"Odana çık."dedi Kartal yaklaşık iki saattir donup kaldığım yerden irkilmemi sağlayarak. Akın'lar gittiğinden beri durduğum yerde sürekli keşke gitseydim diyorum. Onların yanına gitmek doğru değildi ama Kartal'ın yanında kalmakta çok doğru sayılmazdı. Kartal'ın dediği gibi olduğum yerden hareket ettim ve odama çıktım. Üst kata çıktığımda üstünde adımın yazılı olduğu bir kapı vardı direkt oraya girdim.
Dolabımın kapağını açtım ve içinde neler olduğuna bakmaya başladım. Tamamen mor renkle doldurulmuştu dolabım. Her şey mor ve beyazdı. Dolabın içinden mor bir kazak çıkardım ve giydim. Altıma da tek tük bulunan siyah renk bir pantolon giydim. Nereye gidiyordum bir fikrim yoktu ama biri bir şey dese gitmeye çok hazırdım.
Yatağımın üzerinde duran telefon paketini anca fark etmiştim. Birileri Kartal'a telefonumu attığını söylemişti anlaşılan. Hızlıca telefonu çıkardım ve yanda duran hattı telefona taktım. Akın'ın numarasını ezberlemiştim ve telefonuma ilk onun numarasını kaydetmiştim. Çocukça bir heyecan kaplamıştı vücudumu. Akın'ı ve diğerlerini özlemiştim. Bu evde bulunmak bana huzursuzluk veriyordu.
Telefonumu yatağa bıraktım ve ayağa kalktım. Camdan dışarı bakmaya başladım. Birilerini arıyordu gözlerim. Belki bir umut Akın'ı arıyordum. Beni almaya buradan götürmeye gelmesini deli gibi istiyordum ama yapmazdı. En azından artık yapmazdı. Kafamı camdan çevirdim ve telefonumu cebime koyup aşağı indim. Bakalım Kartal ben yokken neler yapıyordu.
"Aşağı inmezsin sanıyordum."dedi Kartal koltukta oturup telefonuna bakarken. Kafasını kaldırdı ve beni baştan aşağı süzdü. Yüzünde memnun kalmış bir ifade vardı. "Dolabını da fark etmişsin, yakışmış."dedi gülümseyerek. Benim yüzümde hiç bir ifade yok tamamen donuk bir şekilde Kartal'ı izliyordum. Kartal önüne dönmüş telefonu ile ilgilenmeye devam etmişti. Defne ve Serkan'da bu evde mi kalıyordu?
"Serkan ve Defne burada mı?"dedim asla koltuğa oturmadan. Salonun ortasında dikilmiş Kartal'ı izliyordum. Bir kaç saniye sonra içeriye biri girdi. "Naber prenses."dedi Serkan göz kırparak. Kartal'a bir paket uzattı ve geri çekildi. "Sağol aslanım."dedi Kartal pakete uzanarak. "Burada mı kalıyorsun?"dedim bu sefer sorumu Serkan'a sorarak. Cevabımı madem Kartal vermiyordu Serkan verecekti o zaman.
"Evet."dedi Serkan anlamaya çalışarak. Kartal kafasını kaldırmış bana bakıyordu. Elinde ki paketi yanına koydu ve derin bir iç çekti. "Sana cevap verecektim Ece bu kadar inatçı olmak zorunda mısın?"dedi Kartal ellerini birbirine kenetleyerek. Memnun ve kendimden emin bir şekilde gülümsedim. "Biliyor musun en sevdiğim özelliğim."dedim arkamda ki duvara yaslanarak. Burada bulunduğum sürece kendimi ezdirmeyecektim.
"Ben gidiyorum abi size iyi geceler."dedi Serkan yüzüme bile bakmadan. Hızlıca salondan çıktı ve gitti. "Benim de en sevdiğim özelliğim ne biliyor musun?"dedi arkasına yaslanarak. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve çenemi hafifçe havaya kaldırdım. Dikkatle söyleyeceklerini dinliyordum. "Ne?"dedim merakla. Kartal gülümsedi. "Mantığım."dedi kendinden aşırı emin bir ses tonuyla. Mantıkmış bu adamda mantığın yarısı olsa yanına adam diye Serkan ve Defne'yi almazdı.
Sesli bir kahkaha attım ve kafamı sağa sola salladım. Kartal benden aynı bu tepkiyi bekliyormuş gibi oldukça rahattı. "Mantık öyle mi?"dedim gözlerimi gözlerine çevirerek. Bu adam beni hem korkutuyordu hem de bana çok güven veriyordu. Bunu nasıl yapabiliyordu?
"Aynen öyle, yaptığım her hareketin mantıklı bir açıklaması hep vardır."dedi Kartal kendini açıklayarak. Madem her hareketinin mantıklı bir açıklaması vardı peki Akınları eve getirmenin nasıl mantıklı bir açıklaması olabilirdi? Beni kendi evine getirmek miydi mantıklı açıklaması?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Güzel Renk Gözlerin
Genç KurguEce babasız ve anne sevgisi olmadan büyümüş bir kız çocuğudur. Küçüklüğünde onun için güzel olan iki şey vardır Defne ve Serkan. Bir gün bir arkadaş grubunun içinde bulur kendini ama bu arkadaş grubu sıradan gruplara benzemez. Bir ajan çetesinin içi...