Adya rahatlaması için hazırlanan çiçek kokulu küvetin içinde titriyordu. Su çok sıcaktı ve üşüdüğü de yoktu ancak gergindi. Kırmızı renkteki ellerini görmemek için gözlerini sarmaşık kaplı duvardan ayırmıyordu. Küvetinin hemen kenarında eldivenleri ve kıyafetleri bir havluyla birlikte bekliyordu. Ne kadar teklif etseler de yardımcılarını hamamına almamıştı. Ellerini görebilecek kimseyi yanında istemiyordu. Tek sorun o da değildi. Üzerindeki şoku atlatamamıştı. Titremesini durduramıyor, kollarını sardığı bedeninden ayıramıyordu. Korkmuş gibi göründüğüne emindi çünkü epey korkmuştu.
Başını göğsüne çekti ve kollarını bedenine daha sıkı sardı.
"Çocuk kimmiş?" diye sordu gözlerini kapatarak.
"Sessiz olduğumu sanıyordum. Geldiğimi nasıl duydun?"
"Duymadım, görmedim de. Benim çağırmamla senin gelmen arasındaki süreyi biliyorum."
"Saniyeleri saydığınızı bilsem daha hızlı gelirdim."
Adya hiç morali olmamasına rağmen gülmeden edemedi. Başını kaldırıp arkasını dönerek kapının yanında duran Kareyn'e baktı. Kareyn artık yüzünü gizlemiyordu. Şık kıyafetler içerisinde, üst sınıf bir insana dönüşmüştü. Sarayda dışardaki gibi giyinmesine gerek yoktu.
"Yaklaşsana ses çok yankı yapıyor, yerin kulağı var." dedi Adya. Önüne dönüp kendini tekrar çenesine kadar suya batırdı.
Kareyn Ashna, Adya'nın başucunda durdu. Gelişi küvetin yanındaki mumların alevini titretmişti. Dışarda yavaş yavaş güneş batıyordu. Gökyüzü pembeydi. Hamam da loş bir hal aldı. Sıcak ve hoş kokulu oda küvetten çıkan buharla doluydu.
Adya, hemen önündeki süslü, vitraylı pencerenin camından Kareyn'nin silik yansımasını görebiliyordu. Genç suikastçı ellerini önünde birleştirmiş, gözlerini yere indirmişti.
Sesini alçaltarak "Arnold Derrick, çocuk öylesine bir yetim." dedi. "Diğerlerinden farklı hiçbir özelliği yok."
"Arnold Derrick, nerede şimdi?"
"Bursha'nın yanında."
"Farklı bir şey söyledi mi?"
"Hayır."
Adya suyun üzerindeki dumanları izledi. "Çocuk beni tehdit etti. Neden öyle konuştuğunu öğren. Gerekirse onu zindanlara götür ve karşındaki bir çocukmuş gibi davranma."
"Tamam."
Prenses daha çok titredi. "Valttery Tuomas, onu yarın şenliklerin, eğlencenin bir parçası olarak sarayda istiyorum."
"Tamam leydim."
"O mektubu okudun Kareyn, ya şenlikler sırasında saldırırsa ya gerçekten çocukları ve kadınları öldürürse... Onu durduracak ne gücümüz var ki! Bu bir savaş olmaz bu katliam olur."
Kareyn çok net ve kendinden emin şekilde "Eğer Krallığı kurtaracaksa bizi kurban etmeniz sorun olmaz." dedi.
Adya şaşırmıştı, şok içinde Kareyn'e döndü. Hareketi küvetteki suyu dalgalandırdı. "O ne demek?" Sesi korku dolu çıkıyordu. Kaşlarını çattı, yüzü gerildi. "Gözlerime bak. Neyi kastediyorsun?"
Kareyn, Adya'nın yeşil gözlerine baktı. Ne bir korku ne de tereddüt izi vardı bakışlarında. Sadece görevini yerine getiren bir adamın sorumluluğu. "Adya belki de gelen mektuptan ve ellerinizden Kral'a bahsetmelisin. Bu önlem alınmasını sağlayabilir."
"Bu Kralın emrini çiğneyerek mektubu bana ulaştırdığınız için sizi vatan haini yapar. Bunun için ölmeyi kabul ediyor musun?" Ellerini küvetin üzerinde birleştiren Adya her zamanki gibi özgüvenli ve güçlü görünmüyordu. Adeta çökmüştü. Bedeninin yarısı suyun içindeydi küvetin çukur görüntüsü zayıf ve narin vücudunu gizliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantasía(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...