"Tamam çocuklar, bugünlük bu kadar yeter, gelişmelerden haberdar edin beni, iyi iş çıkarttınız."Arif başkomiserin toplantı odasından çıkmasının ardından iki elimi yüzüme kapattım ve yüzümü sertçe sıvazladım.
Gözlerimi kapattığımda zaten gözümün önünden gitmeyen Yadenin o kırgın, o bitkin, o üzgün hali daha da belirginleşiyordu.
İçimde kendime binlerce küfür sıralıyordum, onu öyle görmenin beni ne kadar kahrettiği ortadaydı işte.
Elim defalarca telefona gitmişti ama arayamamıştım, her ne kadar ruh hali ne kadar sağlıklı bir durumda olmasa da, kurduğu bir cümle haddim olmamasına rağmen kırmıştı işte beni.
Son bir haftada yaşadığımız onca şeyi ikimiz de düşünmezdik sanırım.
Ben Yadeye evlenme teklif ederken bile ona sadece çok daha güzel günlerin sözünü vermiştim kendi içimde, fakat hayat bana daha o gece yaşadıklarımızla gülmüştü de ben Yadeyi asla istemediğim bir durumun içine itmiştim.
Benim aylardır tek isteğim Yadenin bizim bu güzel süreçlerimizi hatırladığında bir kez bile olsa "keşke" dememesi olmuştu, onun incinmemesi için haftalarca beklemiştim, Hakan'la konuşmamıştım, sevdiğim kadınla köşe bucak görüşmüştüm, sırf Yade en az zararla bu süreci atlatsın diye.
Fakat şu an anlamıştım ki her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım.
Sevdiğim kadın beni, şu güne kadar onu ve isteklerini hiçe sayan babasıyla bir tutmuştu.
Bu çok ağırdı.
Kırılmıştım işte.
Belki de haddim olmayarak.
Ömer bunu kendine yapma abi, sen değil misin her gece kafanı yastığa koyduğunda bu kız iyi olsun diye ince ince hesaplar yapan.
Yapmıştım, yapmıştım ama bunu demek ki ona tamamiyle hissettirememiştim, yoksa öyle düşünmezdi ki.
Yade zaten sağlıklı düşünemediği için o cümleyi kurdu Ömer, her şey onun için de üst üste geldi işte, dayamadı kızcağız.
Ağırca yutkundum.
"Ömer!"
Ellerimi yüzümden çektiğinde masada yanıma oturmuş bana bir kahve uzatan Serhat'ı gördüm.
"Abi kaç defa seslendim, ne oldu? Karadeniz'de gemilerin batmış gibi duruyorsun."
Serhat'ın uzattığı kahveyi elime alıp büyük bir yudum aldım, boğazımdan aşağı inen sıvı sıcaktı fakat içimin yangınıyla kıyaslanamazdı bile.
"Ooooo anlaşıldı, işimiz var yine."
Serhat benim vurulduğum operasyondan önce tayinini istemişti ama olaylar beklemediğimiz şekilde gelişince de bu durumu biraz ertelemişti, açıkçası o her ne kadar gitmek istese de bu erteleme durumu benim hoşuma gitmişti çünkü böylesine sadık bir dostu yanımda hissetmek bana iyi geliyordu.
"Burda mı anlatırsın yoksa sahile mi inelim?"
"İnmeyelim, sahile falan inmeyelim, ben kendimi tutamam inersek."
Serhat'ın havalanan kaşları mevzunun ciddiyetini yeni yeni kavradığını belli ediyordu.
Tam Serhat ağzını açmış konuşacaktı ki toplantı odasının açık kapısı tıklatırdı ve memurlardan biri içeri girdi.
"Ömer komiserim, bir adam getirmişler nezarethaneye, Gökhan Yürek, siz getirince haber verin demişsiniz."
Dişlerimi sımsıkı birbirine bastırdım ve önümdeki sıcak kahveden bir yudum almadan önce konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz'ın Siyah'a Sevdası (Tamamlandı)
RomansaOnunla olamazdım. Buna benden 9 yaş büyük olması, abimin en yakın arkadaşlarından biri olması engeldi. Onu sevemezdim. Ama sevmiştim. Onu, kendimi kaybedecek kadar, bir gülüşüyle bir hafta mutlu olacak kadar, gözleri gözlerime bir an değsin diye an...