44.BÖLÜM •HAYAL KIRIKLIĞI•

609 26 15
                                    

Gözlerimi açtığımda başım zonkluyordu. Dün gece saatlerce ağlayıp sonra da uyuyakalmıştım. Çok halsiz ve yorgun hissediyordum. Bugün okula gitmeyecektim, Arel'le karşılaşmak istemiyordum. Yatağımdan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Biraz kendime gelsem iyi olacaktı.

Salona geçip televizyonu açtım, dakikalarca kanalları değiştirip durdum. Olmuyordu! Aklımdan dün yaşananlar bir türlü çıkmıyordu. Televizyonu kapatıp mutfağa geçtim, kendime acı bir kahve yaptım. Beni belki bu kendime getirirdi. Salona geçip oturdum ve kahvemi yudumladım. Sessiz ortam ve kahve kokusu bana iyi gelmişti.

Zil çaldığında isteksizce yerimden kalktım. Kimseyi görmek istemiyordum kim gelmişti bu saatte? Kapıyı açtığımda karşımda Arel vardı. Ben gitmesem de o bana gelmişti.

"Gelebilir miyim?"

"Niye geldin Arel? Seninle konuşmak istemediğimi söylemiştim."

"Ama konuşmadan bu meseleyi halledemeyiz."

"Halletmiştik, bitti demiştim."

"Nefes burada tartışmayalım, içeri girebilir miyim?"

Kenara çekilip geçmesine izin verdim. Bu konuşmayı yapmadan pes etmeyecekti sanırım. En iyisi onu bir kez olsun dinlemektir. İçeri girdiğinde salona geçtik. Karşılıklı oturmuştuk.

"Seni dinliyorum." deyip beklemeye başladım.

Anlatmaya başladı, gergin olduğu fazlasıyla belli oluyordu.

"Nefes bak biz kütüphanedeyken Rüya bana mesaj attı. Acil yanıma gelmen lazım ama kimseye söyleme falan yazmıştı. Ölüm kalım meselesi falan yazmış. Ben de başta çok kararsız kaldım, Rüya'ya güvenmedim. Ama sonra ya gerçekten önemli bir şeyse diye düşündüm. Keşke en azından sana söyleseydim, şimdi bunları konuşuyor olmazdık. Neyse yanına gittiğimde ailesiyle ilgili şeyler anlatmaya başladı, çok mutsuzmuş falan. Ona canını sıkmamasını falan söyledim zaten yanına gittiğime bir miktar pişman olmuştum bile. Sonra tam gitmek üzereyken bir anda dudaklarıma yapıştı. Neye uğradığımı şaşırdım. Ben onu ittirmeye vakit bulamadan geri çekildi zaten. Sonra da sen geldin. Hepsi bu, yemin ederim ben sadece seni seviyorum Nefes."

Tek solukta her şeyi anlatmıştı. Bunların doğru olduğuna emindim ama ona inanmadığımı düşünmeliydi.

"Söyleyeceklerin bittiyse gider misin artık? İstediğin gibi seni dinledim ve fikrim değişmedi."

Bir süre şaşkınca gözlerime baktı. Ne diyeceğini bilememişti sanki.

"Nefes ne diyorsun sen? Sana her şeyi anlattım. Nasıl böyle kestirip atabiliyorsun?"

"Gözlerimle gördüm nasıl unutayım Arel?"

"Sana, gördüklerin bir yanlış anlaşılmaydı diyorum!"

"Ama ben buna inanmıyorum Arel!"

Susup kaldı, ne diyecekti ki? Bu sahneyi dün de yaşamıştık ama o yine de pes etmiyordu.

"Nefes, bana olan inancın,güvenin bu kadar mıydı? Bizim aşkımız en ufak şeyde bitecek kadar basit miydi? Sen nasıl bu kadar kolay vazgeçebiliyorsun?"

Bir süre durup sözlerine devam etti.

"Sen beni hiç mi sevmedin? Bana hiç mi güvenmedin?"

"Sevdim! Hem de çok sevdim! Ama bana bunu yapmayacaktın."

Sertçe ellerini saçlarından geçirdi. Yavaş yavaş sinirlenmeye başlamıştı. Ben olsam sinirden deliye dönmüştüm. Suçsuzdu ve bunu kanıtlayamıyordu. Bu gerçekten dayanması çok zor bir durum.

ÇARESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin