Aşkın ne olduğu ile ilgili pek çok insanın pek çok fikri vardı ama Valerian o kadar uzun süre hayatta kaldıktan sonra aşka inanmıyordu. Bağa inanıyordu. Sevmeye ve sevilmeye. O yüzden Leilani'yi kollarına almak ve ondan bağışlanma dilemek için öğlenin geç vakitlerinde yanına gitmişti. Kadın biraz kırılmış olsa da eşinin tatlı gözlerine ve baştan çıkarıcı bedenine karşı koyamadı.
Sevişmeleri yavaş, nazik ve sevgi doluydu. Kapı çaldığında ikisi de birleşmenin uç noktasına ulaşmak üzereydi ve durmak için iyi bir zaman değildi.
"Efendim bir bakmanız gerekiyor."
Valerian duymazdan geldi. Üzerinde kıvrak hareketlerle inip kalkan Leilani'nin sarı saçlarını okşamakla, kokusunu içine çekmekle meşguldü.
"Şimdi olmaz." diye bağırdı kapıya doğru.
"Önemli." Adamın sesi ısrarcı ve panik doluydu.
"Şimdi," Valerian zevkten değil, yüreğine işleyen garip acıdan inledi bu defa. Başını geriye attı. Acının nedenini anladığında Leilani'yi kibarca üzerinden itti.
Kadın "Ne oluyor, iyi misin?" diye sordu eski Sheta dilinde.
"Bana biraz izin ver, burada kal." Valerian yataktan kalktı, hızla üzerine bir şeyler geçirdi. Leilani'nin peşinden gelmek üzere olduğunu fark edince "Burada kal." diye tekrar etti. Kadın endişe kaplayan gözleri eşinin üzerinde yatağa geri oturdu.
"Bekle."
Valerian, Sona'ya ilk geldiklerinde öldürmek zorunda kaldığı insanların küçük köy evinden çıktı. Çıkar çıkmaz başını parlak gökyüzüne kaldırdı. Havada bulutların arasında Petfayra ateş püskürtüyor, Valerian'a ait olmayan farklı bir yaratığı yakmak için oradan oraya uçarak hamleler yapıyordu. Diğer yaratık Petfayra'nın zıddı bembeyazdı. İri kanatları, upuzun dikenli kuyruğu görülüyordu. Ayrıntıları seçilmeyecek kadar yüksekteydi. Kimi zaman birbirlerine dolanıyor, kimi zaman ayrılıyor ve zarar vermek için fırsat kolluyorlardı. Güçleri denk olmalıydı ki ikisi de hâlâ uçabiliyordu.
"Efendim."
Valerian kendine seslenen adama baktı. Az önce kapıyı çalan Reid'in yüzü sesi kadar panik içindeydi.
"Ne oluyor?"
Valerian merakla sorduğunda adam sahili işaret etti. "Bir çocuk geldi sizinle görüşmek istiyormuş."
"Çocuk?" Valerian tek kaşını kaldırdı. "Petfayra neden?!" Gökyüzünden kükreme ve çarpışma sesleri geldi. Valerian, Petfayra'nın aldığı yaraları hissettiğini anlamıştı. Yüzü gerildi. "Sahilde mi?"
Hızlı ve büyük adımlarla sahile doğru yürüdü. Maviliğin kumlarla birleştiği yerde küçük bir karartı vardı. Yaklaştıkça onu tanıdı. Arnold Derrick. Ufak, sinir bozucu cimcime. Elinde tuttuğu yemişleri her birinden ayrı bir tat alıyormuşçasına iştahlı yiyordu. "Merhaba, Valerian Lishey."
"O beyaz şey sana mı ait!" Valerian kendine Lishey denilmesine, bu ufak çocuğun sandığından daha güçlü olmasına ve bilmediği bir yaratığa hükmetmesine çok kızmıştı.
"Zul'karath adı ve evet. Bana ait. Karath. İsmini sevdin mi sana epey tanıdıktır, Valerian Lishey."
Karath eski Sheta dilinde kar demekti. Zul'karath'ın anlamı da kar gibi. Çocuk bunları nereden biliyordu?"
"Sen kimsin ufaklık? Gerçekten kimsin?" Valerian tedbirliydi ancak çocuğa yaklaşmış tam önünde durmuştu. O minik boyu ile çocuğun kendini bir şey sanan bakışları sinirlerini bozuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantasía(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...