8 ⚜ Şenlik

184 22 154
                                    

Adya ormandan ayrılan, saraya ulaşan ilk Lisheydi. Artık şenliklerin yıldızı ve gözdesi durumundaydı. Kalanlar ritüeli tamamlamakla, dua etmekle, tatlı sohbetlerini yaşananların fısıltısı gölgesinde devam ettirmekle meşgulken o suçlu gibi alandan uzaklaştırılmıştı. Gece boyunca yaşadıkları yeterince halsiz ve tahammülsüz olmasına yol açarken şimdi dedikoduların yayılmasının ardından insanların ona bakıp akıllarınca fikir yürütmelerine katlanmak zorunda olacağına inanamıyordu.

"Daha önce böyle bir şey oldu mu?" diye sordu, yanında oturan Kötürgen Ena'ya. Ailenin toplantı yaptığı salonda büyük masanın kenarındaki sandalyelerdeydiler, köşede varlığı yokluğu belirsiz şekilde dikilen gözleri ile çıkışları yoklayan Kargan dışında yalnızdılar.

"Olmadı." dedi Ena. "Yüz küsur yazdır olmadı, olsaydı kitaplarımızda yazardı. Büyüklerimiz anlatırdı."

"Ölenler, tahta geçemeyenler. Her yıl Yaz Ağacı Ritüeli oluyor illa aynı sene birileri ölmüştür. Kimseye böyle bir şey olmamıştı mı?"

"Hayır, olmadı. Lisheyler'in başına çok şey geldi ancak Tanrıça'nın kutsamadığı kimse hiçbir şartta olmadı."

"Bize sen öğrettin her şeyi, söylesene neden oldu bu?" Adya konuştuğunda her kelimesi saldırgan çıkıyor, bağırarak bir şeyleri düzeltebilirmiş gibi yüksek ses kullanıyordu.

Bir an düşünmenin ardından "Hayatında benim bilmediğim bir şeyler olmuş olabilir mi?" diye şüpheyle sordu Ena.

Lanetlenmişti. Kaynağını bilmediği bir büyüyü taşıyordu ve kayıp bir veliaht olduğunu öğrenmişti. Suikast girişimine maruz kalmış, aynı lanet sayesinde kendine saplanmak üzere olan bir kılıcı durdurabilmişti. Herkesten gizli saraya ne idüğü belirsiz bir büyücü sokup ondan akıl almıştı. Ayrıca Lishey topraklarındaki en inançsız kişi de olabilirdi. Tanrıça'dan ve üç yeminden tiksiniyor, nefret ediyordu. Prenses olarak doğup sarayın boyunduruğunda yaşamaktan da nefret ediyordu.

Bir de savaş ilanı vardı, neredeyse unutmuştu. Komik bir şekilde aklından siliniveren o mektupta yazılanlar. Harika. Muhteşem haberler.

Ena'nın bilmediği bir şey var mıydı, Adya'ya göre yoktu. Onun işlerine burnunu sokmasını istemiyordu.

"Benim hayatımda mı? Asıl günahkâr olan kardeşim Mateo değil mi? Tanrıça'nın ona değil de bana kastı olacak ne yapmış olabilirim Ena?"

"Bilmiyorum ama asabi davranmayı bırakmanız ve sakinleşmeniz gerekiyor Prenses Adya. Şenlikler yeni başladı, herkesin gözü üzerinizde olacak."

Adya sandalyesinden kalkmış oda boyunca sağa sola yürüyordu. Çıplak ayakları dairesel şekillerle süslenmiş kare, beyaz fayanslarda oradan oraya gelip gidiyordu. Ayak tabanları üşüyor ve acıyordu. Olayın gelişimi öyle bir şok yaratmıştı ki ayakkabı giymesi gerektiğini fark edememişti. Aniden durup kendine nasihat verilmesine karşılık alevlenen öfkesiyle bağırdı.

"Şenlikleri sikeyim, herkesi sikeyim!"

"Adya Lishey! Saygısızlığın lüzumu yok!"

"Ne var!" Adya, uyarırken bile sesi alçak çıkan Ena'ya hışımla döndü. Yaşlı kadın bilge bir ifade ile onu izlerken daha da sinir bozucu oluyordu. "Sen de siktir git! Hiçbir şey bilmiyorsan ne diye buradasın?"

"Korktuğunuzu biliyorum, bu yüzden buradayım."

Adya bu söylenenden rahatsız oldu.

Korkmuyordu.

"Kulakların duymayacak kadar mı yaşlandın yoksa emre itaatsizlik mi yapıyorsun! Gitmeni söyledim. Defol git. Beni yalnız bırak!"

Ena başını anlayışla salladı ve bastonuna yaslanarak ayağa kalkıp zeminde tıkırtılar çıkararak salondan ayrıldı. Onun tuzu kuruydu tabii, Adya'nın paniğini ve gerginliğinin birazını dahi üzerinde hissetmiyor, sadece etrafta dolaşıp bilmişlik taslıyordu. Geçmişin bilgisini aktarmak kolaydı, asıl yeni gelişen olayları anlamlandırması ve prensesin tüm halkının, ailesinin önünde düştüğü duruma çözüm bulması gerekirdi.

Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan BağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin