İnsanın içinde kabuk tutmayan yaralar vardır.Kanarlar durulurlar ve bir an kaşıdığında tekrar kanarlar.
Öyle çok yara izlerinden oluşuruz ki aslında, dışarıya doğru takındığımız tavır tüm yaralarımızı kapatsın isteriz, yara izlerimiz görünmesin, kimse sormasın isteriz.
Güçlü dururuz, gülümseriz.
Tipki benim şu anda da yaptığım gibi.
Gülüyorum.
Gülümseyerek babamın önüne doldurduğum çay bardağını koyuyorum.
"Yade otursana ya, ekranı göremiyorum"
Bakışlarım babamdan abime döndüğünde başımı hızlıca salladım ve salondaki bana bırakılan tekli koltuğa oturdum.
Televizyon ekranını iyi bir acıyla görmeyen tekli koltuğa.
Bakışlarım sargılı sağ ayak bileğime düştü ve ben bir kez daha gülümsedim.
Yaralarıma gülümsedim.
Günlerden çarşamba akşamı olmuştu ve ben bugün tekrar Umuta kontrole gitmiştim, bileğimin daha iyi olduğunu söyleyip artık üzerine basabileceğimi söylemiş ama yine de kullanmam gereken bir krem reçetesi de vermişti.
Geçen üç günde kendime yeterince dikkat etmiştim, annem sağolsun bana hiç iş yaptırmamıştı fakat ona da kıyamıyordum artık, en azından bugün sofrayı ben toplamış çaylarla da ben ilgileniyordum.
Abim işten çıkınca bize uğramıştı ve babamla milli maç izliyordu.
Annem elindeki örgüden bakışlarını bana çevirip iyi olup olmadığımı sorgularcasına bakışlarını bana diktiğinde ben gülümsememi daha da genişlettim.
"Yade şu çayımı doldur!"
Annem bir an kalkmak icin hareketlendiğinde ben çoktan ayaklanmış ve abimin sehpada duran boş bardağını almıştım.
Gülümseyerek salondan çıktım.
Mutfakta abimin çayını tazelerken sol gözümden akan bir damlayı hızlıca kuruladım.
İnsanın yaraları öyle derinde oluyordu ki bazen, neden ve nasıl tetiklediğini bilmeden kanayarak hatırlatıyordu sana kendini.
Kanıyordum.
Kanıyordum çünkü geçen üç günde şu evin içinde annem hariç bir Allah'ın kulu bileğimi burktuğumu fark edip sormamıştı.
Bileğimdeki sargıyla çay doldururken ben, abim bileğimin acıtabileceğim için değil de görüşünü kapattığım için oturmamı istemişti.
Kanıyordum çünkü babam bir Allah'ın günü önüne koyduğum çay bardağı için "sağol" dememişti.
Kanıyordum çünkü ben babam için de abim için de bu evde hep görünmez olmuştum.
Onların benim hakkımda tek gayeleri "namuslarına leke gelmeden" evlenip gidebilmemdi belki de.
Bu yüzdendi abimin arkadaşlarını hiç bu eve sokmayışı.
Bu yüzdendi babamın bir an evvel okulumu bitireyim diye baskı yapması.
Bu yüzdendi bir gün olsun onlarla yan yana oturup bir sohbete dahil olamamam.
Salona tekrar geri döndüğümde hemen abimin çayını bırakıp yerime oturdum ve sağ ayağıma dikkat ederek tekli koltukta oldukça yan döndüm.
Şimdi biraz olsun ekranı görebiliyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz'ın Siyah'a Sevdası (Tamamlandı)
RomansOnunla olamazdım. Buna benden 9 yaş büyük olması, abimin en yakın arkadaşlarından biri olması engeldi. Onu sevemezdim. Ama sevmiştim. Onu, kendimi kaybedecek kadar, bir gülüşüyle bir hafta mutlu olacak kadar, gözleri gözlerime bir an değsin diye an...