Chay Ashna, tavernada masalara çıkmış dans eden, belini kıvrak hareketlerle çevirerek müşterileri cezbeden kadınlardan, teflerine bağladıkları zillerle ritim tutmuş, şarkılar söyleyen orkestradan uzakta duruyor, arka masalarından birinde oturmuş içkisini yudumluyordu. Metal bardağı, kirden kararmış masaya bıraktı. Gözleri sürekli kapıya ulaşan küçük koridora kayıyordu.
Tavernanın duvarlarına asılı gaz lambaları renk renk giyinen dansçı kızları ve onlara ağzı sulanarak alkış tutan adamların yüzlerini loş bir şekilde aydınlatıyordu. Ses oldukça yüksekti ve hareketli ritimler kafasını şişirmişti.
Sonunda Evangelyn geldiğinde Chay masadan kalkıp gitmek üzereydi. Gözlerini devirerek baktı karşısındaki sandalyeye kurulan kadına.
"Daha nezih bir yerde buluşamaz mıydık?"
Kadının saçları son gördüğündeki gibi sıkıca toplanmamıştı. Bu defa uzun, siyah saçlarını açmış, üzerine Lishey halkının sıradan kıyafetlerinden birini geçirmişti. Yakaları dantelli eski bir gömlek ve siyah bir pantolon. Onların içinde sıcağa karşı daha duyarlı olduğu elini yüzüne sallayıp durmasından anlaşılıyordu. Bunalmıştı. İnce yüzü kıpkırmızı olmuştu.
"Ben nerede istersem orada buluşuruz." dedi kadın soluk soluğa. Elini kaldırdı ve kendine soğuk bir içki söyledi. Siparişleri alan adam uzaklaşır uzaklaşmaz da masaya koyduğu dirseklerinin üzerinden Chay'e baktı.
"Şimdiye kadar epey iyi gidiyordun. Ne oldu da ayrıldın şu şımarığın yanından?"
Chay içkisinden yudumladı. "Sıkıldım artık. İşin bana düşen kısmını yerine getirdim, benden bu kadar. Özgürlüğümü istiyorum Evangelyn."
"Hepimiz özgürlüğümüzü istiyoruz." Evangelyn, kaşlarını çattı. "Ama sana onun yanından ayrılman söylenmedi. İşinin bitip bitmediğine biz karar veririz, bunu unutma ufaklık."
Chay, dudağını yalayıp gülümsedi. "Ufaklık mı? Teke tekte seni yere sereceğime eminim."
"Bunu görmek isterdim tabii oyunu sevseydim."
"Dilimizi kısa zamanda çok iyi öğrenmişsin."
Evangelyn uzun saçlarını omzunun arkasına attı. "İyi bir hocam var."
"Bu hocan Lishey dilini nasıl bu kadar iyi biliyor?"
Soru kadının hiç hoşuna gitmemişti. "Geri döneceksin." dedi emrivaki bir şekilde. "Hocam böyle buyuruyor."
Tavernanın gürültüsünde sesi oldukça netti. Arkada içi görünmeyen cam kupalarla kumar oynayan adamların öfkeli didişmelerine rağmen hem de.
"Önemli olan mektubun ulaşması, büyünün işe yaraması değil miydi? Canımı tehlikeye attım istediğinizi yapmak için. Daha ne! Zaten onu takip edebiliyorsunuz. Benim yapabileceğim bir şey kalmadı."
Evangelyn ikna olmuşa benzemiyordu, içkisi geldiğinde bir süre sustular ve adamın gitmesini beklediler.
"Evet mektup ulaştı ama biz istediğimizi hâlâ bulamadık."
"Ben mi bulayım? Aramadığımız yer kalmadı? Saray, askeri okul, eski hikayeler... Yok işte. Ne ise, nasıl oldu ise Madeline ve Aaron ile gömüldü gitti."
Chay daha sözünü bitirmeden Evangelyn'in yüzü tiksinti ile buruştu. "Onların adını ulu orta anma." diye fısıldadı öfke ile.
Kahkaha atan Chay "Onların adı bile seni korkutuyorsa-" dedi, devamını Evangelyn'in sert bakışından sonra getiremedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/353413827-288-k371960.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mevsim Krallıkları Kitap 1 Kan Bağı
Fantasy(Tamamlandı) Lishey topraklarındasınız, hoş gelmediniz çünkü savaş kapıda. Krallık bekası adına verebileceğiniz her şeyi verin. Paranızı, gururunuzu hatta kanınızı. Düşman içeride de olabilir dışarıda da, hatta geçmişte ve gelecekte de. Siz bilmes...