46. Bölüm

51 6 1
                                    

4 yıl sonra
Saçlarımı hızla toplayıp banyodan çıktım.

"Çantam, anahtarlarım ve kolyem evet hepsi burda hazırım."kendi kendime konuştuktan sonra evden çıktım. Sokaklarda koşar adım ilerliyordum.

"Günaydın, Osman amca ben bir poğaça alabilir miyim?"dedim her sabah uğradığım fırıncı Osman amcaya. Buranın poğaçaları kesinlikle çok lezzetliydi.

Osman amca poğaçamı verdikten sonra hızla yoluma devam ettim. Çok acıktığım için poğaçamı yolda yemeye başladım. Durağa yaklaştığımda çantamdan kulaklığımı çıkardım.

Kulağıma kulaklığı taktım ve durağın demirlerine yaslandım. "Dinliyorum."dedim kısık bir sesle. Karşı taraftan ses gelmesini bekledim. En sonunda beklediğim ses geldi.

"Nasılsın kelebek?"dedi karşıda ki ses. Yüzüme ister istemez minik bir gülümseme yayıldı. Sonra kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım.

"İyiyim."dedim tok bir sesle. İş ciddiyettir.

"Sağında duruyor. Siyah bir güneş gözlüğü takıyor. Üzerinde siyah bir kaban var."dedi Akın. Gözlerimi çaktırmadan sağıma çevirdim. Orada duran herkesin görse anlayabileceği bir adam duruyordu.

"Gördüm."dedim yine ciddiyetle. Akın'ın karşı taraftan güldüğünü duydum. Hadi ama! Gülünecek bir şey yok şurda iki havaya girmişim.

"Tamam prenses hedef senindir tenha bir yerde işini hallet."dedi ve iletişimi kesti. Kulaklığımı kulağımdan çıkardım ve çantama yavaşça geri koydum. Poğaçam bitmişti sonunda.

Gözlerim tekrar adama döndüğünde adamın çoktan bana baktığını fark ettim. Siktir.

Adamın dudağının kenarı hafif kıvrıldı ve geriye bir adım attı. Kafamı iki yana salladım. Adam geriye bir adım daha attı ve koşmaya başladı.

"Gerizekalı!"diye söylendim ve bende peşinden koşmaya başladım. Nereye kaçabileceğini düşünüyor olabilirdi?

Adam var gücüyle koşuyordu ama çok yorulmuştu çok belliydi. Az kalmıştı birazdan elime düşecekti.

"Uzak dur benden!"diye bağırdı çıkmaz sokağa girdiğinde. Gülümsedim. Çantamı yere koydum.

"Pek benlik şeyler değil."dedim ve bir adım yaklaştım. Duvar onu koruyacakmış gibi duvara yapışıyordu. Korkak!

"Nasıl bir ölüm şekli dilersin?"diye sordum gözlerimi kısarak. Adamın kafasından aşağı akan ter damlalarını görebiliyordum. Ölüm korkusu çok yakından tanıdığım bir korku.

"Yalvarırım öldürme beni!"dedi dizlerinin üstüne çökerek. Ayağımı kaldırdım ve yüzüne ayakkabımla bir tekme savurdum. Yere düştüğünde ağlamaya başladı. Cidden mi?

"Ayağa kalk böyle zevkli olmuyor."dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Bakarsın ayağa kalkarsan öldürmem affederim belki seni ne dersin?"dedim alaycı bir şekilde. Adam anında ayağa kalktı ve korku dolu gözlerini gözlerime kitledi.

"Yalvarırım affedin beni."dedi bir kez daha. Kafamı iki yana salladım.

"Doğru cümle bu değil canım."dedim belimde ki silahı çıkararak. Adam gözlerini yumdu. Silahı adamın tam alnına dayadım.

"Söyle bakalım babam nerede?"dedim alnına baskı yaparak. Adam kafasını salladı.

"Bilmiyorum sana yemin ediyorum bilmiyorum."dedi yalvararak. Of!

"Yanlış! Biliyorsun ama söylemiyorsun. Canından daha mı önemli gerçekten bu bilgi. Aptallık etme de söyle. Canını bağışlayacağım."dedim.

En Güzel Renk GözlerinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin