarak omuzları düşük bir şekilde çıktı odadan. Keyiflice gülümserken sandalyede döndüm. Yıllar önce kozaya ilk girdiğimde korhan benim toyluğumdan yararlanıp ihanet etmişti.
Bana gerçekten bir şeyler hissettiğini sanmıştım güzel vakitler geçirmiştik.
Meğer her şey koza içinmiş. Güç ve para için..
İstediği zaman fazlasıyla manipülatif olabiliyordu. Bu özelliği en sinir olduğum özelliklerinden biriydi. Zamanla çözdüğümde manipüleleri bana işlemez hale gelmişti. Sıra bendeydi.
Yazıcıdan çıkardığım onaylı kağıtları alıp toplantı salonuna geçtik. Bu sefer herkesin yüzü düşüktü. Fazla düşünceli gözüküyorlardı. Kaşlarımı çatarak sandalyeme oturdum. Göz ucuyla karacaya baktığımda göz göze geldik. Kaçırdığım gözlerimi salonda sabitledim.
"Herkes hazırsa toplantıyı açıyorum" kimse yüzünü bile kaldırmadı baktığı yerden.
Garipsedim.
Volkan önüme bir şeyler koyduğunda gözlerimi gezdirdim. İmzalamam gerekenleri imzaladım ve volkanda sahiplerine götürüp önlerine koydu. Çalışma odamdan getirdiğim onaylı kağıtları alıp ayağa kalktım. İlk yaşlı kurta verdim. Sıradan devam ederek önlerine koydum kağıtları. En son karacaya geldiğimde bir süre yüzümde gezindi gözleri fazla duygulu bakıyordu ve ben bu durumdan çok rahatsız olmuştum. Son kağıdı da verdikten sonra yerime geri oturdum. Kapı gürültülü bir şekilde açıldığında kafamı kaldırdım.
Yüzünden düşmeyen sinir bozucu gülümsemesiyle keskin duruyordu odanın bir ucunda bütün kaslarım gerilirken karacaya baktım.
"Hepinize merhabalar değerli koza üyeleri"
Gözlerimi karacadan alıp üyelerde gezdirdim. Bazısı onu tanıyıp şaşırmış bazılarıda şaşkındı. Keskinin gözleri beni bulduğunda ona öfkeyle bakmaya başladım. Volkana başımla işaret ettiğimde arkasından sürüyle adam girmesini beklemiyordum.
"Herkesten sakin olmasını rica ediyorum özellikle senden vera sarhan" dedi birbirine kavuşturduğu ellerini öne doğru uzatarak
"Senin ne işin var burda" dedi karaca sinirli ses tonuyla. "Toplantıya bende katılmak istedim konuşacaklarım var ve eminim sarhanın dinlemek için can atacağı türden şeyler"
Yavaşça ayağa kalktım. Gözlerimdeki öfkeyi görüyor muydu?
Ondan ne kadar nefret ettiğimi görüyor muydu ya da bundan keyif alıyor muydu?
Hareketlerim gözlerime göre fazlasıyla sakindi.
Tam karşımdaki sandalyeyi gösterdim elimle.
"Buyur" dedim. İlk önce şaşırdı sonrasında bir sevinç kapladı gözlerini. O oturduğunda bende yerime oturdum.
"Uzun zamandır piyasada yoktum. Artık işleri yoluna koymanın vakti geldi. Kozaya girip kendi ticaretimi yapmak istiyorum.." lafını keserek histerik bir gülüş attım.
"Pardon dinliyorum seni" dedim gülmemi bastırarak. Sinirlendiği belli oluyordu.
Şimdi de keyif alıyor muydu?
"Eski toprak sayılırım kozaya fazlaca şey katabilirim sana daha da çok şey katabilirim" dedi imayla. Karaca hışımla yerinden kalktı.
"Düzgün konuş sikmiyim belanı! Eski toprakmış!"
"Karaca!" Uyarı dolu ses tonumla oturmasını işaret ettim. Keskin ise keyifli gözüküyordu.
Keskine tekrar döndüm.
"Bizde çocuk ve kadın pazarlayanlara yani senin gibi pezevenklere yer yok o eskidendi" dedim sert bir şekilde.
"Siz böyle arada kızlar günü falan da yapıyor musunuz? Ben kozayı en son bıraktığımda böyle değildi burası" dedi üyeleri ve beni süzerek. Aklınca kadın olmamı aşağılıyordu. Acaba sen bu beyinle bu zamanlara nasıl geldin.
"Boş konuşmayı kes çık dışarı!"
Ayağa kalktı.
"Bence teklifimi bir düşün sarhan çok şey kazandırırım sana belki aileni geri veremem ama" dediğinde kan beynime sıçradı. Belimdeki silahı çıkarıp ateş ettim. Herkes saniyelik şoka girerken elimdeki silah bedenimle birlikte titriyordu. Keskin arkaya doğru sendelerken bütün silahlar bana dönmüştü. Benim tarafımdan da onlara...
Maalesef koluna gelmişti. Bana dönen namluları umursamadan keskine doğru yürüdüm. Yakasından tutup duvara yapıştırdım. "Seni mahvederim keskin seni ölmekten beter ederim!" Kendime çekip tekrar duvara vurdum.
"Benim sabrımı zorlama!" İterek bıraktığımda gülmeye başladı.
"Baban seni iyi yetiştirmiş sarhan ama bir dahakine iyi isabet ettir"
"Siktir git"
Keskin adamlarına dönerek eliyle indirmeleri için işaret yaptı. Keskin yaslı olduğu duvardan kolunu tutarak kalktığında çenemi dikleştirdim.
Kulağıma doğru yaklaştı.
"Deniz elimde sarhan bu gece külü bana getir" diye fısıldadıktan sonra zaman durdu. Sesler çınlamaya hareketler kaybolmaya başladı. Keskin ise sarsılışımın keyfini çıkardı. Geriye doğru sendelerken arkamdaki karacayı yeni farketmiştim. Her düştüğümde arkamda mı olcaktı? Keskine doğru hamle yapmak isterken elimle durdurdum. Keyifli bir şekilde odadan çıktığında kendimi toparlamaya sakin olmaya çalıştım fakat başaramadım. Koşarcasına toplantı salonundan çıktığımda çok geç olduğunu beynim tekrarlıyordu. Bir yandan cenkeri ararken bir yandan arabaya koşuyordum. Arkamdan çekilmeyle yalpaladım.
"Vera! Noluyor!"
"Karaca.." dedim nefes nefese
"Deniz.. deniz elimde dedi benim eve gitmem lazım ona bir şey olursa kendimi asla affetmem"
Karaca içinden küfür savurdu.
"Tamam sakin ol bir bok yapamaz o korkak ben sürücem arabayı anahtarı ver" dediğinde anahtarı verdim.
Arabaya bindiğimizde son gaz sürüyor bende cenkeri arıyordum fakat açan yoktu. Kafayı yemek üzereydim evdeki korumalara da ulaşamıyordum. İçimden dualar ediyordum çaresizce. Karaca son gaz sürerken arada beni kontrol ediyordu. O da birilerini arayıp göndermişti.
Sonunda evin kapısına geldiğimizde inip koşmaya başladım gördüğüm manzarayla adımlarım yavaşladı.
Bütün korumalar kanlar içindeydi. Bir an karacayla göz göze geldik. Son hızımla eve koştum. İçeri girdiğimde ortalık dağılmış her yer her yerdeydi.
"Vera" diye acı dolu bir ses geldiğinde döndüm.
"Cenker!" Bir eli karnında duvara yaslanmış duruyordu. Hızlıca yanına çöktüm. Yarasına baktım çok kan kaybetmişti.
"Bana bak iyi olacaksın tamam mı sakin ol!"
"Vera deniz.."
"sorun yok tamam mı sorun yok" diye rahatlatmaya çalıştım. Bir yandan da yarasına baskı yapıyordum. Karaca birileriyle konuşuyor evi koruma altına alıyordu. Ne zaman ağladığımı farketmemiştim.
"Koruyamadım" dedi pişmanlık dolu bir sesle
"Senin hiçbir suçun yok güven bana deniz iyi sende iyi olacaksın dayan birazcık nolur" içeri giren polis ve ambulans ekipleriyle geri çekildim. Cenkeri sedyeye koydular hep bir ağızdan konuşuyorlardı.
Ölecek miydi?
Kimsem kalmazdı..
karaca yanıma geldiğinde ona sarıldım.
"Çok korkuyorum" dedim ağlamaklı bir şekilde.
Bir eli saçıma bir eli sırtıma gitti.
"Bir şey olmayacak sakin ol hiçbir şey olmayacak"
Geri çekildim. Her şeyim ellerimden kayıp gidiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Gözlerim duvarda asılı olan tabloya değdi. Kan lekeleri vardı üzerinde en çokta benim ve babamın üstünde oyalanmıştı kırmızı lekeler.
Sanırım ikimizinde kaderini lanetlemişti tanrı.
Tabloya doğru yürüdüm. Uzun uzun baktım gözyaşlarımın içinde. Telefonumun titremesiyle kim olduğuna bakmadan açtım.
"Şş bu kadar yıpratma kendini cenker için üzgünüm planlarımda yoktu. Denizi korumak için çok çırpınsa gerek.. napalım başa gelen çekilir"
Sinirden tüm vücudum titriyordu.
"Şimdi sarhan kül ile birlikte atacağım adrese geleceksin. Külü ver denizi al. Çok basit ve temiz"
Telefonu kapattım. Gözlerimi tekrar babama çevirdim. Bu belayı o sarmıştı başıma eğer zamanında alt edebilseydi çocuklarından çıkmazdı cezası. Karacaya döndüm. Telefonda birileriyle konuşuyordu. Beni görünce kapatıp yanıma geldi.
"Vera her şey düzelecek sana söz veriyorum"
"Neden uğraşıyorsun benim için" dedim umutsuz bir şekilde.
"Çünkü hala sen benim kar tanemsin ne kadar istemesende öylesin.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELPİDA
RomansKaraca her nefes aldığında ömrümden azalıyordu. Karaca sonumu hazırlıyordu. Onun yanındayken sinsilik damarlarımızdan gözlerimize ulaşıyordu. Sırtımdaki zorundalıkların yükü özgür ruhumu sıkıştırıyordu. gözlerindeki duyguyu anlamıştım. Kavruluyor...