"Ya Yade kuşum baksana sana ne diyeceğim."Önümdeki tenceredeki çorbayı dikkatlice karıştırmaya devam derken Azra'ya döndüm.
Belini tezgaha yaslamış bana bakıyordu.
"Söyle Azroşum."
"Bizim üniversitenin stajyer doktorlar için sunduğu bir eğitim programı var, gelecek hafta sonu, yanımızda bir kişiyi daha götürebiliyormuşuz, sende gelsene."
Kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Neredeymiş bu program?" diye sordum öylesine.
Aslında gidebileceğimden değildi de, Azra'nın gönlünü yaparak kabul etmediğimi söylemem gerekiyordu.
"Uludağ'da." dedi bir çırpıda.
Elimdeki tahta kaşık elimden kayıp tencerenin içine düştü.
Uludağ mı?
Ağırca yutkundum ve bedenimi Azra'ya çevirdim.
"Uludağ'da mı?" dedim fısıltıyla.
Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir insan oğlu İstanbul'a bu kadar yakın olan ve ulaşılır olan bir yer için bu kadar yükselmezdi belki ama ben yükselirdim.
İster istemez yükselirdim çünkü bu yükselişimin temelinde yine büyük bir heves kırıklığı yatıyordu.
Bundan yıllar önce lise son sınıftayken derslerimin de iyi olduğu bir dönem, kış tatilinde geçen dönemi dereceyle bitiren öğrencilere bir Uludağ gezisi fırsatı sunmuşlardı.
Bunu öğretmenimden ilk duyduğumda sanki kanat takıp uçmuştum da eve öyle koşarak gelmiştim.
Eve nefes nefese girdiğimde hemen mutfağa koşmuş anneme sarılmış ve durumu anlatmıştım, annem buna çok mutlu olsa da muhtemelen başıma geleceği bildiğinden temkinli konuşmuştu.
O günün akşamı tüm hevesimle her şeyi babama anlattığımda, değil bu şehirden, bu mahalleden bile tek başıma bir yere çıkamayacağımı yüzüme çok güzel sözleriyle vurmuş, ardından da ertesi gün öğretmenlerimle konuşmuş ve benim o geziye katılmayacağımı söylemişti.
Belki de ilk kez o gün kendime söz vermiştim, babama rağmen bir gün bu evden tek başıma çıkabilmek, kendi paramla istediğim her yere gidecek güce sahip olmak için çalışacaktım, çok çalışacaktım.
O kış arkadaşlarım o Uludağ gezisinde eğlenirken ben kütüphaneden bulduğum kitaplarla Uludağ'ı ezberlemiştim adeta, sonra da kendime söz vermiştim, bir gün gücüm olduğunda ilk gideceğim yer orası olacaktı.
"Oooo kime diyorum, daldın gittin be kuşum."
Daldığım düşüncelerden Azra'nın sesiyle çıktım ve yüzüme buruk bir tebessüm kondurdum.
Hayatımda ikinci kez bana sunulan bu fırsatı da ellerimin ucuyla itmek zorundaydım.
"Azroşum, biliyorsun bizim evdeki durumları, hem ben Ömer'i merak ederim, daha doğru düzgün iyileşmedi bile."
Azra bana gözlerini devirdi ve tezgahtan ayrılıp mutfaktaki sandalyelerden birine oturdu.
"Ay Yade kuşum, abimin dikişleri alındı dün haberin vardır inşallah, adam turp gibi maşallah ya, hem hastahaneden çıkalı bugün altı gün oluyor abartmasan mı artık?"
Derin bir nefes alıp tencerenin içindeki tahta kaşığı kenara koydum ve tencerenin kapağını kapatıp altını kıstım.
Adımlarım Azra'nın karşısındaki sandalyeye ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz'ın Siyah'a Sevdası (Tamamlandı)
RomansaOnunla olamazdım. Buna benden 9 yaş büyük olması, abimin en yakın arkadaşlarından biri olması engeldi. Onu sevemezdim. Ama sevmiştim. Onu, kendimi kaybedecek kadar, bir gülüşüyle bir hafta mutlu olacak kadar, gözleri gözlerime bir an değsin diye an...