Ceza bittiğinde Adya Lishey kendini Büyük Bahçe'ye attı. Bahçıvanlar tarafından dalgalı şekil verilmiş bodur çam ağaçları, renk renk çiçekler, ufak bahçe süsleri, ortada mavi mermerden sığ ama büyük bir havuz... Cennetten bir köşeyi andırıyordu, ne var ki insan aklı çöldeki sahte vaha ile cennet köşesini ayırt edemezdi. Keyif veren bu ortam da aynı şekildeydi. Yanıltmaca. Dışarıdaki halkın alın teri üzerine inşa edilmiş bir utanç tablosu. Fırça darbeleri ustaca olunca gerçek olduğuna inanmak da kolay oluyordu.
Tüyleri kabarık, bakımlı, beyaz bir kedi havuzdan su içip Adya'nın yanına kendini sevdirmek için yürüdü. Zarif pati adımları. Adya bacaklarına dolanan kediyi kucağına aldı, eldivenli eliyle başını okşadı.
Eskiden sarayın arka tarafında, eğitim için kullanılan özellikle orduya hizmet edecek yetenekli gençlerin seçilip getirildiği büyük, donanımlı bir okul vardı. Ancak Kral Temha başa geçer geçmez ter kokulu, eğitim sırasında yüksek sesler çıkaran, genellikle yetim ya da öksüz çocukların sesini duymaktan rahatsız olarak okulu mühürlemiş yerine saray görevlilerini yerleştirmişti. Lishey ailesinin Refakatçileri de orada büyümüştü. Yakın zamanda yeni doğan Lishey olmadığı için saray bahçesinden içeri halktan seçilen tek bir kişi, bir bebek ya da çocuk girmemişti.
Kral Temha başa geçtiğinden beri savunma ve saldırı alanında yetişmiş eleman sayısı azalıyor, saray hizmetçilerinin sayısı ise fazlasıyla artıyordu. İşte bir yıkım, uzun süre ayakta kalan koskoca Krallığın çöküşünün alameti ve ayak sesleri bu kadar belirgindi.
Adya Lishey diğerlerinin vurdumduymazlığına hayret ediyordu.
Sabah aile ile yapılan o şatafatlı kahvaltı hazırlanmamıştı, Adya, Kral Temha'nın saklandığını düşündü. Kapıların arkasında gururunu kurtaracak planlar yapmaya çalıştığına emindi, özellikle de şenlikten önce böyle bir olayın patlak vermesi komikti.
"Leydim, bugünlük yeterli mi?" diye sordu Chay.
Kabzası koyu yeşil işlemeli bir kılıç tutuyordu.
Chay Ashna, Adya'nın üç Refakatçisi arasında yaşı en küçük olandı. Ne kadar büyüse de her zaman diğerlerinin gözünde çocuktu. Yüzünün naif görüntüsü, sakallarının olmaması ve kahverengi gözlerindeki masum ifadesi yüzünden olduğundan da ufak görünüyordu. Boyu ise epey uzundu.
"Pes ettiğim yok sadece soluklanmam gerekiyor." Adya kediyi yere bıraktı. Bankın kenarında duran kılıcını kınından çıkardı ve alıştırma yapmak için Chay'e katıldı. Suikastçılara göre Adya çok yavaştı.
Birlikte aldıkları derslerde Usta Hamre yaşlanmaya başladığı, gözlerinin eskisi kadar iyi görmediği zamanlarda "Sen! Kendine çeki düzen ver, prenses gibi dövüşüyorsun!" diye Adya'yı azarlardı.
Adya da nefes nefese ve öfkeyle "Çünkü ben prensesim. Bunak." diyerek mızmızlanırdı.
Artık Usta Hamre'den ders almıyorlardı ancak Adya kılıç kullanmada uzmanlaşmak için refakatçilerinden yardım alıyordu.
"İyisiniz değil mi?" Chay mektup olayından sonra Adya her an ölecekmiş gibi endişeli davranıyordu. "Bir sorun yok değil mi?"
Adya başını salladı. Bir süre antrenman yaptılar. Prenses sayamadığı kadar çok yenilgisinin ardından yerdeki kılıcına baktı. Ellerini dizlerinin üzerine koyup soluklandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantasy(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...