14. Bölüm

146 12 5
                                    

Sabah kapıdan içeri dalan Akın'ın telaşlı suratıyla uyandım. "Ne oluyor Ateş?"dedim uykulu bir şekilde. Akın beni dinlemek yerine siyah bir çantaya bir kaç kıyafetimi koyuyordu. "Ateş ne oldu diyorum?"dedim bir kez daha. Akın yine beni duymuyordu. En sonunda ayağa kalkıp Akın'ın arkasına geçmiştim. "Akın?"dedim sırtına dokunarak. Benim burada olduğumu yeni fark etmiş gibi suratıma anlamsız bakışlar atmıştı.

"Kelebek uyandın mı?"dedi sersemlemiş bir şekilde. Yok bu uyuyan halimiz. "Evet ama ne olduğunu anlayamadım?"dedim kaşlarımı çatarak. Akın elindeki çantayı bana verip odamdan çıktı. Saat daha sabahın altısıydı ne olmuştu bu çocuğa?

Çantayı yatağıma bırakıp Akın'ın peşinden çıktım. Bu sefer kendi odasına girmişti. Bende onu takip ettim. "Ateş bir şey söyler misin?"dedim ve yüzünü bana dönmeye zorladım. Bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra bana sarıldı. "Ne oldu?"dedim bir kez daha direnerek. "Kelebek biz planı yaptık gidiyoruz ormana kendine dikkat etmeni istiyorum. Kendine bir şey olmasına asla izin verme tamam mı?"dedi bana daha sıkı sarılarak. Anlamamıştım. Planı bana anlatmayacaklar mıydı? Bu evde öylesine biri miydim ben?

"Tamam sakin ol ben başımın çaresine bakarım merak etme dikkat edin kendinize."dedim ve ondan ayrıldım. Gözlerime sanki bu son görüşmemizmiş gibi bakıyordu. Sıcacık bir gülümseme ile ona güven vermeye çalıştım. Her halinden belliydi tedirgin olduğu. "Hadi gel."dedi ve elimi tuttu. Birlikte aşağı diğerlerinin yanına inmiştik.

"Kelebek."dedi Balım bana yaklaşarak. "Ne oluyor size ya?"dedim anlamaya çalışarak. Neden herkes üzgündü. "Her göreve çıktığınızda böyle duygusal oluyor musunuz?"dedim ortama neşe katmaya çalışarak. Umut bir anda gelip bana sarılmıştı. "Romeo iyi misin?"diyebildim sadece. O kadar sıkı sarılıyordu ki ölecektim. "Kenara çekil Romeo öldüreceksin kızı."dedi Mine ve o da gelip sarıldı. İçlerinde en soğuk kanlıları şuan için Mine'ydi.

"Bana anlatacak mısınız?"dedim Mine'ye sarılarak. "Söz veriyorum gelince anlatacağım."dedi Mine benden ayrılırken ve gülümsedi. Bende ona gülümsedim. Ardından hepsi toplanıp kapıdan öylece çıkıp gittiler.

Koca evde yalnız kalmıştım. Beni adamdan saymıyor musun? Bir de sen tabii ki bayan çok bilmiş. Şimdi ne yapacaktım? Aslında herkesin odasının rengini çok merak ediyordum. Baksa mıydım? Bakalım bakalım. Hızlıca üst kata çıktım ve önce kendi odama girdim. Kasadan silahımı aldım ve belime koydum. Ne olur ne olmaz Akın'a bir söz vermiştim ve kendimi sonuna kadar koruyacaktım.

Akın'ın odasının yeşil olduğunu biliyordum o yüzden girmedim. İlk önce Balım'ın odasına girdim tamamen sarı renkle kaplı bir odaydı. Adeta güven saçıyordu etrafa. Bu odadan çıktıktan sonra Mine'nin odasına girdim. Odası kahverengi ile kaplıydı. Aşırı Cool bir dekorasyon vardı odasında. Bayılmıştım. Sıra Umut'a gelmişti. Umut'un odasından çok renkli bir oda bekliyordum. Kendisi çok renkli bir kişilikti çünkü. Odaya girdiğimde çok şaşırmıştım çünkü odası simsiyahtı. Oda ben mükemmelim diye bağırıyordu.

Sıra Özgür'ün odasına gelmişti. Odası mavi renkti. Aşırı hoş gözüküyordu bu odada en beğendiklerim arasındaydı. Özgür'ün de odasından çıktıktan sonra dışarıdan sesler duymaya başlamıştım. Silah sesleri. Sakince koridordaki camdan dışarıya baktım. Sesler çok yakından geliyordu. Arka bahçede bir şey yoktu. Belimde ki silahı elime aldım ve yavaşça aşağı indim. Aşağıda bir adam koltuğumuzda oturuyordu.

"Hoş geldin Ece."dedi ve samimiyetsizce gülümsedi. Ece çocuklar nerede? "Sen kimsin?"dedim tehditkâr bir sesle. Adamın gözleri bana dikilmişti baştan aşağı beni süzdü ve gözleri yeniden gözlerime değdi. Bu hareketi aşırı rahatsız ediciydi. "Selçuk ben."dedi eliyle koltuğu gösterdi. Yanına oturmamı istiyordu.

En Güzel Renk GözlerinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin