Akşamın ilerleyen saatlerinde Adya boynunu sıvazlayıp durdu. Daralıyordu. İçini yiyip bitiren bir şey vardı sanki atan kalbinde. Nabzını bir türlü düşüremiyordu. Dünya başına yıkılsa ancak bu kadar bedbaht hissedebilirdi. Durdu, yürüdü, yatağının etrafında döndü ve bazen de uzandı. Ne yaparsa yapsın boşunaydı. Sakin olamıyor, yerinde duramıyordu. Kareyn'nin tavrı çok üzücüydü, ne demişti: kendine bulduğun yardım. Valerian'dan mı bahsediyordu? Herkesin gibi onlar da mı Adya'nın düşmanla bir olduğuna inanmışlardı! Anlayabilirdi, ona sözde yakın olan annesi, babası hatta kardeşi bile bu tarz yalan yanlış yargılara varabilirdi, zaten halkın düşüncesinin ne kadar vahim olduğunu, kendisini nasıl kötü gördüklerini biliyordu. Hiçbirine kendini anlatma derdine girmemişti, zaten anlamazlardı. Hiçbirinden beklentisi yoktu. Ama onlar... Onların bu yaklaşımı... Dayanılabilecek gibi değildi.
Kendini bildi bileli yanındaydı o üçü. Özellikle Kareyn'i akıl hocası olarak görürdü, başı sıkıştığında aklı karıştığında yardım alınabilecek bir dost, o bedenini değil Adya'nın ruhunu, aklını ve tüm benliğini korurdu, şimdi ise düşman gibilerdi.
Her kötü söze, davranışa, bakışa katlanabilirdi ancak bu defa katlanamıyordu, en sevdiği insanlardan geldiği için katlanamıyordu.
Daha fazla yanlarında kalmanın anlamı yoktu. Burada durdukça hakaretleri, soğuk tavırları, dışlamaları devam edecek Adya kendini daha da kötü hissedecekti. Herkesin iyiliği için gitmeliydi.
Asıl o zaman ne düşüneceklerini merak etti. Davranışlarının farkına varır, Adya'ya haksızlık ettiklerini anlar mıydı, sanmıyordu. Olsa olsa düşüncelerini haklı çıkarırdı ortalıktan yok olması. Güvenilmez, yarı yolda bırakan ve düşmanla yakınlaşan biri olduğuna emin olurlardı. Böyle görünmek istemiyordu Adya ama durup onca zaman mesafelerle korumaya çalıştığı duygularını bu derece pervasızca harap etmelerine de izin veremezdi. Nasıl göründüğünün, gidişinin nasıl etki edeceğinin bir önemi yoktu, aslında onlarla ilgili hiçbir şeyi önemsemiyor olması gerekiyordu son sözlerden sonra ama yapamazdı. Kendinden bir parçaydı onlar ve Adya'da onların içinde kendinden izler olduğunu biliyordu. Araları ne kadar kötüleşse de bir gün gökyüzüne bakarken ya da başlarını yatağa koydukları zaman birbirlerinin aklına geleceklerdi. Alt-üst ilişkisinden daha farklı daha güçlü bir yakınlık vardı aralarında, belki de birbirlerini bu derece kırabilmeleri de bu yakınlığın sonucuydu. Zaten bir insanı sadece en yakınındakiler kırabilirdi.
Yine de Kareyn nasıl yapardı! İtaatsizlik edebilirdi, ortak noktada buluşmayabilirlerdi, darılabilirdi hatta küsebilirdi ama arkasını dönmesi-bunu nasıl yapardı!
Bekledi. Gece yarısı olduğunda yola çıkmak için bekledi. Bursha artık yanında kalmıyordu, o yüzden tek başına dört duvar arasında zamanını geçirdi. Sonra da giyindi. Pantolon ve uzun bir panço geçirdi üzerinde. Hançerin kınını pantolonun kemerine iliştirdi, eğer Ena bu halini görse hanımların etek giymesi gerektiği ile ilgili bir şeyler söylerdi. Saçlarını düzeltti. Bursha'nın burada kaldığı bu sürede yaptığı alışverişlerinden deri bir çantayı aldı. Yanında fazla para kalmamıştı. Biraz parayı, Geçmişini ve sabahtan kalma bir parça kuru ekmeği doldurduğunda çantanın yarısı hâlâ boştu. Nereye gittiğini bilmeyen bir yolcu için epey azdı yanına aldıkları ama önemli değildi, ait olmadığı ve istenmediği bu yerden çıktığı sürece açlığa da susuzluğu da dayanabilirdi.
Odasından çıktı. Sarmal merdivenlerin tırabzanından tutunup aşağıdan gelen sesleri dinledi. Saat üçtü. Müşteriler çoktan evlerine gitmiş ya da odalarına çekilmişti. Basamaklardan indi. Harrison'ın tezgâhın altını temizlemeye dalmasından yararlanıp fark edilmeden dışarı çıktı. Yazın sıcak, tatlı gece esintisi karşıladı onu. Hava mis gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantastik(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...