Hayatta kurduğumuz planlar bazen çok istediğimiz gibi gitmez.Ben, o gün, şampiyon olduğumuzda Ömer'e bebeğimizi söylemek üzere bir plan yapmıştım.
Hayalim o bebeğimizi öğrendiğinde vereceği tepkiyi, yaşayacağı sevinci çifte sevinç olarak görebilmekti.
Fakat göz ardı ettiğim bir şey vardı ki, Ömer her ne kadar güçlü ve geçmişini aşmış gibi dursa da içinde en derinlerde fazlaca yaralı ve çocukluğunda yaşadıklarını kolay kolay anlatamamış biriydi.
Benim görmek istediğim sevinç gözyaşları onun içindeki karmaşa yüzünden akmıştı.
O kadar korkmuştum ki onun o görmeyi asla istemediğim tepkileri sergilemesinden, otele geldiğimizde de, Ömerin balkonda beklediği süre boyunca ve duş aldığı süre boyunca da içim içimi yemişti.
Bebeğime deyim yerindeyse sımsıkı tutunarak ondan güç almış ve bundan sonra ne olacağını düşünmekten korkmuştum.
Ta ki Ömer düğümlerini bir kez daha bana çözene kadar.
Onu anlıyordum, onun yaşadığı o duyguları da anlamaya çalışıyordum.
Fakat öyle şefkatli, öyle merhamet dolu bir adamın kendini sorgulamasını aşamıyordum.
O biyolojik babası olacak adamdan da nefret ediyordum, küçücük bir çocukken söylediği her cümle Ömerin benliğinde öyle bir yer edinmiş olmalıydı ki, ne kadar muazzam bir adam olduğunu göremiyordu ve bu beni üzüyordu.
Oysa ki neredeyse iki ay gibi bir süredir, yani bebeğimizi ilk öğrendiği andan bu güne üzerime daha fazla titrer olmuş, deyim yerindeyse ellerimi sıcak sudan soğuk suya sokturmuyordu.
Öyle ki ilk hafta yıllık iznini kullanmış ve İpekin de bir hafta tatile gitmesi üzerine benim de bir hafta evde kaldığım bu süreçte bir an olsun yanımdan ayrılmamıştı.
Zaten hemen pazartesi ilk işimiz Azra'nın ayarladığı alanında uzman bir doktorla görüşmek ve hamileliğim hakkında bilgi edinmek olmuştu.
Aynı zamanda da bebeğimizin kalp atışını ilk kez dinlemek.
O anı her hatırladığımda burnumun direği deli gibi sızlıyordu.
Ömerin şakağıma kondurduğu öpücüğün ardından bilinçsizce defalarca "çok şükür" diye fısıldaması, göz yaşlarının benim göz yaşlarıma karışıp boynuma akması.
Bunlar bir çift olarak yaşadığımız en mahrem, en duygusal anlardan biriydi.
Öyle güzeldi ki, şimdi bile hatırladığımda ağlayasım geliyordu.
Zaten sürekli ağlıyorsun Yade.
Evet ağlıyordum, ama ne yapayım, hormonlarım beni ele geçirmiş gibiydi.
Hele ki Ömerin bebeğimizle yaptığı konuşmaları mutlaka gözlerim dolu dolu dinliyordum.
Çünkü artık geceleri önce bebeğimizle konuşup ona gelecekteki hayallerinden bahsediyor, ardından da benimle fazlasıyla ilgilenip mükemmel bir baba olma yolunda emin adımlarla yürüyordu.
Ben elimden geldiğince ona her fırsatta ne kadar güzel bir baba olacağını hatırlatıyordum elbet, fakat bazı anlar hala kendini sorguladığını da görüyorum.
Böyle anlarda da onu göğüsüme yaslayıp o İzmir'de yaşadığımız gece gibi saçlarını okşuyor, korkularını, kaygılarını dinliyordum.
Ömer hayata çok geç kalmıştı, hayatı yaşamayı kendine reva görmemişti hiçbir zaman, hep annesinin ölümünden kendini sorumlu tutmuş ve hayatını gerçek anlamda yaşayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz'ın Siyah'a Sevdası (Tamamlandı)
RomantikOnunla olamazdım. Buna benden 9 yaş büyük olması, abimin en yakın arkadaşlarından biri olması engeldi. Onu sevemezdim. Ama sevmiştim. Onu, kendimi kaybedecek kadar, bir gülüşüyle bir hafta mutlu olacak kadar, gözleri gözlerime bir an değsin diye an...