Biraz şans evet tek istediği buydu Adya'nın ama başında iki muhafız bulmak şansın hiç de ondan yana olmadığını haykırıyordu. Aldığı darbelerden sonra daha tam kendini toplayamamışken muhafızlar tarafından apar topar sorguya alınmıştı. Önce onu kaldırdılar sonra da hiç de karşı koyacak tavrı ve mecali olmadığını görmelerine rağmen kılıcı göğsüne doğrultup sorular sormaya başladılar.
"Burada ne arıyorsun? Kimsin sen?"
Adya ikisine umursamazca bakıp kaldı. Kafası uğuldarken kolu bacağı, özellikle de sırtı sızım sızım sızlarken bunları ciddiye almak zordu.
Muhafız yerde yatan Tuomas'ın başını ayağıyla dürtü, tepki alamayınca da kaşlarını çattı. "Ne yaptınız siz?"
"Burada olmanız yasak ne demeye girdiniz?" Muhafız cam kubbenin harabeyi andıran girişine baktı. "Ne oldu burada böyle? Sen mi yaptın bunu ha? Nasıl olur bu? Nasıl cam kubbeye girersin, buna nasıl cüret edersin?"
"Soruları hangi sırayla cevaplayayım? İsterseniz bir fermana listeleyip vereyim. Olur mu?"
"Kimsin?" Muhafızın yüzünde beliren ifade ile lafı yarıda kaldı. Kılıcını indirip arkadaşını dürttü. "Tanıdık değil mi? Onun yüzü-"
"Prenses Adya?"
"Ama gözleri-"
İki muhafız şaşkın halde kısa bir an birbirlerine baktı.
Siktir, diye düşündü Adya. Şimdi ne yapacaktı? Tutuklanmaktan kaçsa bile onlar gözlerinin nasıl göründüğünü, artık yeşil olmadığını tüm krallığa yayacaklardı. Zaten savunmasızdı, ondan sonra etrafta dolaşması daha da tehlikeli olacaktı. Sağa sola asılı çizimlerinin yeşil gözlü olması dışında dikkat çekici hiçbir özelliği yoktu, yeni bilgi ışığında Lishey birlikleri her kadının yüzüne dikkatle bakacak, buradan çıkmayı başarsa da eskisinden zor adım atacaktı.
Onları sağ bırakamazdı, diğer taraftan kendi askerlerini düşünemeden öldürecek kadar kötü birine dönüşmek istemiyordu. Herkesin inandığı gibi bencil, kanının özelliklerini taşıyan bir Lishey prensesi değil iyi biri olmalı, en azından çaba göstermeliydi.
"Hayatınıza değer veriyorsanız arkanızı dönüp gitmenizi tavsiye ederim. Benim için bir değeriniz yok ama evde bekleyen aileleriniz için eminim vardır ve karar verirken bunu düşünün derim." dedi Adya. Sabır gösterecek, tatlı dil dökecek hali yoktu. Gayet dürüst davranmış, onlar için elinden gelen son iyiliği yapmıştı işte.
"Gözlerini boş ver o prenses, her yerde aranan prenses. Onu saraya götürürsek alacağımız ödülü düşün." diye yanındakine söylendi muhafız. "Kral bizi solaryana boğar."
"Rütbemiz artar."
Bahis konusu; canları, krallık bekası ve birçok şeyken hantal, gözleri biraz aptalca bakan muhafızın tek düşündüğü paraydı. Adya derin bir nefes aldı ve omuzları düştü. Dudaklarını birbirine bastırıp ikisine acıyarak baktı. "Öleceksiniz."
Muhafız bu sözün ardından kılıcını tekrar doğrultmuştu. "Leydi Adya zorluk çıkarmayın."
Bu defa ciddiye alırlar umuduyla "Öleceksiniz." diye tekrarladı Adya. Esen rüzgâr ile omuzlarının üzerinde kalan siyah kısa saçları uçuştu. "Ben o saraya geri dönmem ve siz beni zorlayamazsınız, denerseniz öleceksiniz."
İki silahlı adam, kendilerinin yarısı boyunda, elleri bomboş, cılız bir prensesi tehdit olarak görmedikleri için dikkate almadılar ve bu yaptıkları en büyük hata oldu. Adya muhafızların üzerine geldiğini gördüğünde içeride fark etmeden emri altına aldığı o heykellerle bağ kurdu. Hiç zorlanmamıştı, çünkü heykelleri hissedebiliyordu, kelle almaya hazır bir kılıç gibiydiler. Kılıcı tutan el de Adya'nın zihniydi. Sadece muhafızları kendinden uzaklaştırmak istemişti, canlarının yanmasına gerek yoktu ama o kadar tahammülsüz ve yorgundu ki kontrolü istediği gibi sağlayamadı. Heykeller iki muhafızı da duvara yapıştırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/353413827-288-k371960.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantasy(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...