Evet, Kareyn haklıydı. Adya'nın kendini sıkmaktan kalçaları ve baldırları sızım sızım sızlıyordu. Bu adamın her defasında haklı olması, cazibesinin bir parçası haline gelmişti. Adya kapıldığı düşüncelerden çok çabuk sıyrıldı ve etrafına bakındı. Neredeydi?
Üzerinde dün gece Kareyn ile uyumadan önce giydiği temiz ve dahası kesilmemiş uyku elbisesi vardı. Bacaklarının çoğu açıktaydı. Üşüyordu. Bir rüzgâr estiğinde kıyafetin ince kumaşından tenine işledi soğuk. Etrafı kocaman, iri yarı ağaçlarla çevriliydi. Gün yavaş yavaş ağarıyordu. Ne ara buraya gelmişti? Rüyada mıydı? Rüyalar bu kadar gerçekçi olmaz, insan ağrılarını hissetmezdi.
Kafası karışık halde ağaçların kalın gövdelerinin ilerisine bakmaya, ormandan çıkabileceği bir açıklık aramaya koyuldu. Her yere, sonsuza kadar uzanıyormuş gibiydi geçit vermeyen ağaçlar. Çıplak ayakları ormanın pürüzlü yüzeyinde hareket etti. Ayaklarına batan çalı çırpıya rağmen yürüdü ve hiçbir fikri olmamasına rağmen ilerledi.
Hiçbir şey duymuyordu, sonra kulakları uğuldadı. Arkasına dönüp kendini neyin takip ettiğini anlamaya çalıştı. Tek gördüğü başka bir ağaçtı.
Paranoyak biri değildi ama hislerine güvenirdi ve hisleri güvende olmadığını haykırıyordu.
Şaşkınlığı çok çabuk korkuya ve paniğe dönüştü. İzleniyormuş hissi onu canını kurtarmak için koşmaya itti. Adya ağaç gövdelerine çarpa çarpa ilerledi. Her yer birbirinin aynıydı. Sonra arkasında kıpırdanan bir şey hissetti. Ufak bir ses duydu. Başını çevirdiğinde karşılaştığı şey yine bir ağaçtı.
Siktir!
Tekrar koşmaya başladı, bir şey arkasından onunla koşuyordu. Hızlanmak istedi. Ağrıyan bacakları emre itaat etti ve oraya buraya koşup durdu. En sonunda nefes nefese bir halde elleri çıplak dizlerinin üzerinde soluklandı. Ters giden bir şeyler vardı, buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Uyandığında yatağında olması gerekirdi. Orman. Orman tehlikeliydi.
Çığlık attı. Saçlarına geçen, canını yakan bir şeyler tarafından yakalanmıştı. Kurtulmak için çırpındı. İşe yaramıyordu. Başını çevirip kendini sürükleyen şeyin ne olduğunu anlayamaya çalıştı ama o kadar güçlüydü ki o şeyden kurtulamadı. Tek bildiği insan olmadığıydı. Hareketleri devasa bir etki yaratıyordu ormanda. Adım sesleri tok ama yüksekti. Yavaş hareket ediyor, peşi sıra saçından tuttuğu Adya'yı sürüklüyordu. Daha önce böyle bir yaratıkla hiç karşılaşmamıştı.
Adya'nın canı öyle bir yandı ki boğazından çığlıklar koptu. Bağırdı, çağırdı. Arkadaşlarının adını, Kareyn'nin adını haykırdı. Saçları, derisinden ayrılıyor gibi geldi. Tepindi. Karşı koymaya çalıştı. Hiçbir tepkisi işe yaramıyordu.
Onu yakalayan şey homurtulu bir ses çıkardı. Yaprakların hışırtısı, dalların birbirine sürtme sesi geldi. Adya saçlarında birinin eli olmadığını birinin dalları tarafından yakalandığını algıladı. Çırpınırken ayaklarını görmüştü, dev dallara benzeyen köklü ayaklar.
Bir çırpınış daha ve savrulan Adya kendini suyun içinde buldu. Kollarını açıp debelendi. Kıyıda dallardan ve köklerden oluşan ama nasılsa biçimi insanı andıran o şey duruyordu. Yüzü yerine iki göz şeklinde oyulmuş, ağız olarak da geniş bir açıklık bırakılmış bir kütük vardı. Korkutucu bambaşka bir şeydi.
Adya suyun derinlerine çekildi. Boğulacağını öleceğini sandı ama dalgalar onu tükürür gibi kıyıya savurdu. Yuttuğu sular yüzünden öksürürken iki büklüm haldeydi. Kıyafetleri ıslanmış, saçı yüzüne yapışmıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/353413827-288-k371960.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantasy(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...